Makale

ABD’nin Kuruluşu ve Bağımsızlık Mücadelesi

Bugün Amerika Birleşik Devletleri adıyla bilinen bu federatif devletin temeli kuruluşu itibariyle Avrupa menşeli Anglosakson sistemin farklı bir yorumuna dayanmaktadır. Devleti kuran bu yeni “halk”, Avrupa’ya küskün diyebileceğimiz insanlardan oluştuğundan bu kişilerin zaman içinde artık Eski Dünya denilen kıtadan, onun siyasi yapısı ve otoritesinden uzaklaşması da oldukça doğaldı. Bağımsızlık Savaşı’na giden süreçte Amerika ve İngiltere arasındaki ipler iyice gerilmiş, adeta kopacağı anı bekliyordu.

Bu süreçteki en önemli olaylardan biri, Avrupa’yı kasıp kavuran Yedi Yıl Savaşları’nın ardından iktisadi açıdan güçsüz düşen İngiltere’nin bu durumu onarmak için kolonileriyle olan ekonomik bağlarını sıkılaştırması, onlar üzerindeki kontrolünü artırması ve yeni ithalat vergileri getirmesiydi. Yedi Yıl Savaşları’nı bitiren 1763 Paris Antlaşması’ndan iki yıl sonra İngiliz Hükümeti “Stamp Act” adındaki Damga Pulu Kanunu’nu yürürlüğe koyarak o tarihten itibaren herhangi bir resmi kurumdan verilecek olan belgeye damga yapıştırma zorunluluğu getirmişti.[1]

Diğer yandan zaten savaşın getirdiği ekonomik sıkıntılardan bitap düşmüş kolonilerin halkları yeni üretim alanları ve tabii kaynaklar elde etmek amacıyla Apalaş Dağları’nın (Appalachians) ardına geçmek istiyor, ancak burada da yine İngiltere’nin bazı uygulamaları ile karşılaşıyorlardı. Zira İngiltere daha önce bu yönde bir hareketi engellemek için “Proclamation Line” yani “Sınır Yasası/İlanı” adında bir yasa çıkarmıştı.[2]

Elbette kıtada hoş karşılanmayan bu vergi kanunları Massachusetts, Virginia ve Kuzey Carolina gibi yerlerde çeşitli gösterilere yol açmıştı. 1765 yılının Ekim ayında New York’ta “Continental Congress of 1765” ya da “Stamp Act Congress” adı verilen bir kongre toplanmıştı. Bu toplanmaların hızlıca yapılabilmesindeki en önemli etkenlerden biri de kıtadaki gelişmiş posta ve haberleşme sistemiydi ki zira bu denli geniş bir kıta için böylesi bir durum bir zaruretti.

Bu tepkilerin ardından hükümet 1766 yılının Mart ayında Stamp Act’i yürüklükten kaldırsa da ertesi sene Haziran ayında İngiliz Maliye Bakanı’nın parlamentonun alt kanadı olan Avam Kamarası’ndan geçirdiği “Townshend Kanunu” yürürlüğe girmişti. Buna göre çay, kağıt ve cam ithal eden koloniler bu ürünler için yeni vergiler ödeyecekti. Kıtada bu yeni vergiye karşı da bir hoşnutsuzluk yaşanmaya başlamış ve süreç içerisinde Massachusetts önderliğinde başlayan ayaklanma 1768 yılının Mart ayında Boston’da kabul edilen bir ortak hareket kararı ile bir başka boyuta geçmişti.[3] Bu kararla tüccar ve vatandaşlar vergi koyulan malları hem satın almayacak hem de tüketmeyecekti.[4]

İngiltere’nin ihracat gelirlerinde kayda değer bir düşüş görülmeye başlanmasını takiben kanunda düzenlemeye gidien hükümet, vergi alınan ürünler listesini sadece çayı kapsayacak şekilde değşitirmişti. Ancak zaman içinde çay ihracatından elde edilen gelirlerin azaldığını tespit eden İngiliz hükümeti, aynı zamanda elindeki stokların da oldukça artmasından ötürü bu vergiyi 1773 yılındaki yeni bir düzenlemeyle azaltma yoluna gitmişti.

Tarih nihayet 16 Aralık gününü gösterdiğinde Amerika’nın her yerinde “Sons of Liberty” yani Özgürlük Çocukları adı verilen bir grup tarihe Boston Çay Partisi adıyla geçecek o meşhur geceyi düşmüştü. Boston limanında demirleyen “East India Company” şirketine ait The Beaver, Eleanor ve Dartmouth adındaki üç gemiyi basan birkaç kişi gemideki üç yüz kırk sandık çayı denize dökerek Amerikan kolonilerinin İngiltere’ye karşı olan direnişini simgeleştirmişti (Çayın değeri günümüzde 1.700.000 dolar civarında bir meblağa tekabül etmektedir).[5]

“Amerikalılar Boston’da çay gemilerinin kargolarını denize fırlatıyor”

(1789 yılına ait bir gravür)

Acilen tedbir almak zorunda kalan İngiliz Hükümeti Mart 1774 tarihinde çıkardığı “Boston Port Bill” adındaki kanunla Boston Limanı’nı ticarete kapatmıştı. Ancak, durumu kontrol altına almak maksadıyla girişilen bu hareket tamamen ters tepmiş ve ikili arasındaki ipler kopmuştu.[6] Virginia, kıtadaki bütün kolonileri derhal Amerika’nın birleşik menfaatleri için toplantıya çağırmıştı.

1774 yılının Mart ayında George Washington, John Adams ve Benjamin Franklin’in de katılımıyla Philadelphia’da “First Continental Congress” adındaki Birinci Kıta Kongresi toplanmıştı. Kongre bir seneliğine İngiltere ile tüm ticari ilişkileri durdurma kararı alınca İngiliz hükümeti bölgede askeri kontrol almak için harekete geçmiş, 18 Nisan 1775 sabahında da ilk silahlı çatışma başlamıştı. Mayıs 1775 yılında yine aynı yerde toplanan ikinci kongre ile George Washington’ın başkomutanlığında “Continental Army” adında bir ordu kurulmuştu.

Bağımsızlık Savaşı’nın başlamasına on yıl kala yaşanan bu gelişmeler savaşın neticesinde bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkacak Amerika’nın Avrupa’dan kopuşunun en büyük sebepleri arasındadır. İlk etapta, İngiliz tahtına ve parlamentosuna kendi varlıklarını ve kararlarını kabul ettirmek isteyen koloni halkları 1776 yılından itibaren bağımsızlık fikriyle hareket etmişler, hatta kendilerine bir de bayrak tasarlamışlardı.

Virginia Kolonisi’nin bağımsızlık talebi üzerine toplanan Thomas Jefferson başkanlığındaki komite bugün Amerika’da Bağımsızlık Günü olarak kutlanan 4 Temmuz günü “The Unanimous Decleration of The Thirteen United States of America” başlıklı Bağımsızlık Beyannamesi’ni kabul ettiğini duyurmuştu.

Beşliler Komitesi adıyla bilinen Amerikan Bağımsızlık hareketinin önderleri (John Adams, Benjamin Franklin, Thomas Jefferson, Robert Livingston ve Roger Sherman) hazırladıkları planı Continental Congress’e sunarken (John Trumbull, 1819)

Devletin kuruluşundan sonra Avrupa’dan kopuşun en somut adımlarından birisi beşinci devlet başkanı olan James Monroe’nin 1823 yılında Kongre’de yaptığı yıllık konuşmanın bir bölümünün oluşturduğu doktrindir. Buna göre Avrupa Amerika’daki kolonilere ve diğer devletlere bağımsızlığını tehdit edecek bir şekilde müdahale etmeyecek ve kıtadaki kolonizasyon faaliyetleri durdurulacaktı. Birleşik Devletler bu kararla beraber uzun bir süre kendi iç işlerine yönelerek Avrupa’dan ayrı bir politikayı takip etmişti.

Aslında Dışişleri Bakanı John Quincy Adams’ın çalışması olan Monroe Doktrini, 1820’li yıllardan itibaren Rusya ve Avrupalı devletlerin Amerika kıtasına müdahalesini önlemeyi savaştan ziyade diplomatik yollarla çözmek için geliştirilmişti. Keza Birleşik Devletler Amerikan-İspanyol savaşına kadar herhangi bir Avrupalı devlete fiili bir savaş ilan etmemişti. Bu savaşın temelinde yatan sebep de aslında Monroe Doktrini’nin menşeindeki sebeplerden birisiydi zira güneydeki Hispanik nüfus İspanya’nın bölgedeki müdahalesi için bir gerekçe oluşturuyor ve bu durum da Birleşik Devletlerin bütüncül yapısı için bir tehdit oluşturuyordu.

Buna benzer bir sorunu kuzeyde, Alaska topraklarında yaşayan Birleşik Devletler burada da karşısında Rus Çarlığı’nı bulmuş ve Rusya’nın 1799-1867 yılları arasındaki Alaska’daki varlığını ifade eden Russian America (Русская Америка) denilen bir dönem başlamıştı. Rusya’nın Alaska macerası aslında tamamiyle ticari dürtülerden ibaretti. Zira Sibirya ve Kamçatka sahilleri boyunca av peşinde koşan Rus kürk tacirleri ilk önce Aleut Adaları’na çıkarak buradaki yerlilere ilk defa temasa geçmişti. Adalar ile anakara arasında mesafe ve av süresi de hesaba katılınca oldukça zorlaşan süreç ve lojistik ihtiyacı Rusların burada 1790’lardan itibaren kalıcı kamplar kurmasına sebep olmuştu. Amerika’daki kolonizasyon için Rus hükümeti Promışlennik (промышленник) denilen çoğunluğu Ruslaşmış olan Sibirya yerlilerini kullanmıştı.

İlk etapta Hawaii’de üç kaleye, Kaliforniya ve Alaska’ya sahip olan Rusya, 1799 tarihli ukase[7] ile elli beşinci paralele kadar olan bölgelerde hak iddia ederek “Russian-American Company” için ticari bir tekel sahası oluşturmuştu. 1824 yılında ise Dışişleri Bakanı John Q. Adams’ın girişimiyle bu sınır 54°40′ kuzey paraleline kadar çekilmişti.[8] Fakat Amerika’nın Pasifik sahilleri sadece Rusya ile bir çekişme sahası değildi. Bir kürk ticareti merkezi olan Columbia Nehri’nin havzası olan bu bölgede aynı zamanda İngiliz ve İspanyol tacirlerin de iddiaları söz konusuydu.

Tarihte “Oregon Boundary Dispute” (Oregon Sınır Anlaşmazlığı), “Oregon Country” (Oregon Ülkesi) veya İngilizlerin terminolojisiyle “Columbia District” (Columbia Bölgesi) olarak geçen bu olay yine Birleşik Devletlerin Monroe Doktrini’ni ilan etmesindeki sebeplerden biriydi. Bu tür müdahalelerin giderek artacağını düşünen hükümet bu yolla siyasi olarak Avrupa’dan ayrılmayı hedeflemişti. Keza bunun için önce toprak bütünlüğünü sağlamak isteyen Birleşik Devleler daha önce 1803-1804 yıllarında “Louisiana Purchase” denilen satın alma ile Fransa’dan günümüzdeki yüzölçümünün %23’üne denk gelen Mississippi nehrinin batısındaki bölgeleri satın alarak topraklarına katmıştı.

Nitekim 1867 yılına gelindiğinde bölgedeki kontrolsüz avlanmadan dolayı kürk hayvanlarının sayısındaki azalma ve İngiltere ile Amerika faktörü Rusya’nın Alaska’yı Birleşik Devletlere 7,2 milyon dolara satmasına sebep olmuştu. Birleşik Devletler Monroe Doktrini vasıtasıyla kıtaya müdahil olmaya çalışan Avrupa ile bu örneklerde olduğu gibi diplomatik mücadeleyi tercih etmişti.

Kitap Tavsiyesi

Amerika Birleşik Devletleri ve onun önderlik ettiği modern dünyanın Batı kanadı hakkında günümüzde pek çok akademik çalışma ve popüler kültüre yönelik eser bulunmaktadır. Ancak bir devleti, bir kıtayı, yeni bir dünyayı anlamak için akademisyenler için oldukça faydalı ancak popüler kültür için yeterince tatmin edici olmayan kompartize edilmiş akademik çalışmaların dışında geçtiğimiz birkaç yılda Prof. Dr. Halil İnalcık tarafından Türkçe’ye çevrilerek Türk okuyucusuna sunulan Amerikalı tarihçiler Allan Nevins ve Henry Commager tarafından kaleme alınan “ABD Tarihi”, bu hususta oldukça faydalı bir eserdir. Birleşik Devletler tarihini kuruluş öncesi dönemden alıp modern dünyaya kadar getiren bu eser okuyucuya yeni bir dünyayı her açıdan bir bütün halinde tanıtabilecek nitelikte olup, ileri okumalar yapmak isteyeceklere de ışık tutacaktır.

BİBLİYOGRAFYA

1824 Rus-Amerikan Antlaşması (https://www.explorenorth.com)

BREEN, T. H., American Insurgents, American Patriots: The Revolution of the People, Hill and Wang, 2011.

CARP, Benjamin L., Defiance of the Patriots: The Boston Tea Party and the Making of America, Yale Universtiy Press, 2011.

FENGE, Terry, ALDRIDGE, Jim, Keeping Promises The Royal Proclamation of 1763, Aboriginal Rights, and Treaties in Canada, McGill and Queen’s University Press, 2015.

NORTON, Mary B., A People and a Nation: A History of the United States, Cengage Learning, 2013.

WOOD, Gordon S., The American Revolution: A History, Modern Library Chronicles, 2003.

  1. Gordon S. Wood, The American Revolution: A History, Modern Library Chronicles, 2003.

  2. Terry Fenge, Jim Aldridge, Keeping Promises The Royal Proclamation of 1763, Aboriginal Rights, and Treaties in Canada, McGill and Queen’s University Press, 2015.

  3. Mary Beth Norton, A People and a Nation: A History of the United States, Cengage Learning, 2013.

  4. T.H. Breen, American Insurgents, American Patriots: The Revolution of the People, Hill and Wang, 2011, s. 81.

  5. UK Retail Price Index ve “Boston Tea Party Damage” verileri (Boston Tea Party Ships üzerinden)

  6. Benjamin L. Carp, Defiance of the Patriots: The Boston Tea Party and the Making of America, Yale Universtiy Press, 2011.

  7. Çarlık Rusya’sı döneminde kanuni gücü elinde tutan Çar, hükümet veya dini lider (Patrik) tarafından yayımlanan, Roma hukukundaki “decree” (ferman) ve “edict” (hüküm) terimlerine karşılık gelen bir yazılı belgedir.

  8. Bkz. 1824 Rus-Amerikan Antlaşması, Madde 3.

One thought on “ABD’nin Kuruluşu ve Bağımsızlık Mücadelesi

  • Oğulcan Kurt

    Güzel makale tebrikler. Bu tarz yayımların daha da artması dileğiyle sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir