Fransa’nın Demografik Yapısı ve Göçmenler
GİRİŞ
Ekonomik ve siyasi olarak sorunlu olan bölgelerden göç eden insanlar diğer pek çok ülke için sorun haline gelmiştir. Kitlesel göçle birlikte toplumların sosyoekonomik yapıları kırılmaya maruz kalmakta, ekonomik ve çevresel sorunları ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunlara çözüm üretilmediği sürece kronik problemlere dönüşmektedir. 21. yüzyılda göçün sebepleri ve sonuçları milattan önceki dönemle hemen hemen aynıydı. Suriye’de hâlihazırda devam eden iç savaş ve savaşın sebep olduğu milyonlarca göçmen, Avrupa sınırında yaşanan göç baskısı Fransa gündeminden düşmeyen göçmen sorununu gündeme tekrar getirdi. Avrupa ülkelerinde bulunan siyasi partiler bu göç karşısında söylemlerini arttırarak göçmenlere karşı tavırlarını korumuşlardır. Çalışmada öncellikle göç kavramının ifade ettikleri kavramsal çerçevede sunulmuş, diğer bölümlerde ise ilk olarak Fransa’nın demografik yapısı ve nüfus politikalarına değinilmiştir. Daha sonrasında ise Fransa hükümetinin göçmenlere karşı tutumu dile getirilmiştir.
1.GÖÇ
Yerleşik hayata geçişin toprağın ekilip biçilmesi ile başlandığı bilinmektedir. Bu döneme kadar insanoğlu avcı dönemi yaşarken dahi hayatlarını idame ettirebilmek için ekonomik nedenler ve güvenlik kaygısı başta olmak üzere güvenli yer arayışında bulunarak göç hareketlerini başlatmışlardır. Göçler tarihin tozlu ilk sayfalarından beri iç çatışmalardan kaçış olarak gerçekleşmektedir. Göç etme sebepleri bazen verimli topraklar, bazen uygun bir iklim, bazen de kargaşa ve iç karışıklıklardan kaçmaktı. Tarih boyunca bu kaçış çeşitli boyutlarda tekrarlanmıştır. Örneğin, Kristof Kolomb Amerika’ya ulaşmak için Atlantik’i geçti. Bu keşifle Avrupalılar yeni yaşam alanlarını keşfettiler ve Yeni Dünya’ya toplu göçlere başladılar. Göçün ardından Avrupa, yıkıcı demografik, ekonomik ve sosyal değişimler yaşadı. İnsanlığın gündeminden çıkmayan göç son yüzyıllarda sık sık güncelliğini korumaktadır. 2000’li yıllarda başlayan Arap Baharı ile başta Türkiye olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarını etkilemiştir. Arap Baharını yaşayan ülkelerden Suriye bu krizi farklı yöneterek sınırlarının aşılmasına neden olmuştur ve pek çok vatandaşı göçe mecbur kılınmıştır.
“Suriyelilerin göçü itici yani zorlayıcı nedenlerden kaynaklanırken gurbetçilerin durumu çekici nedenlere dayanmaktadır. Diğer taraftan gurbetçilerin ve Suriyeli sığınmacıların göçü her ne kadar farklı zaman ve nedenlerden kaynaklanan etkenler sonucu gerçekleşmişse de yaşadıkları sosyokültürel, sosyoekonomik sorunlar ve bu sorunların çözümü konusundaki yaklaşımlar birçok ortak paydaya sahiptir. Başka bir ifadeyle iki kitlenin yaşadıkları şartların onları başka yerlere göç etmeye zorlaması ve gittikleri yerlerde uyum sorunlarıyla karşılaşmış olmaları ortak payda olarak görülebilir.”[1]
Toplumda derin çaplı değişime ve erozyona neden olan göç hareketi, sorunları ve yeni fırsatları da içinde bulunduran sınıfsal geçişkenliği hızlandırmaktadır. Göç etmek için çaba sarf eden insanlar genellikle risk almaya daha yatkındır, ve bu yüksek risk alma eğilimi siyasi ve sosyal alanda olumsuz sonuçları beraberinde getirebilir.Göçe bağlı olarak kentlerde hızlı bir nüfus artışı yaşanmıştır. Kentlerde yaşanan bu artış ekonomik, siyasal ve sosyal alanlarda kutuplaşmayı beraberde getirmiştir. Göç toplulukların iradeleriyle gerçekleşen seçimleri olduğu gibi iradeleri dışında da gerçekleşen cebr-i bir süreç olarak da ortaya çıkmaktadır. Bireysel ve kitlesel dalgalanmalar şeklinde de yaşanabilir. İradeye dayalı göçte belirleyici unsur ekonomik özgürlük iken, sığınak ve güvenli alan arayışı içinde olunan zorunlu göçlerde ise siyaset belirleyici bir unsurdur. Göçün irade dışı olması unsurunun yanında büyüklüğü de etki boyutunda belirleyici olmaktadır. İktidarlar, toplumsal göçlerin beraberin taşıdığı çeşitli sorunları karşılamakta güçlük yaşar ve başa çıkamaz
Böylesine kitlesel göçlerdeki toplum ayakta kalabilme, var olma veya kazanabilmek için iktidar savaşına dahil olur. Demografik değişimler uluslarda ekonomik ve kültürel dönüşümlere yol açmaktadır. Kaybedecekleri değerlerinin yokluğu sebebiyle de kazanacakları ağır bastığında risk almak düzeyleri göçtükleri yerdeki insanlara oranla daha yüksek olmuştur. Risk alma düzeyindeki yükseklik görünen göçmenlerde kendilerine fırsat alanları yaratma çabası vardır. Bu yeni fırsat açma çabası uzun vadede sorunlara zemin hazırlamıştır. Asgari düzeyde dahi karşılayamadıkları kamusal hizmetlerin sonucunda göçle gelen göçmenlerin gecekondu yerleşke ve kendine özgü çözümleri beraberinde getirmiştir.
2.FRANSA VE GÖÇMEN ENTEGRASYONU
Siyasi ve ekonomik olarak zorlu bölgelerden göç eden insanlar, birçok ülke için önemli bir sorun haline geldi. Günümüzde, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya gitmek isteyenler arasında bir hareketlilik var. Bu istek ve çaba karşısında Avrupa ülkeleri bir dizi eylem ve söylem geliştirmek zorunda kalmıştır. Göç karşıtlığı Avrupa ülkelerinde artıyor. Göç, Avrupa’daki iktidar partilerinin gündeminde her zaman yer alan bir konudur ve aşırı sağ partilerin oy oranını artırıyor. Aşırı sağ partilerin göç karşıtlığı Avrupa’da önemli ölçüde artmıştır. Fransa, diğer Avrupa ülkeleri gibi yüksek göç oranlarına sahiptir. Fransa, Avrupa’nın en büyük Müslüman nüfusuna sahip ülke olduğu bilinmektedir. Fransızların doğum oranı düşerken, Kuzey Afrika’dan göç edenlerin doğum oranı hızla artıyor. Bu, Fransız halkını etnik korkuya soktu. Fransa’da aşırı sağ tarafı temsil eden Ulusal Birlik Partisi öne çıkıyor. 1972 yılında Fransa’da kurulan Ulusal Birlik, ülke siyasetine kitlesel göç sorunlarını sokarak ivme kazandı. Parti kampanyalarının ana konusu göçmen karşıtlığıdır.
“1970’lerden bu yana göç karşıtlığı, RN söyleminin ideolojisinin ve kampanyalarının temeli olmuştur. “Bir milyon daha fazla göçmen, bir milyon işsiz demektir! Fransa ve önce Fransızlar”, “Renklerimizi koruyun” veya “Fransa’dayız!” gibi sloganlar konuşmalar, basın bültenleri ve kampanyalarda tekrar tekrar kullanılmıştır. Bununla birlikte göç, söylemsel strateji olarak Marine Le Pen yönetiminde önemini korurken, RN’nin göçmen karşıtı söyleminin sunumu değişmiştir. Jean Marie Le Pen’in başkanlık süresinin çoğunda, göçmen karşıtlığı veya yabancı düşmanlığı RN programının ana teması olmuş ve diğer tüm politika alanları göçmenlik karşıtı bir mercekten değerlendirilmiştir.”[2]
1980’lerde, Parti Fransa’ya göçleri siyasi bir konu haline getirmiştir. Parti kurulduğunda, göçmen sorunu Avrupa Birliğinin dağılmasına duyulan kaygıdan daha önemliydi. Ayrıca, göçmenlerin ekonomik maliyetleri ve Fransa’yı bir İslam devletine dönüştürme tehlikesi için komplo teorileri geliştirerek hükümet politikalarını etkilemişlerdir. Göç ve Ulusal Kimlik Bakanlığı kurulduktan sonra romanlar yasaklandı. Bu gelişmeler partiyi güçlendirmiştir. Partinin mülteci konusundaki tutumu Avrupa çapında tartışma konusu olmuştur. Başka Avrupa ülkelerinin göçmenlere karşı sağduyusunu delilik olarak tanımladılar. Fransız toplumunun işsizlik, hukuk ve düzen sorunları küreselleşmenin bir sonucu olarak artmıştır.
2010 yılında Marine Le Pen hükümeti hedef alarak, ülkede bulunan mültecilere Fransız vatandaşlarından daha fazla hak tanındığını belirtti. Suriye’deki iç savaştan kaçarken kıyıya vuran Aylan bebek için Avrupalıların suçluluk duygusunu manipüle eden bir eylem olarak tanımladı ve Almanya’nın göçmenlere karşı kucak açmasını eleştirdi. Göçmenlerin yüksek suç oranlarından dolayı olumsuz duygularının oluşması, göçmenlerin aşırı sağın karşıtlığının bir başka nedenidir. Bunun gibi çok sayıda olumsuzluk, Fransız ulusunun çıkarlarını ve ulusal kimliğini tehlikeye atabilecek bir endişe taşımaktadır.
SONUÇ
Göçmen karşıtlığı, aşırı sağın tepkilerinden biri olarak Avrupa siyasetinde önemli bir rol oynamaktadır. Çalışmada ele alınan Fransa sağ partisinden hareketle aşır sağın göç karşıtlığı gösterilmiştir. Ulusal Birlik partisinin kuruluşundan bugüne kadar olan süreçte göçmenler karşı politikaları keskin hatlarla belirlenmiştir. Partinin elli yıllık sürecinde göçmenlere karşı yürüttüğü politikalarla ulusu etkilemeye sahip olmuştur. Göçmen konusunda ekonomik çıkarlarını ve kültürel tehditleri ele alarak siyasal faaliyetlerini yürütmüşlerdir. Ülkenin müslümanlaşma eğilimi gösterdiğini dile getirmişlerdir. Ülke sınırını kapatmaları gerektiğini savunmuşlardır. Fakat Avrupa’nın imkânları göçmenlere daima bir fırsat imkânı olarak yansımıştır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerindeki iç karışıklık bitene dek birçok ulusun göçmen sorunu yaşayacağı aşikâr. Sonuç itibariyle geçici koruma altına alınan göçmenler Fransa’yı kendilerine yeni bir yaşam kurmak için tercih etmektedirler.
YAZAR: Betül Çetin
KAYNAKÇA
Hallalli, Bekir, “Fransa Ulusal Birleşme Partisi ve Göçmen Karşıtlığı” İnönü Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 1, 2021, s.170-190.
Alpago, Hasan ve Alpago, Derya Oduncu “Karşılaştırmalı Bir Analizle Göç ve Entegrasyon: Gurbetçiler ve Suriyeli Mülteciler Örneği”,Cilt:16, No:1, 2021 s.95-115
-
Hasan Alpago ve Derya Oduncu Alpago “Karşılaştırmalı Bir Analizle Göç ve Entegrasyon: Gurbetçiler ve Suriyeli Mülteciler Örneği”,Cilt:16, No:1, 2021 s.95-115. ↑
-
Bekir Hallalli,” Fransa Ulusal Birleşme Partisi ve Göçmen Karşıtlığı”, İnönü Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 1, 2021, s.170-190. ↑