ÇeviriUluslararası İlişkiler

Çeviri: Çin Orta Doğu’da Askeri Bir Varlık mı İnşa Edecek?

Pekin, enerji güvenliği risklerini azaltmak için daha az maliyetli yöntemler geliştirdi.

YUN SUN, 3 HAZİRAN 2023

Çeviri: Zuhal YILMAZ

Çin’in Suudi-İran barış anlaşmasına arabuluculuk yaptığı Mart ayından bu yana, Pekin’in Orta Doğu’daki siyasi ve askeri emelleri yoğun spekülasyonların konusu oldu.

Çoğu gözlemci, Çin’in bölgedeki stratejik hedeflerinin geleneksel enerji ticaretinin ötesine geçtiği konusunda hemfikir olsa da, Orta Doğu’da ABD’nin yerini almaya çalıştığı ve gücünü yansıtmak için asker konuşlandırıp konuşlandıramayacağı konusunda tartışmalar var.

Bu iki soru rasyonel ve mantıksal olarak bağlantılıdır. Çin’in bölgesel ekonomik, siyasi ve diplomatik meselelere artan katılımıyla, Pekin’in yerel ve bölge içi dinamikleri şekillendirme yeteneği artıyor.

ABD ile Çin arasındaki büyük güç rekabeti bağlamında, stratejistler, Amerika’nın bölgedeki rolü ve varlığının sağladığı güvenlik mimarisi adına, bunun ne anlama geldiğini merak etmekten kendilerini alamıyorlar.

Çin’in petrol zengini bölgede koruması gereken ulusal güvenlik çıkarları olduğu açık. Ham petrol ithalatının %53’ünden fazlası, Pekin’in kaybetmeyi göze alamayacağı bir hidrokarbon akışı olan Orta Doğu’dan geliyor. Bu bağımlılık ve askeri bir çatışma durumunda ortaya çıkacak savunmasızlık göz önüne alındığında, Çin’in bölgede asker bulundurmak isteyeceğini varsaymak mantıklıdır.

Mantıklı, ancak varsayım doğru mu? Belki de değil.

Çin’in üst düzey diplomatı Wang Yi, 3 Mart 2023’te Pekin’de İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi sekreteri Ali Shamkhani ile Suudi Arabistan’ın devlet bakanı ve ulusal güvenlik danışmanı Musaad bin Muhammed Al Aiban arasında duruyor. Fotoğraf: Çin Dışişleri Bakanlığı

Pekin’in enerji arzını etkileyen iki alan üretim ve ulaşımdır. İlkine yönelik en büyük tehditler, iç istikrarsızlık veya devletler arası çatışmalarda yatmaktadır. Enerji taşımacılığını korumaya yönelik zorluklar ise daha çeşitlidir; bölgesel istikrarsızlık, deniz yolu iletişiminde aksama, korsanlık veya en kötü senaryoda deniz ablukası bunların bir kısmıdır.

Çin’in Orta Doğu enerji kaynaklarına bağımlılığı yüksek kaldığı sürece, üretim ve nakliyede aksama riski gerçekliğini korumaya devam edecek.

Bununla birlikte, Çin’in liderleri pragmatisttir ve hassasiyet ile kırılganlık arasında ayrım yaparlar. Orta Doğu enerjisine olan yüksek bağımlılığına rağmen Pekin, hassas olduğuna inansa da, savunmasız olduğuna asla inanmıyor. Bunun nedeni, bölgenin bir müşteri olarak Çin’e ihtiyacı olduğu kadar, Çin’in de petrolü için Orta Doğu’ya ihtiyacı olmasıdır. Bozulmaya karşı isteksizlik karşılıklıdır.

Ayrıca, üretimi veya nakliyeyi aksatan bölgesel bir kriz durumunda tek kurban Çin olmayacak. Bunun yansımaları, ne Çin’in ne de ABD’nin istemediği bir senaryoda Asya’dan Avrupa’ya petrol ithal eden ülkeleri etkileyecektir.

Şu anda ABD ile Çin arasındaki en büyük potansiyel parlama noktası Tayvan. Orada düşmanlık olması durumunda Washington, Çin’in Tayvan Boğazı’ndaki operasyonlarını bastırmak amacıyla Çin’in enerji taşıma yollarını bloke etmek veya boğmak için ordusunu kullanabilir. Muhtemelen Çin, Orta Doğu’dan enerji taşımalarını sertleştirerek bu olasılığa hazırlanmak isteyecektir.

Ancak Çinliler bu güvenlik açığını çok farklı iki perspektiften görüyorlar. Bir yandan, ABD’nin enerji ithalatına yönelik bir deniz ablukası, Çin için süper güç rakibi ile topyekün bir savaş olasılığından daha az endişe verici olacaktır. Küresel enerji piyasalarındaki aksama önemli olabilir, ancak herhangi bir ABD-Çin mücadelesinde belirleyici faktör olması pek olası değildir.

Öte yandan, Pekin ABD’nin Orta Doğu’dan enerji ithalatına yönelik olası bir ablukasından korksa da, maliyet-fayda oranı bölgede Çin askeri varlığını desteklemiyor. Çin’in ABD’ye karşı koymaya etkili ve yeterli yetenekler geliştirmesi için, Pekin’in en azından akranlarına yakın bir askeri konuşlandırma yapması gerekir. Bunun dışında herhangi bir şey zaten Çin’in güvenlik açıklarını ele almayacaktır.

ABD şu anda bölgesel askeri bütçesine 70 milyar dolardan fazla harcıyor. Çin’in 2023’teki tüm savunma bütçesi 224 milyar dolar. Pekin’in, Washington’un bölgedeki mevcut askeri harcama düzeyini karşılaması, Çin’in toplam savunma harcamalarının en az üçte birini gerektirecektir. Çin’in ana sahası ve en önemli stratejik tehdidinin, Çin’in askeri dikkatinin çoğunu çeken Batı Pasifik’te yattığı düşünülürse, bu uygun maliyetli olmaktan açıkça uzaktır.

Bu nedenle Çin, enerji güvenliği risklerini azaltmak için daha az maliyetli başka yollar geliştirdi. Pekin, uzun süredir devam eden düşmanlar arasında barış anlaşmaları yaparak bölgesel çatışmaları sona erdirmeye çalıştı. Kilit bölgesel oyuncuların gelecekteki ekonomik mimarisine gömülmekte ve kendisini içine almaktadır. Ve enerji üreten devletler ile Çin’in 1,4 milyar insanı arasında karşılıklı bağımlılık yaratmak için çalışmaktadır.

Birlikte ele alındığında, bu araçlar askeri konuşlanmadan çok daha etkili olabilir.

Amerikalı stratejistler, hangi biçimde olursa olsun, Çin’in Orta Doğu’da artan varlığı hakkında karışık duygular besliyor. Washington, Pekin’in bölgenin güvenlik garantörü olarak ABD’nin yerini almaya çalıştığına ikna olurken, birçok tecrübeli Amerikalı diplomat da sessizce Çin’in uzlaşmaz çatışmalarla boğuşan bir bölgede batağa saplandığını görmek istiyor.

Yine de Çin, ABD’nin çekici veya kabul edilebilir bulmasına bakmaksızın bölgeye kendi yöntemiyle dahil olacaktır. Çin birlikleri hiçbir zaman Orta Doğu’ya yüklüce konuşlanmasa bile, ülkenin siyasi, ekonomik ve diplomatik varlığı hesaba katılması gereken bir güç olacaktır.

Kaynak:

https://asiatimes.com/2023/06/will-china-build-a-military-presence-in-the-middle-east/

Zuhal Yılmaz

Küresel Siyaset Merkezi'nde çevirmen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir