2000’li Yıllarda Bulgaristan Dış Politikası: İkilemler, Riskler, Fırsatlar
2000’Lİ YILLARDA BULGARİSTAN DIŞ POLİTİKASI: İKİLEMLER, RİSKLER, FIRSATLAR
ÖZET
Balkan devletleri birer çevre ülkesi olmalarına rağmen bölgede çok dinamik bir yapı söz konusudur. Son 29 yılda bölgedeki ülke sayısı iki katına çıkmıştır. Yaşanan bu süreçle birlikte Balkan Yarımadası’nın Avrupa açısından önemi artmış ve bölge yalnızca iç sorunlarla uğraşan bir coğrafya olmaktan çıkmıştır. Bulgaristan ise taşımacılık sektörü için transit konumda yer almasından ötürü 2000’li yılların başından itibaren dünya ticaretindeki yeri daha da güçlenmiştir. Bu stratejik konumu sebebiyle de Bulgaristan’a yönelik dış müdahalelerde belirgin bir artış gözlenmiştir. Günümüzde bölgede çok yönlü hedefleri olan ve bu doğrultuda birbiriyle mücadele eden Rusya, NATO ve Avrupa Birliği gibi bazı güçler ön plana çıkmıştır. Özellikle Rusya 2000 yılından itibaren uluslararası arenada daha aktif olmaya çalışmıştır. Rusya Federasyon’un amacı, “arka bahçesinde” kaybettiği etkisini geri kazanmaktır.
ABSTRACT
Although the Balkan states are environmental countries, there is a very dynamic structure in the region. The number of countries in the region has doubled in the past 29 years. With this process, the importance of the Balkan Peninsula has increased for Europe and the region has ceased to be a geography that deals only with internal problems. On the other hand, since Bulgaria was in transit position for the transportation sector, the place of the region in world trade has become stronger since the beginning of 2000s. Due to this strategic position, a significant increase was observed in foreign interventions towards Bulgaria. Today, some powers such as Russia, NATO and the European Union, which have multi-faceted goals in the region and struggle in this direction, have come to the fore. Russia has tried to be more active in the international arena since 2000. The purpose of the Russian Federation,“Back yard” is to regain the lost effect.
GİRİŞ
Balkanlar’da yer alan ülke; batıda Sırbistan ve Makedonya, doğuda Karadeniz, kuzeyde Romanya, güneyde Yunanistan ve güneydoğuda Türkiye ile çevrilidir. 1988 yılı resmi nüfus sayımına göre 9,9 milyon olan ülke nüfusu, 2001 yılı sayımında 7,9 milyona gerilemiştir. Nüfustaki düşüşün en önemli sebebi göçtür. Komünizm sonrası ülkedeki koşullardan memnuniyetsizlik ve 1980 sonlarında, 1990 başlarında ülkedeki en büyük azınlık olan Türklerin ülkelerine dönme arzuları göçün başlıca nedenleridir. Özellikle, eğitimli nüfus ülke dışına çıkmaktadır Ülke nüfusunun 2020 yılı itibari ile 7 milyona ya da daha aşağıya düşmesi beklenmektedir. 2008 yılı sonu itibarı ile nüfusun %71,8’i şehirlerde yaşamaktadır. Nüfusun yaklaşık yarısı, nüfusu 300.000’den fazla olan Sofya, Filibe, Varna, Burgas, Stara Zagora, ve Blagoevgrad şehirlerinde yaşamaktadır.[1]
II. Dünya Savaşı’nın ardından Balkanlar’da ilerleyen Sovyet Ordusu’nun da etkisiyle sosyalist rejime geçen ülkede 1990 yılında Doğu Bloku’nun çözülmesiyle sosyalist rejim sona ermiştir. 12 Temmuz 1991 tarihinde kabul edilen anayasa ile birlikte ülkenin yönetim biçimi parlamenter demokrasi olarak belirlenmiştir. Georgi PARYANOV, 22 Ocak 2002 tarihinden bu yana cumhurbaşkanlığı görevini yürütmektedir. 27 Temmuz 2009 tarihinde yapılan seçimler sonrasında ise Ulusal Meclis tarafından Boyko BORİSSOV başbakan seçilmiştir. Birleşmiş Milletler, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı üyesi olan Bulgaristan, 2004 yılında NATO’ya, 2007 yılında ise Avrupa Birliği’ne üye olmuştur.[2]
1996 yılında Bulgaristan, Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmuştur. DTÖ’ye üyelik Bulgaristan pazarının liberalleşmesinde önemli rol oynamıştır. 1 Ocak 2007 tarihinde AB’ye üye olması ile birlikte Bulgaristan’ın AB ülkeleri ile ticari ilişkileri AB Gümrük Birliği temelinde yürütülmeye başlanmıştır. Bulgaristan’ın EFTA ülkeleri (İsviçre, Norveç, İzlanda ve Lihtenștayn), Makedonya, İsrail, Arnavutluk, Sırbistan ve Karadağ ve Bosna-Hersek ile Serbest Ticaret Anlaşmaları bulunmaktadır.[3]
- Bulgaristan’ın AB ve NATO Üyeliği
Bulgaristan 1993 yılı Mart ayında Avrupa Toplulukları ve Avrupa Birliği`ne üye ülkeler ile bir Ortaklık Anlaşması imzalamıştır. Avrupa Birliği’ne aday ülke statüsüne sahip olan Bulgaristan, AB müktesebatına uyum için gerekli çalışmaların çoğunluğunu tamamlamış bulunmaktadır. 10-11 Aralık 1999 tarihinde gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi’nde, AB Konseyi tarafından Bulgaristan ile üyelik müzakerelerine başlanması kararının alınması ve 15 Şubat 2000 tarihinde de resmi katılım müzakerelerinin başlaması, Bulgaristan’ın AB üyeliği için gerekli reformlar ve hazırlıkların gerçekleştirilmesinde gösterdiği başarıyı kanıtlamaktadır. Bulgaristan 2005 yılı Nisan ayında AB Üyelik Anlaşması`nı imzalamıştır. Bulgaristan’ı en çok zorlayan koşul ekonomi olmuştur çünkü sadece tarıma dayalı bir ekonomisi vardır. Diğer sektörlerin finansal ve mali bakımdan herhangi bir gelişmişlik sergilemesi mümkün olmadığı için Bulgaristan’ın AB üyeliğinin Doğu Avrupa’daki istikrarı bozacağından endişe duyulmuştur.[4]
1 Ocak 2007’de AB’ye tam üye olan Bulgaristan, AB üyeliği koşulları sebebiyle ekonomik yapısında önemli reformlar yapmıştır. 2007-2018 döneminde Bulgarların gelirleri AB ortalamasının % 40’ından % 50’sine yükselmiş, yoksulluk ve sosyal dışlanma tehlikesi altındaki nüfusun payı üçte iki oranında küçülerek % 22 seviyesine düşmüştür. AB finansmanının Bulgaristan ekonomisine olan etkisi yapılan hesaplamalara göre 2014-2018 döneminde belirtilmiştir. Avrupa fonlarının ekonomi üzerindeki etkisi: GSYİH’da % 4 artış, ihracatta % 0,5 artış, ithalatta % 9,5 artış, özel tüketimde % 4,8 artış, özel yatırımlarda % 15,8 artış, istihdamda % 6,7 artış, ortalama çalışma ücretinde % 2,8 artış, enflasyonda % 0,9 artış olarak izlenmektedir. [5]
Bulgaristan’ın enerji koridorlarının üzerinde bulunması, AB üyesi olarak enerji etkinliği ve çevre konularında birçok hukuksal yükümlülüğü yerine getirme gerekleri ülkenin enerji jeopolitiğinde etkin rol almasını gerektirmektedir. Bu bağlamda Bulgaristan, Balkanlarda ve Avrupa’nın bütününde enerji güvenliği açısından önemli bir yere sahiptir. Bunun farkında olan Bulgaristan birçok uluslararası enerji projesinde yer almakta, bunun yanı sıra kendi inisiyatifiyle bazı uluslararası projelere önderlik yapma çabasındadır. Diğer taraftan, ülke, Güneydoğu Avrupa’nın önde gelen elektrik enerjisi ihracatçılarından biridir ve yenilenebilir enerji kaynaklarını daha etkin kullanarak daha fazla elektrik ihracatı yapma potansiyeline sahiptir.[6] Bulgaristan’ın gelişmiş bir enerji sektörü bulunmaktadır. Köklü bir sektör olmasına rağmen küçük bir sektördür. Komünizm döneminden ve dönemin sanayi yapısından Bulgaristan’a miras olarak enerji yoğun bir ekonomi kalmıştır. Elektrik ve yakıt sıkıntısı yaşanmayan bir ülkedir. Ülkenin önemli miktardaki yerel doğal kaynakları, güçlü yerel enerji üretimi ve büyük petrol işleme kapasitesi elektrik ve yakıt temininde düşük riskli bir ortam yaratmaktadır. Ancak, petrol işleme maliyetlerinin yüksek olması, elektrik altyapısının eski olması nedeniyle kayıp yaratması ve ülkenin ham petrol ve doğalgazda Rusya’ya bağımlı olması arz güvenliği bakımından risk arz etmektedir. Bulgaristan’da enerji sektörüne ilişkin hukuki çerçeve AB mevzuatı ile uyumlu olup, “Enerji Kanunu”, “Yenilenebilir Enerji Kanunu”, “Nükleer Enerjinin Güvenli Kullanımına Dair Kanun” ve “Enerji Verimliliği Kanunu” başta gelen yasal düzenlemelerdir. Enerji sektörüne ilişkin politikalar Bulgaristan Enerji Bakanlığı tarafından belirlenmekte, enerji piyasası Enerji ve Su Denetleme Komisyonu denetimi altında bulunmaktadır.[7]
Gerek adaylığı gerekse üyeliği döneminde pek çok kriterden sınıfı geçmiş olan Bulgaristan AB çatısı altında geçen bunca yıl içinde hâlâ pek çok vatandaşının yaşam standardını istenen düzeye getirememiştir. Yüksek meblağlarda AB yardımı alan ve fonlardan yararlanan Bulgaristan yukarda belirtildiği gibi birliğin en fakir ülkesi konumundadır. Bulgar halkı hem istikrarı kuracak olması hem de demokrasi yönünden ilerlemeleri için çekici bir güç olarak gördükleri Avrupa’ya güven duymaktadır. Birlik ile bütünleşmelerini de kendi kurumlarının iyileşmesi ve ahlaki yönden Avrupa standartlarını yakalayacakları inancıyla hep desteklemişlerdir. Sahip oldukları haklarla ilgili bilincin arttığı gözlenmiştir. Artık daha talepkâr; hak ve adalet konularında daha hassas, reformları isteyen ve destekleyen, üstelik sürecin her aşamasını takip eden bir Bulgar halkı vardır. Komünizm döneminde azınlıklara yaşatılan sıkıntıların bir özrü mahiyetinde, haklarının geri verilmesi devletin de demokratikleşme gayesi taşıdığının bir göstergesi olmuştur. [8]
2007 yılındaki Avrupa Birliği üyeliği, Bulgaristan’ın Karadeniz stratejisini ciddi bir biçimde etkilemiştir. Bu durum tarihinde ilk defa Karadeniz’e kıyısı olan Avrupa Birliği’nin Karadeniz’e yönelik bakışını da değiştirmiştir. Almanya’nın baskıları sonucu AB Karadeniz’e yönelik yeni bir strateji belirlemiş ve “Karadeniz Sinerjisi” isimli programını açıklamıştır. Bu bağlamda çevre, ulaşım ve enerji gibi üç başlık altında işbirliği yapmayı öngören AB, bunu komşu ülkelerin demokratikleşme çabalarına destek biçiminde gerçekleştirmeyi tasarlamıştır.[9] Bu alandaki politikaların belirli bir standarda oturtulması daha yakın bir işbirliğinin oluşturulmasına katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Avrupa Birliği’nin yine bölge ülkelerine yönelik olarak belirlediği bir diğer strateji de Avrupa Komşuluk Politikası olmuştur. AB üyesi ülkelerle sınırları olan ve AB üyesi olma ihtimali olmayan ülkelere yönelik olarak geliştirilen Avrupa Komşuluk Politikası, AB demokratik ve siyasi değerlerinin diğer ülkeler tarafından da benimsenmesini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Avrupa Birliği’nin Karadeniz’e doğru genişlemesi, Bulgaristan tarafından kendi bölgesel gücünü arttırma sürecinde bir fırsat olarak görülmüştür.[10] Bulgaristan ve Romanya’nın Avrupa Birliği’ne üye olmaları ve AB’nin ilk defa Karadeniz’e doğrudan bir çıkışının olması burayı bir sınır bölgesi haline getirmiştir. Esasında köprü görevi görmesi beklenen Karadeniz’in AB’nin yeni sınırı olarak algılanması bazı siyasi programların ortaya çıkmasına yol açmıştır. 2003 yılında oluşturulan Avrupa Komşuluk Politikası, bir yandan Karadeniz’e kıyısı olan ve AB üyesi olması öngörülmeyen ülkeler için bir strateji belirlerken, bir yandan da bu bölgenin Avrupa’nın yeni sınırlarının güvenliği konusundaki önemini vurgulamıştır. Böylece Azerbaycan, Gürcistan, Ukrayna ve Ermenistan gibi ülkeler AB’nin yeni komşuları olarak görülmüş ve bu ülkelere Avrupa’nın değerlerinin siyasi, kültürel ve ekonomik projeler yoluyla aşılanması kararlaştırılmıştır. Meydana gelen bu gelişmeler de Avrupa Birliği’nin “yumuşak güç” olgusunun bölgeye yerleşmesi olarak görülmüştür. [11]
- Bulgaristan’ın NATO Üyeliği
Balkanlarda 1990’larda yaşanan savaşlar, ancak Amerika Birleşik Devletleri’nin net tavrını ortaya koymasıyla sonuçlanabilmiştir. AB ise bir arabulucu olarak savaşları önleme ve patlak veren savaşlara son verme konusunda, üye ülkelerinin kişisel menfaatleri yüzünden başarılı olamamıştır. 21 Kasım 2002`de başlayan NATO’nun Prag Zirvesi, toplam yedi ülkenin ittifak üyeliğine resmen davet edilmesi ile sonuçlanmıştır. Bu yedi ülke içerisinde Bulgaristan da yer almıştır.[12] 11 Eylül terör saldırısının ardından “terörizme karşı savaşın” başlamasıyla birlikte, jeopolitik konumu yüzünden Bulgaristan’ın NATO üyeliği için daha olumlu bir uluslararası konjonktür oluşturmuştur. Afganistan ve Irak operasyonu sırasında Bulgaristan hem toprağını hem de hava koridorunu Amerika Birleşik Devletleri’ne kullandırmıştır. 29 Mart 2004 tarihindeki NATO`nun büyük genişleme atılımının ardından, diğer beş ülkeyle beraber Bulgaristan da resmen İttifakın üyesi olmuştur. Yeni üyeler arasında İttifaka katılmaya en sıcak bakanlar Bulgaristan ve Romanya’nın olduğu söylenebilir. Bulgaristan, NATO üyeliklerini temel olarak “Batı dünyasına ve uygarlığına resmen geri dönüş” olarak algılamaktadır. Bulgaristan’da NATO üyeliği, ülkenin “Batı demokrasilerine” layık olduğunun sembolik bir göstergesi olarak algılanmaktadır. NATO üyeliğinin yabancı yatırımcılara yeşil ışık yakacağına, bu yoldan da ülkenin ekonomik durumunun düzeleceğine, diğer taraftan üyelikle ordunun modernize edileceğine de inanmaktadırlar.[13] Balkan ülkelerinin ortak sorunlarından biri, ordularına yönelik sivil kontrolün bulunmaması veya oldukça zayıf olmasıdır. NATO ile ilişkiler her şeyden önce tek partili dönemden kalma bu özelliğe tamamen son verecektir. Diğer taraftan, Balkanlar’ın istikrarına potansiyel tehdidi oluşturan organize suçlar ve yaygın olan yolsuzluklar gibi diğer bazı faktörler de daha sağlıklı bir şekilde kontrol edilebilecektir.
Bulgaristan ve Romanya’nın NATO’ya üye olması NATO’nun faaliyet alanını Karadeniz’e taşımasını gündeme getirmiştir. Türkiye’nin buna itiraz etmesiyle birlikte, Romanya ve Bulgaristan, Amerika Birleşik Devletleri’ne Karadeniz’deki liman şehirlerinde üs açma izni vermişlerdir. Rusya’da kendisinin kuşatıldığı hissi yaratan bu durum kısmen gerginliğe yol açsa da derin bir krize dönüşmemiştir. Fakat NATO üyeliği ile birlikte Bulgaristan’ın Rusya’nın yörüngesinden çıktığı kesinleşmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesini kendi çıkarları için elzem görmesi, bu ülkelerin bölgedeki Amerikan çıkarları için önemini ortaya koymuştur. [14]
2. Enerji Güvenliği – Karadeniz Havzasındaki Uyuşmazlıklar ve Rusya – AB İkilemi
Soğuk Savaş’ın sona erdiği yıllarda Batı ile Rusya arasındaki buzlar erirken Yunanistan da bölgede AB üyeliğinin kendisine verdiği prestiji kullanarak sadece bir enerji koridoru olmayı değil, aynı zamanda da kendi enerji kaynaklarını arttırmaya çalışmıştır. Rusya ve AB, Türk boğazlarından yapılan petrol sevkiyatını azaltmak ve boğazları devre dışı bırakmak amacıyla farklı boru hattı güzergahı arayışına girmişlerdir. Bu çabanın ilk ürünü de Yunanistan’ın da ihtiyacını büyük ölçüde karşılayacak Burgaz-Dedeağaç Boru Hattı olmuştur. Projenin ilk ortaya çıktığı 1990’lı yılların başında Bulgar yönetimi konuya olumlu yaklaşmış ve projenin Bulgaristan’ın stratejik önemini arttıracağını düşünmüştür. [15]
Bulgaristan’da daha o dönemde proje karşıtı gösteriler çevreci gruplar tarafından organize edilmiş fakat Rus yanlısı tavrı ile bilinen BSP bu gösterileri göz ardı etmiştir. Hatta 2009 yılında, boru hattının geçeceği Karadeniz kıyısındaki Pomorie sakinleri %98.97 gibi bir oranla referandumda projeyi reddetmiştir. 2009 Temmuz’unda Bulgaristan’da gerçekleşen iktidar değişimi ile Sosyalist Parti dönemi sona ermiş ve muhafazakâr eğilimleriyle bilinen Borisov liderliğindeki GERB iktidara gelmiştir. Boyko Borisov’un liderliğindeki Bulgaristan, giderek kendisini Rusya’dan soyutlamaya çalışmış ve Avrupa’nın isteğiyle bunu enerji alanındaki faaliyetlerine de yansıtmıştır. Rusya’ya aşırı bağımlı olmaktan çekinen Borisov kabinesi 2009 yılında projeden çekilebileceği sinyallerini vermiş ve 2011 yılında da Bulgaristan’ın Burgaz-Dedeağaç Boru Hattı projesinden ayrıldığını resmen duyurmuştur.[16] Turizm faaliyetlerini engelleme, çevre kirliliği yaratma gibi farklı nedenlere dayandırılan bu vazgeçme eylemi daha sonra da ekonomik sebeplere bağlanmıştır. Bulgar makamları boru hattının inşasının çok maliyetli olacağını ve Bulgar ekonomisinin bu maliyeti kaldıramayacağını belirtirken bazıları da projenin gerçekleşmesinin Bulgaristan’a pek fazla gelir getirmeyeceğini açıklamıştır. Siyasi açıdan da bakıldığında, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen Bulgaristan, Burgaz-Dedeağaç projesi ile enerji koridoru görevi görürken bir başka açıdan Rusya’ya bağımlı hale gelmektedir. Bu nedenle bu projenin iptalinin Avrupa Birliği’nin baskısı ile olduğu da tartışılmıştır. [17]
Burgaz-Dedeağaç projesiyle ilgili tartışmalar devam ederken, 2013 yılında Bulgar Sosyalist Partisi iktidara gelmesi durumunda projeyi gerçekleştireceği sözünü vermiştir. Fakat parlamentodaki çoğunluğu sağlayamamaları neticesinde Bulgaristan’ın projeden çekilmesi kesinleşmiş ve taraflar uluslararası tahkime giderek Bulgaristan’ın anlaşmadan çekilmesi nedeniyle ödemesi gereken tazminat miktarının ne olacağını belirleme sürecine girmişlerdir. AB’ye üyelik sürecinde Bulgaristan Belene Adası’nda bulunan Kozluduy Nükleer Santrali’nin bazı bölümlerini kapatmak zorunda kalmıştır. Daha sonra yeniden modernize edilmesi kararlaştırılan nükleer santralin inşası görevinin Rus şirkete verilmesi AB’yi endişelendirmiştir. Gelen baskılar üzerine Bulgaristan, masraflar ve çevre kirliliği gibi nedenler göstererek Rusya’nın desteklediği nükleer santral projesinden vazgeçtiğini duyurmuştur. [18]
Karadeniz’deki dengeleri sağlamak ve işbirliğini geliştirmek açısından bölgede iki önemli kuruluş mevcuttur. Bu kuruluşlardan birincisi Karadeniz’de barış ve istikrarın devamı maksadıyla, bölgesel işbirliği faaliyetlerinin artırılması ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik olarak sahildar devletlerin katılımı ile oluşan çok uluslu bir deniz kuvveti, Karadeniz Donanma İşbirliği Görev Gücü ya da kısa adıyla BLACKSEAFOR’dur. Nisan 2001 tarihinde İstanbul’da imzalanan antlaşma ile NATO’nun daimi olarak Akdeniz ve Atlantik Okyanusu’nda sahip olduğu donanma birimlerine benzer, Karadeniz’de devriye yapacak çok uluslu bir deniz filosu olan BLACKSEAFOR oluşturulmuştur. BLACKSEAFOR; bir yandan, üye ülkelerin katılımıyla bölgedeki deniz kuvvetleri arasında işbirliğini sağlarken, diğer taraftan 11 Eylül sonrası döneminin mevcut tehditleriyle başa çıkmada bölge ülkelerine yardımcı olmakta, ülkeler arasındaki bağları kuvvetlendirmektedir. Karadeniz’e kıyısı bulunan altı devlet (Türkiye, Rusya Federasyonu, Bulgaristan, Romanya, Gürcistan ve Ukrayna) organizasyona üyedir. BLACKSEAFOR, BM ve AGİT kapsamındaki operasyonlarda da görev yapabilmektedir. BLACKSEAFOR, NATO-Rusya Federasyonu ilişkileri acısından da önemlidir. Çünkü Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’nın hem bu oluşumun üyesi olmaları hem de NATO üyesi olmaları dikkate alındığında, NATO’nun da bu oluşumun bir parçası olduğu söylenebilir. [19]
Güvenlik açısından NATO’nun bölgeye girme isteği bölge ülkelerinde endişe yaratmaktadır. Çünkü birbiri ile rekabet içerisinde olan ülkelerin NATO üyeliğini bir koz olarak kullanma ihtimali ortaya çıkmaktadır. Şu anda Karadeniz’e sahildar olan ülkelerin üçü (Türkiye, Bulgaristan, Romanya) NATO ve bu ülkelerin ikisi de AB üyesidir. Bu ülkeler aynı zamanda KEİT ve BLACKSEAFOR oluşumlarına katılmaktadırlar. Bu durum NATO ve AB’nin Karadeniz’deki oluşumların dışında kalmadıklarını da göstermektedir.[20]
Enerji ihtiyacının karşılanması sürecinde %90 oranında Rusya’ya bağımlı olan Bulgaristan’ın bu bağımlılığını AB aracılığıyla değiştirmeye çalıştığı görülmektedir.[21] Rusya ile enerji alanındaki mesafeli durum diğer alternatif enerji yollarının gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bu çerçevede de ilk akla gelenler Nabucco ve TANAP olmuştur. Doğu Avrupa’daki enerji arzında var olan Rus tekeline alternatif olabilecek bazı yollar arayan AB, Türkiye ile anlaşma imzalayarak Orta Asya ve İran gazını Avrupa pazarına taşıyacak yeni bir boru hattı projesi geliştirmiştir. Önceleri tedarikçilerinin kimler olacağının belli olmaması nedeniyle eleştirilen Nabucco projesi, Rusya ile gerilen ilişkiler nedeniyle tekrar öncelik haline gelmiştir. Bir de Azeri gazının Avrupa’ya taşınma projesi olarak gündemde olan TANAP projesi Bulgaristan’ı ilgilendiği diğer bir konu olmuştur. Bulgaristan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını ciddi derecede azaltma potansiyeli bulunan TANAP projesi, ülkenin enerji güvenliği bağlamında belirlemiş olduğu stratejik hedeflere de cevap verdiği için Bulgaristan’ın ilgisini çekmiştir.
Bulgaristan, Rusya ile yakın ticari ilişkileri olduğu için yaptırımlardan ekonomik açıdan kötü etkilenmektedir. [22]
2014 yılına kadar birkaç kez Ukrayna’ya giden gazı kesen Rusya, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerin de gaz kesintisinden etkilenmesine neden olmuştur. Her ne kadar Ukrayna’yı devre dışı bırakacak yeni boru hatları inşasına yönelse de, Rusya Sovyetler Birliği sonrası kaybettiği gücünü enerji yoluyla elde etme çabasına girmiştir. 2014 yılında Rusya’nın Kırım’daki Rus azınlığına kötü muamele edilmesini bahane ederek Kırım’ı ilhak etmesi Avrupa Birliği tarafından kınanmış ve Kırım’ın Rusya ile birleşmesi tanınmamıştır. Bulgaristan da bir AB ülkesi olarak bu birleşmeyi tanımamış ve Kırım’daki Bulgar azınlığın haklarının korunması ile ilgili çekincelerini belirtmiştir. Bir yandan Ukrayna’daki etnik Bulgarlara vatandaşlık veren Bulgaristan, diğer taraftan onların bölgedeki varlığını koruyarak kendisi için Karadeniz bölgesinde bir etki alanı yaratmaya çalışmaktadır. [23]
Ekonomik göstergeler açısından ağır kayıplar vermeye başlayan Rusya, bu yaptırımlara elindeki en önemli güç olan enerji üzerinden karşılık vermeye çalışmıştır. Bu bağlamda atılan adımların başında, Rus gazını Karadeniz altından Avrupa’ya iletmesi planlanan Güney Akım projesinin iptal edilmesi gelmiştir. 1 Aralık 2014’te gerçekleşen Rusya Devlet Başkanı Putin’in tarihi Türkiye ziyareti sırasında Güney Akım’ın iptalini ve bu proje yerine yine aynı miktarda doğalgazı geçirecek olan Türk Akımı olarak nitelendirilen yeni bir projeyi duyurması özellikle Avrupa basınında geniş yankı bulmuştur.[24] 931 km’lik kısmının Karadeniz’in altından, 1455 km’lik kısmının ise Avrupa kıtasından geçmesi planlanan Güney Akım’ın iptal sebepleri ve bunun yerine, toplamda dört hattan oluşacak olan Türk Akımı’nın neden tercih edildiği merak konusu olmuştur. Mevcut durumda Türkiye’nin Rusya’dan doğalgaz aldığı iki hat olan Mavi Akım ve Batı Hattı işlevlerini sürdürmektedirler. Bu doğrultuda henüz proje güzergahı konusuna açıklık getirilmemesine rağmen, Batı Hattı’ndan alınan yıllık 14 milyar metreküplük doğalgazın Türk Akımı’na devredileceği açıklanmıştır. ABD’nin ve AB’nin ambargolarına karşı alternatifler geliştiren Rusya’nın enerji politiği de bu anlamda değişim göstermeye başlamıştır. AB ülkelerinin yüksek oranda Rus doğalgazına bağımlı olması bir anlamda Rusya’nın elini güçlendirse de, AB’nin enerji ihtiyacını farklı kaynak (yenilenebilir enerji, kaya gazı) ve güzergahlardan karşılamaya başlaması Rusya için bir tehdit unsuru oluşturmuş durumdadır.[25]
Ayrıca, Güney Akım’ın Avrupa’ya girişini sağlayacak olan Bulgaristan’ın Rusya’ya karşı yaptırımlarda üyesi olduğu AB ile aynı safta yer alması projenin iptaline yol açan etmenlerin başında gelmiştir. AB’nin izlediği stratejiyi benimseyen Bulgaristan, bu kriz sırasında diplomatik açıdan daha etkin bir rol üstlenme fırsatını kaybetmiştir. Geleneksel olarak Rusya ile yakın ilişkileri olan Bulgar diplomatlar, Rus makamları nezdindeki mevkidaşları ile iletişime geçmeyerek pasif bir rol izlemiş ve Avrupa Birliği ile Rusya arasında bir köprü görevi görememiştir. Bu bağlamda Güney Akım’ın iptali Rusya’yı, ABD ve AB ülkeleri karşısında kritik bir konuma getirmiştir.[26]
Bulgaristan da Türk Akımı hattına bağlanabilmek için kendi topraklarında 11 km’lik boru hattı inşa etmiştir. Kullandığı yıllık 3 milyar metreküp doğal gaz için tamamen Rusya’ya bağımlı olan Bulgaristan’ın Enerji Bakanı Tememoujka Petkova Ukrayna ve Romanya’ya transit ücreti ödemeyecek olmalarının hazinede her yıl milyonlarca euroluk tasarruf sağlayacağını açıklamıştır. Türk Akımı sayesinde Bulgaristan’daki gaz fiyatlarında ortalama yüzde 5’lik bir düşüş yaşanacağı hesaplanmaktadır.[27]
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile ABD ve Rusya arasında başlayan görece barış dönemi son dönemde tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır. ABD ve NATO’nun Rusya’yı çerçeveleme politikası ve Rusya’nın buna karşı çıkması, Füze Savunma Sistemi çerçevesinde tehlikeli bir rekabete girişilmesi, her iki tarafında INF Sözleşmesinden çekilmesi ve bu sözleşmenin yasakladığı silah sistemlerine yönelik çalışmaların artması hem saldırı hem de savunmaya yönelik silahlanma yarışı bölgeyi tehlikeli bir sürece sürüklemektedir. Karadeniz bu tehlikeli yarışın en yoğun yaşandığı bölgelerden birisi haline gelmiştir. Özellikle Ukrayna Krizi ve Kırım’ın ilhakından sonra her iki taraf da Karadeniz’deki gayretlerini artırmıştır. Rusya Kırım’daki deniz üslerini modernize edip güçlendirirken NATO Bulgaristan başta olmak üzere bölgedeki varlığını artırmaktadır. Ukrayna Krizi tehlikeli bir süreç başlatmıştır ve Karadeniz her geçen gün sıcak bir çatışma tehlikesine doğru ilerlemektedir. Tüm bu gelişmeler ışığında Rusya ile artan bir şekilde siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştiren Türkiye bu tehlikeli rekabetin tam ortasında kalmıştır.[28]
2.1. Karadeniz Havzasındaki Uyuşmazlıklar Kapsamında ABD-Bulgaristan
Romanya ve Bulgaristan’ın ABD ile sürdürdüğü ilişkilerin son zamanlarda ortaya çıkan en somut örneği, her iki ülkede kurulması üzerinde anlaşmaya varılan ABD üsleridir. ABD varlığını güvenliğinin garantisi olarak gören anılan ülkelerin bu düşüncesinin Soğuk Savaş döneminin korkularının henüz tam olarak atılamamış olmasından kaynaklandığı söylenebilir. [29]
ABD ise Bulgaristan’ı Karadeniz ve Orta Doğu’ya açılan bir köprü ya da bu bölgeden batıya yönelebilecek tehditlere karşı bir bariyer olarak değerlendirmekte ve bu coğrafi konumdan istifade etmeyi amaçlamaktadır. ABD’nin başlangıçta 2007 yılı sonuna doğru bitirilmesi planlanan Romanya/Bulgaristan’daki ABD üslerinin alt yapı eksikliklerinin tamamlanması projesini hızlandırmış olması, nükleer silah temin çalışmaları ile gündemde olan İran’a yönelik icra edilecek muhtemel bir operasyonda bu ülkelerin güç aktarımı maksadıyla kullanılabileceğinin işaretlerini vermektedir. [30]
Bulgaristan’ın Karadeniz’e ilişkin politikasının esaslarının, ABD ile stratejik işbirliği, Karadeniz’de güvenlik boyutunda aktif rol almak, Karadeniz’de mevcut güvenlik sorunların çözümüne NATO, AB ve AGİT gibi organizasyonların katılımını sağlamak, İlişkilerin sağlıklı devamı kısa vadede Montreux Sözleşmesinin devamına taraftar olmakla birlikte tartışmaya açılmasına yönelik kamuoyu oluşturmaktır. Bu süreçte Rusya ve Türkiye’ye karşı ilişkileri gerginleştirecek davranışlardan kaçınacak tarzda dengeli bir politika izlemek, Rusya’nın bölgedeki etkisini azaltılmasını sağlamak, Türkiye’nin Karadeniz’de özellikle deniz güvenliği boyutunda lider konumunda aktif bir rol oynamasını engellemek, Enerji kaynakları ile nakil hatlarının çeşitlendirilmesini sağlamak, şeklinde açıklanabileceği değerlendirilmektedir.[31]
Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nden kaynaklanan kısıtlamalar, ABD Deniz Kuvvetleri’nin, hem jeostratejik hem de jeoekonomik önemi artan Karadeniz’de barış zamanı temel görevini yerine getirememesine sebep olmaktadır. Bu nedenle ABD, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ni ihlal edebilecek birtakım girişimlerde bulunmaktadır. Bu girişimlerin en önemlisi ise, 2004 İstanbul NATO Zirvesi sırasında Akdeniz’de terörizme karşı icra edilen Aktif Çaba Harekâtı’nın Karadeniz’e genişletilmek istenmesi olmuştur. Bu gelişme, ABD’nin önümüzdeki dönemde de Karadeniz’de askeri varlık bulundurma isteğinin farklı şekillerde ortaya çıkabileceğini göstermektedir. ABD bu hedefine ulaştığı takdirde ise, Karadeniz’de ülkeler arasında büyük bir güvensizlik ortamı yaratabilecek ve Karadeniz’de olası krizlere sebep olabilecektir. Rusya hem NATO’yu hem de ABD askeri varlığını yakın çevresinde görmekten oldukça rahatsızdır. Bu sebeple, Karadeniz’de ABD veya NATO askeri varlığının konuşlanması ise Rusya üzerinde çok daha fazla olumsuz etki yaratabilecektir. [32]
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile ABD ve Rusya arasında başlayan görece barış dönemi son dönemde tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır. ABD ve NATO’nun Rusya’yı çerçeveleme politikası ve Rusya’nın buna karşı çıkması, Füze Savunma Sistemi çerçevesinde tehlikeli bir rekabete girişilmesi, her iki tarafında INF Sözleşmesinden çekilmesi ve bu sözleşmenin yasakladığı silah sistemlerine yönelik çalışmaların artması hem saldırı hem de savunmaya yönelik silahlanma yarışı bölgeyi tehlikeli bir sürece sürüklemektedir. Karadeniz bu tehlikeli yarışın en yoğun yaşandığı bölgelerden birisi haline gelmiştir. Özellikle Ukrayna Krizi ve Kırım’ın ilhakından sonra her iki taraf da Karadeniz’deki gayretlerini artırmıştır. Rusya Kırım’daki deniz üslerini modernize edip güçlendirirken NATO Romanya ve Bulgaristan başta olmak üzere bölgedeki varlığını artırmaktadır. [33]
Tüm bu gelişmeler ışığında Rusya ile artan bir şekilde siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştiren Türkiye bu tehlikeli rekabetin tam ortasında kalmıştır. [34]
Sonuç ve Değerlendirme
Karadeniz Havzası çevresinde bulunan ülkeler; yalnızca siyasi ve ekonomik problemlerin ortaya çıkardığı organize suç, göç, kaçakçılık gibi AB’yi etkileyen sorunlara yol açmamakta, aynı zamanda AB için önem atfettiği enerji konusunda bir koridor olmaları sebebiyle enerji güvenliği alanında da problemlere yol açmaktadır.
AB üyesi Bulgaristan bu üyeliğini prestij olarak kullanma ve bu sayede bölgede etkin bir yer edinme çabasına girse de bunda başarılı olamamış ve AB’nin Karadeniz bölgesine yönelik kararsız politikalarının kurbanı olmuştur. Karadeniz Sinerjisi ve Avrupa Komşuluk Politikası gibi farklı araçlarla bölgeye yumuşak güç olarak yerleşmek isteyen AB, bunu bölgede var olan üye ülkeler aracılığıyla değil de Brüksel’den gelen tepeden inme bir yöntemle gerçekleştirdiği ve Karadeniz’i iyi tanımadan böyle bir adım attığı için bu uygulamalarında pek de başarılı olamamıştır. Bulgaristan’ın da dış politikası Karadeniz ile ilgili olarak bugüne kadar çok yönlü bir strateji belirleme deneyimine sahip olmadığı için Bulgar dış politikasının etkisi sınırlı kalmıştır. Bununla birlikte Nabucco ve TANAP gibi projelerin gerçekleştirilmesi gerek AB gerekse NATO’nun Karadeniz stratejilerinin gözden geçirileceğinin en önemli işaretidir. AB’nin bölgeye yönelik politikası temelde ikili bir ayağa dayanmaktadır. Bunlar, bölge ülkelerinin Batılı değerlere bağlılıklarının kuvvetlendirilerek AB’ye entegrasyona hazırlanmalarını sağlamak ve enerji arzı ve tedarikinde çeşitliliğin sağlanması yoluyla AB’nin enerji güvenliğinin geliştirilmesidir.
Karadeniz’de Rusya’ya karşı daha farklı bir politika izlemek isteyen AB, alternatif enerji yolları arayışına giderek Rusya’nın Avrupa üzerindeki etkisini zayıflatmaya çalışmaktadır.
Bulgaristan kanalı ile ABD’nin Karadeniz’de sabit üs bulundurma niyet ve çabaları ise Montrö’nün kıyıdaş olmayan devletlere ait savaş gemilerinin bu denizde bulunuşuna getirdiği tonaj, gemi sınıfı ve süre kısıtlamaları ile karşılaşacaktır.
KAYNAKÇA
İNTERNET KAYNAKLARI
“Blateral Relations” (2012). (Erişim Tarihi: 06.05.2020).
http://bulgarianembassy-london.org/bulgaria-and-uk/bilateral-relations/
“Bulgaria – Foreign Relations” (2015). (Erişim Tarihi: 05.05.2020).
https://www.globalsecurity.org/military/world/europe/bg-forrel.htm
“Bulgaristan’ın dış politikası” (2015). (Erişim Tarihi: 05.05.2020).
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/238386.aspx
“Bulgaristan” (2019). (Erişim Tarihi: 01.05.2020).
https://insamer.com/tr/bulgaristan_2123.html
“Bulgaristan’ın Genel Ekonomik Durumu ve Türkiye ile Ekonomik- Ticari İlişkileri (2018-2019)” (2019). (Erişim Tarihi: 02.05.2020).
“Bulgaristan Ülke Raporu” (2015). (Erişim Tarihi: 03.05.2020).
https://www.gebzeto.org.tr/upload/yuklemeler/117_e1978a482c20947358b2ac5bfeaf4342.pdf
“Bulgaristan’ın AB Konseyi Dönem Başkanlığı” (2018). (Erişim Tarihi: 03.05.2020).
https://ticaret.gov.tr/data/5b8a43355c7495406a2276c0/Bulgaristan_AB_Konseyi_Bilgi_Notu.pdf
“Bulgaristan’ın NATO’ya katılması üzerinden 11 yıl tamamlandı” (2015). (Erişim Tarihi: 03.05.2020):
https://www.bnr.bg/tr/post/100541717/bulgaristanin-natoya-katilmasi-uzerinden-11-yil-tamamlandi
“Bulgaristan – Türkiye Katılım Öncesi Yardım Aracı Sınır Ötesi Programı” (2007). (Erişim Tarihi: 03.05.2020).
https://www.ab.gov.tr/files/CBC/bg_tr_program_belgesi__tr__guncellenmis.pdf
“Bulgaristan Ülke Raporu” (2018). (Erişim Tarihi: 03.05.2020).
https://www.oka.org.tr/assets/upload/dosyalar/bulgaristan-ulke-raporu-34-80.pdf
“Bulgaristan Sektör Raporu” (2019). (Erişim Tarihi: 03.05.2020).
https://www.ereglitso.org.tr/dosya/bulgaristan-ulke-raporu_2269.pdf
“Bulgaristan Ticaret ve Yatırım Rehberi” (2017). (Erişim Tarihi: 02.05.2020).
http://www.denib.gov.tr/files/downloads/sirku_ekleri/2017-130-ek2.pdf
“Global sorunlar ve Bulgaristan dış politikasının öncelikleri” (2012). (Erişim Tarihi: 01.05.2020).
https://bnr.bg/tr/post/100147114/global-sorunlar-ve-bulgaristan-di-politikasinin-ncelikleri
“Rusya Balkanlar Kıskacında” (2019). (Erişim Tarihi: 03.05.2020).
https://insamer.com/tr/rusya-balkanlar-kiskacinda_2065.html
YAŞIN, Gözde (2019). “ABD Askeri Haritası Yenilenirken; Karadeniz”. (Erişim Tarihi: 05.05.2020).
KİTAP
ŞİMŞİR, Bilal, Bulgaristan Türkleri, Bilge Yayınevi, İstanbul 2013.
MAKALE
AKSU, Fuat- Yunus Çolak, “Dış Politika Krizlerinde Algısal Güven[siz]lik: 1935 Bulgaristan Krizi”, Yıldız Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017.
ALTINAY, Metin, “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Balkan Ülkelerinin Avrupa Birliği’ne Entegrasyonu: Romanya ve Bulgaristan Örnekleri”, İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2018.
ARI, Tayyar- Ferhat Pirinççi, “Soğuk Savaş Sonrasında ABD’nin Balkan Politikası”, Alternatif Politika, 2011.
AVŞAR, Ahmet, “Bulgaristan’ın AB Üyeliği”, Tasam, 2012.
BATI, Güney, “Küresel Enerji Politikasında Balkan Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği Paradigması”, Dergipark, 2017.
BULUT, Sedef, “Sovyet Tehdidine Karşı Güvenlik Arayışları: I. ve II. Menderes Hükümetlerinin (1950-1954) NATO Üyeliği ve Balkan Politikası”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 2008.
BÜKÜLMEZ, Başak-Timur Küpeli, “Küresel Güçlerin Karadeniz Stratejilerinin Önündeki Engel: Möntrö”, Dergipark, 2007.
GÜDER, Süleyman- Muhammed Mercan, “2000 Sonrası Türk Dış Politikasının Temel Parametreleri ve Orta Doğu Politikası”, İnsan ve Toplum Dergisi, 2012.
IŞIK, Ahmet, “Karadeniz Bölgesi’ndeki Değişimin Analizi”, SS dergilik, 2010.
KARAGÖL, Erdal- Mehmet Kızılkaya, “Rusya-AB-Türkiye üçgeninde Türk Akımı”, Seta, 2015.
KORKMAZ, Nuri, “Bulgaristan’ın Karadeniz Politikası ve Avrupa Birliği’nin Etkileri”, Karam, S.49, 2016.
KOYUNCU, Çiğdem, “Güney Akım Projesi Çerçevesinde Bulgaristan Enerji Politikasının Analizi”, Alternatif Politika, 2016.
KURT, Selim, “NATO ve AB’nin Karadeniz Bölgesine Yönelik Politikaları”, Researchgate, 2015.
POLAT, Doğan, “NATO ve Rusya Federasyonu’nun Yeni Mücadele Alanı: Karadeniz”, Researchgate, 2017.
PROGONATİ, Erjada, “Rusya’nın Balkanlar Politikası”, Karam, 2015.
ÜNALMIŞ, Ahmet- Şafak Oğuz, “Karadeniz’de Rusya-ABD Rekabeti ve Ukrayna Krizi”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2019.
ÜZMEZ, Umur, “Bulgaristan’ın AB’ye Giriş Süreci”, Academia, 2016.
YILDIZ, Nevin “Bulgaristan ve Romanya’nın Avrupa Birliği’ne Üyelik Süreçlerinin Değerlendirilmesi”, Dergipark, 2018.
YILMAZ, Sare, “AB’nin Güvenlik Politikası ve Karadeniz Bölgesi ile İlişkileri”, Dergipark, 2013.
TEZ
ATALAN, Vehibe, “Uluslararası Sistemin Türkiye ve Bulgaristan Dış Politikaları Üzerine Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2008.
DAĞLI, İlyas, “Karadeniz’in Artan Stratejik Önemi ve Geleceği”, Yüksek Lisans Tezi, Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, İstanbul 2009.
KARAMAN, Oğuz, “Karadeniz’de Güvenlik Sorunu”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli 2006.
DİPNOTLAR
- “Bulgaria – Foreign Relations” (2015).https://www.globalsecurity.org/military/world/europe/bg-forrel.htm ↑
- “Bulgaristan” (2019).https://insamer.com/tr/bulgaristan_2123.html ↑
- “Bulgaristan Ülke Raporu” (2018).https://www.oka.org.tr/assets/upload/dosyalar/bulgaristan-ulke-raporu-34-80.pdf ↑
- Ahmet Avşar, “Bulgaristan’ın AB Üyeliği”, Tasam, 2012. ↑
- “Bulgaristan’ın Genel Ekonomik Durumu ve Türkiye ile Ekonomik- Ticari İlişkileri (2018-2019)”https://ticaret.gov.tr/data/5b8a43355c7495406a2276c0/2018_2019%20Bulgaristan%20Yillik%20Ulke%20Raporu.pdf, s.72. ↑
- Nevin Yıldız, “Bulgaristan ve Romanya’nın Avrupa Birliği’ne Üyelik Süreçlerinin Değerlendirilmesi”, Dergipark, 2018, s.13. ↑
- Vehibe Atalan, “Uluslararası Sistemin Türkiye ve Bulgaristan Dış Politikaları Üzerine Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2008, s. 112. ↑
- Umur Üzmez, “Bulgaristan’ın AB’ye Giriş Süreci”, Academia, 2016, s.26. ↑
- ATALAN, “Uluslararası Sistemin Türkiye ve Bulgaristan Dış Politikaları Üzerine Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2008, s. 117. ↑
- “Bulgaristan Ülke Raporu” (2015).https://www.gebzeto.org.tr/upload/yuklemeler/117_e1978a482c20947358b2ac5bfeaf4342.pdf ↑
- ATALAN, “Uluslararası Sistemin Türkiye ve Bulgaristan Dış Politikaları Üzerine Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2008, s. 132. ↑
- “Bulgaristan’ın NATO’ya katılması üzerinden 11 yıl tamamlandı” (2015).https://www.bnr.bg/tr/post/100541717/bulgaristanin-natoya-katilmasi-uzerinden-11-yil-tamamlandi ↑
- Sedef Bulut, “Sovyet Tehdidine Karşı Güvenlik Arayışları: I. ve II. Menderes Hükümetlerinin (1950-1954) NATO Üyeliği ve Balkan Politikası”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 2008, s.46. ↑
- Başak Bükülmez-Timur Küpeli, “Küresel Güçlerin Karadeniz Stratejilerinin Önündeki Engel: Möntrö”, Dergipark, 2007, s. 200. ↑
- Erjada Progonati, “Rusya’nın Balkanlar Politikası”, Karam, 2015, s.114. ↑
- PROGONATİ, “Rusya’nın Balkanlar Politikası”, Karam, 2015, s.116. ↑
- “Rusya Balkanlar Kıskacında” (2019). https://insamer.com/tr/rusya-balkanlar-kiskacinda_2065.html ↑
- Nuri Korkmaz, “Bulgaristan’ın Karadeniz Politikası ve Avrupa Birliği’nin Etkileri”, Karam, S.49, 2016, s.42. ↑
- Oğuz Karaman, “Karadeniz’de Güvenlik Sorunu”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli 2006, s.52. ↑
- Doğan Polat, “NATO ve Rusya Federasyonu’nun Yeni Mücadele Alanı: Karadeniz”, Researchgate, 2017, s.61. ↑
- “Bulgaristan Sektör Raporu” (2019). https://www.ereglitso.org.tr/dosya/bulgaristan-ulke-raporu_2269.pdf ↑
- Erdal Karagöl- Mehmet Kızılkaya, “Rusya-AB-Türkiye üçgeninde Türk Akımı”, Seta, 2015, s. 2. ↑
- Güney Batı, “Küresel Enerji Politikasında Balkan Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği Paradigması”, Dergipark, 2017, s.26. ↑
- Selim Kurt, “NATO ve AB’nin Karadeniz Bölgesine Yönelik Politikaları”, Researchgate, 2015, s.411. ↑
- “Rusya Balkanlar Kıskacında” (2019). https://insamer.com/tr/rusya-balkanlar-kiskacinda_2065.html ↑
- KORKMAZ, “Bulgaristan’ın Karadeniz Politikası ve Avrupa Birliği’nin Etkileri”, Karam, S.49, 2016, s.43. ↑
- Ahmet Ünalmış- Şafak Oğuz, “Karadeniz’de Rusya-ABD Rekabeti ve Ukrayna Krizi”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2019, s. 6. ↑
- ÜNALMIŞ- ŞAFAK, “Karadeniz’de Rusya-ABD Rekabeti ve Ukrayna Krizi”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2019, s. 8. ↑
- Gözde Yaşın (2019). “ABD Askeri Haritası Yenilenirken; Karadeniz”. (Erişim Tarihi: 05.05.2020).https://21yyte.org/tr/merkezler/bolgesel-arastirma-merkezleri/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merkezi/abd-askeri-haritasi-yenilenirken-karadeniz ↑
- Tayyar Arı- Ferhat Pirinççi, “Soğuk Savaş Sonrasında ABD’nin Balkan Politikası”, Alternatif Politika, 2011, s.25. ↑
- KARAMAN, “Karadeniz’de Güvenlik Sorunu”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli 2006, s.82. ↑
- BÜKÜLMEZ-KÜPELİ, “Küresel Güçlerin Karadeniz Stratejilerinin Önündeki Engel: Möntrö”, Dergipark, 2007, s. 204. ↑
- KARAMAN, Karadeniz’de Güvenlik Sorunu”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli 2006, s.83. ↑
- ÜNALMIŞ- ŞAFAK, “Karadeniz’de Rusya-ABD Rekabeti ve Ukrayna Krizi”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2019, s. 5. ↑