Harezm Devleti: Tarihi, Kültürü ve Etkileri
Giriş
Harezm Devleti, tarihte önemli bir yere sahip olan Orta Asya’daki bir Türk devletidir. 11. yüzyıldan 13. yüzyılın başlarına kadar süren varlığı boyunca bölgedeki kültür ve siyasete büyük etkilerde bulunmuştur. Bu yazıda ele alınan Harezmşahlar Devleti, Orta Asya’nın siyasi ve kültürel tarihinde önemli bir yere sahip olan ve etkileri günümüzde hâlâ hissedilen bir Türk devletidir. Selçuklular’ın vasal devleti olarak başlayan varlığı, bağımsızlık ilan edip büyük bir güç haline geldikten sonra, Moğol istilasıyla son bulmuştur. Harezmşahlar Devleti’nin tarihinde yaşanan bu önemli dönüşümler, bölge üzerinde kalıcı etkiler bırakmıştır.
Harezmşahlar Devleti’nin yönetim, din ve inanç, bilim, edebiyat ve sanat alanlarında gösterdiği başarılar ve bu alanlardaki katkıları, devletin tarih boyunca önemli bir rol oynadığının kanıtıdır. İslam dünyasıyla olan ilişkileri sayesinde İslam kültürünün gelişmesine katkıda bulunan Harezmşahlar, aynı zamanda Orta Asya’nın Türk ve İran kültürlerinin sentezi olan özgün bir kültüre sahip olmasına da katkı sağlamıştır.
Harezmşahlar Devleti, tarihsel önemi ve bıraktığı kültürel ve siyasi miras nedeniyle, Orta Asya tarihinin incelenmesinde ve anlaşılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu yazıda sunulan bilgiler, Harezmşahlar Devleti’nin tarihine, kültürüne ve etkilerine dair genel bir bakış sunarak, bu önemli Türk devletini daha iyi anlamaya yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Bu yazıda, Harezm Devleti’nin tarihi, kültürel ve siyasi yönlerini detaylı olarak inceleyeceğiz ve bu devletin önemini anlamaya çalışacağız.
I. Tarihçe
Kökenler ve İlk Yıllar
Harezm Devleti’nin kökenleri, M.Ö. 4. yüzyılda Arşaklılar’ın kurduğu Harezmşahlar Hanedanı’na dayanmaktadır (Grenet, 2002). İslam öncesi dönemde Harezm bölgesi, Sasaniler ve Göktürkler arasında mücadelelere sahne olmuştur. 8. yüzyılda Araplar’ın İslam’ı yayma çabaları sonucu, Harezm bölgesi İslam etkisi altına girmiştir (Bosworth, 1968). Harezm bölgesi, İslam öncesi dönemde Sasaniler ve Göktürkler arasında mücadelelere sahne olmuştur. Sasaniler, İran’da hüküm süren ve Zerdüşt dinini benimseyen bir imparatorluktu. Bölgeyi kendi etkisi altına almak isteyen Sasaniler, Harezm’de Zerdüşt inancının yayılmasına katkıda bulunmuşlardır (Bosworth, 1968). Öte yandan, Göktürkler ise Orta Asya’nın büyük bir bölümünü hâkimiyeti altında tutan ve Tengricilik inancına bağlı olan bir Türk devletiydi. Göktürkler, Harezm bölgesine de etkilerini göstermiş ve Tengricilik inancının yayılmasına yardımcı olmuşlardır (Grenet, 2002). 8. yüzyılda, Araplar’ın İslam’ı yayma çabaları sonucu Harezm bölgesi İslam etkisi altına girmiştir (Bosworth, 1968). İslam’ın kabul edilmesiyle birlikte, Harezm bölgesindeki toplumlar kademeli olarak İslam kültürü ve değerlerine yönelmişlerdir. Bu dönemde Harezmşahlar Hanedanı, İslam dünyasıyla ilişkilerini güçlendirerek bölgesel önemini artırmıştır.
Büyük Selçuklular’ın Hâkimiyeti
Harezmşahlar Hanedanı’nın ilk dönemlerinde, bölgedeki diğer güçlerle ittifaklar kurarak ve mücadeleler içerisine girerek güçlerini artırmaya çalışmışlardır. Özellikle Gazneliler, Karahanlılar ve Büyük Selçuklular gibi Türk devletleriyle olan ilişkiler, Harezmşahlar’ın bölgedeki konumunu güçlendiren önemli faktörlerdendir (Bosworth, 1997). 3. yüzyılda Büyük Selçuklular, Orta Asya ve İran üzerinde genişlemeye başladı ve Harezm bölgesi de onların hâkimiyetine girdi (Bosworth, 1968). Harezmşahlar, Selçuklular’a bağlı bir vasal devlet olarak varlığını sürdürdü. Harezmşahlar Hanedanı, bu dönemde Selçuklular’a sadık kalmış ve onlarla birlikte savaşmıştır (Peacock, 2015).
Harezmşahlar’ın Bağımsızlığı ve Yükselişi
Harezmşahlar, 12. yüzyılın sonlarında Selçuklular’ın zayıflanması ve güç kaybetmesi ile bağımsızlığını ilan etti (Bosworth, 1968). Harezmşahlar Devleti, bağımsızlığını ilan ettikten sonra kısa sürede büyük bir güç haline geldi. Özellikle Alaeddin Tekiş (1172-1200) ve Alaeddin Muhammed (1200-1220) dönemlerinde devlet, Orta Asya, İran, Afganistan ve Kafkaslar’ı kapsayan geniş bir coğrafyaya hâkim oldu (Bosworth, 1997). Harezmşahlar Devleti’nin bağımsızlık ve büyüme dönemlerinde, devlet içerisinde önemli kültürel ve siyasi gelişmeler yaşanmıştır. İslam dünyasıyla olan ilişkileri sayesinde, Harezmşahlar Devleti’nde bilim, edebiyat ve sanat alanlarında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir (Peacock, 2015). Ayrıca, bu dönemde Harezmşahlar Devleti’nin siyaseti, İslam dünyası ve çevre devletlerle ilişkiler kurma ve onlarla mücadele etmeye dayanmıştır.
İslam öncesi dönemlerde farklı kültür ve inançların etkisi altında olan Harezm bölgesi, İslam’ın yayılmasıyla birlikte önemli bir değişime uğramıştır. Bu dönemde Harezmşahlar, İslam dünyasıyla olan ilişkilerini geliştirerek siyasi ve kültürel açıdan güçlenmişlerdir. Bağımsızlık ilan ettikten sonra büyük bir güç haline gelen Harezmşahlar Devleti, Orta Asya ve çevre bölgelerde etkili bir aktör olarak ön plana çıkmıştır.
Harezmşahlar Devleti’nin bağımsızlık süreci ve yükselişi, özellikle 12. yüzyılın sonlarından itibaren başlamıştır. Bu dönemde, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun zayıflaması ve parçalanması, Harezmşahlar için bağımsızlık fırsatını beraberinde getirmiştir. Bağımsızlık ilan eden Harezmşahlar, ardından yaptıkları başarılı askeri ve siyasi hamlelerle büyük bir güç haline gelmişlerdir.
Bağımsızlık süreci, Harezmşahlar Devleti’nin Sultanı Atsız b. Muhammed’in, Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer’in ölümünden sonra 1157 yılında başlamıştır. Atsız, devletin bağımsızlığını ilan ederek, Harezmşahlar Devleti’nin güçlenmesine ve büyümesine önayak olmuştur. Atsız’ın ölümünden sonra tahta geçen İl Arslan ve hemen ardından yerine geçen Alaeddin Tekiş dönemlerinde de Harezmşahlar Devleti’nin büyüme ve güçlenme süreci devam etmiştir.
Alaeddin Tekiş, 1172-1200 yılları arasında hüküm süren ve Harezmşahlar Devleti’ni zirveye taşıyan sultanlardan biridir. Onun döneminde, Harezmşahlar Devleti’nin sınırları genişlemiş ve bölgedeki diğer devletlerle ilişkiler güçlenmiştir. Alaeddin Tekiş, Horasan ve Maveraünnehir bölgelerini kontrol altına alarak, devletin etki alanını önemli ölçüde genişletmiştir. Ayrıca, İslam dünyasındaki bilim, sanat ve kültürel gelişmeler, Alaeddin Tekiş döneminde Harezmşahlar Devleti’nde de yaşanmıştır.
Alaeddin Tekiş’in ölümünden sonra tahta geçen oğlu Alaeddin Muhammed, 1200-1220 yılları arasında hüküm sürmüştür. Alaeddin Muhammed dönemi, Harezmşahlar Devleti’nin en parlak dönemlerinden biri olarak kabul edilir. Bu dönemde, Harezmşahlar Devleti’nin sınırları Hindistan’dan İran’a, Hazar Denizi’nden Karadeniz’e kadar genişlemiştir. Harezmşahlar Devleti’nin başkenti olan Gurgenc (bugünkü Türkmenistan’da yer alan Urgenç), bu dönemde büyük bir kültürel ve ekonomik gelişme yaşamıştır.
Alaeddin Muhammed döneminde, Harezmşahlar Devleti’nin askeri ve siyasi gücü önemli ölçüde artmıştır. Alaeddin Muhammed, devletin büyümesi ve sınırlarını genişletme konusunda hırslı bir liderdi. Bu doğrultuda, çevre devletlerle yapılan savaşlarda başarılı olmuş ve bölgedeki siyasi dengeleri değiştirmiştir. Ayrıca, Harezmşahlar Devleti’nin başkenti Gurgenc’in yanı sıra, Buhara, Semerkant ve Nişabur gibi önemli şehirlerde de büyük bir kültürel ve ekonomik gelişme yaşanmıştır.
Alaeddin Muhammed döneminde, Harezmşahlar Devleti’nin bilim, kültür ve sanat alanlarında önemli ilerlemeler kaydedildiği bilinmektedir. Bu dönemde, Harezmşahlar Devleti’nin başkenti Gurgenc ve diğer büyük şehirlerde büyük camiler, medreseler ve kütüphaneler inşa edilmiştir. Ayrıca, Harezmşahlar Devleti’nin bu döneminde yaşayan önemli bilim adamları, düşünürler ve şairler, İslam dünyasındaki bilimsel ve kültürel gelişmelere katkıda bulunmuşlardır.
Ancak, Harezmşahlar Devleti’nin yükselişi ve bağımsızlığı, 13. yüzyılın başlarında Moğol İmparatorluğu’nun batıya doğru genişlemesiyle sona ermiştir. 1220 yılında, Moğol lideri Cengiz Han’ın önderliğindeki Moğol orduları, Harezmşahlar Devleti’ne karşı büyük bir sefer düzenlemişlerdir. Moğol istilası sonucunda, Harezmşahlar Devleti’nin başkenti Gurgenc ve diğer önemli şehirler yakılıp yıkılmış, nüfus büyük ölçüde azalmış ve devletin siyasi ve ekonomik yapısı büyük darbe almıştır.
Harezmşahlar Devleti’nin bağımsızlık ve yükseliş dönemi, Orta Asya tarihinde önemli bir dönemdir. Bu dönemde, Harezmşahlar Devleti’nin siyasi ve kültürel etkisi, bölgedeki diğer devletler üzerinde belirgin bir şekilde hissedilmiştir. Harezmşahlar Devleti’nin sona ermesine rağmen, bu dönemde yaşanan siyasi, kültürel ve ekonomik gelişmeler, Orta Asya ve İslam dünyası tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.
Moğol İstilası ve Harezmşahlar’ın Sonu
13. yüzyılın başlarında yaşanan ve Orta Asya’nın tarihini derinden etkileyen önemli bir süreçtir. Bu süreçte, Harezmşahlar Devleti’nin gücü ve etkisi, Moğol İmparatorluğu’nun genişlemesi ve saldırıları sonucunda büyük ölçüde azalmıştır (Morgan, 1986). Moğol – Harezmşahlar Savaşı, 13. yüzyılın başlarında Moğol İmparatorluğu ile Harezmşahlar Devleti arasında yaşanan ve Orta Asya’nın tarihini derinden etkileyen önemli bir savaştır (Morgan, 1986). Savaşın temel nedenleri arasında, Harezmşahlar Devleti’nin Moğol elçilerini öldürmesi, iki devlet arasındaki siyasi ve ekonomik rekabet ve Moğol İmparatorluğu’nun batıya doğru genişleme politikası yer almaktadır (Saunders, 2001).
Moğol – Harezmşahlar Savaşı’nın başlamasına neden olan olaylar zinciri, Moğol İmparatorluğu’nun lideri Cengiz Han’ın Harezmşahlar Devleti ile diplomatik ve ticari ilişkiler kurma çabalarıyla başlamıştır (Juvayni, 1958). Cengiz Han, Harezmşahlar Devleti’nin hükümdarı Alaeddin Muhammed’e elçiler göndererek dostluk ve ticari anlaşmalar yapmayı teklif etmiştir. Ancak, Harezmşahlar Devleti’nin yöneticileri ve askeri liderleri, Moğolları potansiyel bir tehdit olarak görmekte ve Cengiz Han’ın tekliflerine güvenmemektedirler (Saunders, 2001).
Harezmşahlar Devleti’nin zirve dönemine denk gelen 13. yüzyılın başlarında, Moğol İmparatorluğu’nun lideri Cengiz Han, Orta Asya ve İslam dünyasını fethetme hedefiyle batıya doğru büyük bir sefer başlatmıştır (Juvayni, 1958). Moğol ordularının batıya doğru ilerlemesi, Harezmşahlar Devleti için büyük bir tehdit oluşturmuştur.
Cengiz Han ve Alaeddin Muhammed arasındaki ilişkiler, Moğol – Harezmşahlar Savaşı sırasında sürekli gerilim içinde olmuştur. Cengiz Han, Harezmşahlar Devleti’ne karşı düşmanlığını ve öfkesini açıkça ortaya koymuş ve devletin tamamen yok olmasını hedeflemiştir (Juvayni, 1958). Öte yandan, Alaeddin Muhammed, Moğolların üstünlüğünü ve saldırganlığını kabul etmek zorunda kalmış, ancak Moğolları yenmek ve devletinin bağımsızlığını korumak için sonuna kadar mücadele etmeye çalışmıştır (Morgan, 1986)
Moğol istilasının başlamasına sebep olan olay, Harezmşahlar Devleti’nin lideri Alaeddin Muhammed’in Moğol elçilerini öldürmesi ve Cengiz Han’a meydan okuması olarak kabul edilir (Saunders, 2001). Bu olayın ardından Cengiz Han, Harezmşahlar Devleti’ni fethetmek için büyük bir ordu toplamış ve 1219 yılında istilayı başlatmıştır (Juvayni, 1958).
Moğol İmparatorluğu’nun Orta Asya’daki istilası, Harezmşahlar Devleti’nin başkenti Gurgenc ve diğer önemli şehirlerinin yakılıp yıkılmasıyla sonuçlanmıştır (Morgan, 1986). Moğol orduları, Harezmşahlar Devleti’nin şehirlerine ve kırsal alanlarına büyük zararlar vermiş, nüfusu azaltmış ve devletin ekonomik ve sosyal yapısını önemli ölçüde tahrip etmiştir (Saunders, 2001).
Harezmşahlar Devleti’nin lideri Alaeddin Muhammed, Moğol istilası sırasında devletin başkenti Gurgenc’ten kaçarak İran’a doğru ilerlemiştir (Juvayni, 1958). Ancak, Alaeddin Muhammed’in kaçışı ve ölümünden sonra, Harezmşahlar Devleti’nin siyasi birliği ve gücü büyük ölçüde zayıflamıştır. Alaeddin Muhammed’in ölümünden sonra Harezmşahlar Devleti’nin kalıntıları üzerinde hüküm süren oğlu Celaleddin, Moğol İmparatorluğu’na karşı mücadele etmeye devam etmiştir (Morgan, 1986).
Celaleddin, Moğol ordularıyla yapılan savaşlarda zaman zaman başarılar elde etmiş olsa da, sonunda sürekli bir direniş gösterememiştir (Saunders, 2001).
Celaleddin’in direnişi, 1231 yılında ölümüyle son bulmuştur (Morgan, 1986). Bu olayın ardından, Harezmşahlar Devleti’nin kalıntıları üzerinde hüküm süren küçük beylikler ve prenslikler, Moğol İmparatorluğu’na karşı direnememiş ve bir süre sonra Moğol egemenliği altına girmiştir (Juvayni, 1958).
Moğol İstilası ve Harezmşahlar’ın Sonu, Orta Asya ve İslam dünyasının tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde, Harezmşahlar Devleti’nin siyasi ve kültürel etkisi, Moğol İmparatorluğu’nun genişlemesi ve saldırıları sonucunda büyük ölçüde azalmıştır. Ayrıca, Moğol istilası sırasında yaşanan yıkım ve zorbalık, Orta Asya ve İslam dünyasındaki şehirlerin ve toplumların sosyal ve ekonomik yapısını derinden etkilemiştir (Saunders, 2001).
Harezmşahlar Devleti’nin sonunu hazırlayan Moğol İstilası, Orta Asya ve İslam dünyası tarihinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Moğol İmparatorluğu’nun Orta Asya ve İslam dünyasındaki etkisi, tarih boyunca birçok değişiklik ve yeniliklere yol açmıştır. Bu dönemde, Orta Asya ve İslam dünyası, yeni kültürel ve siyasi etkileşimler ve dönüşümler yaşamıştır (Morgan, 1986).
Moğol İstilası ve Harezmşahlar’ın Sonu, aynı zamanda Orta Asya ve İslam dünyasındaki bilim, kültür ve sanatın duraklaması ve gerilemesine neden olmuştur (Biran, 2005). Harezmşahlar Devleti’nin zirve döneminde, devlet büyük bir bilimsel ve kültürel gelişme yaşamıştı. Ancak, Moğol istilası sırasında yaşanan yıkımlar ve şehirlerin tahrip edilmesi, bu alanlardaki gelişmelerin durmasına yol açmıştır (Jackson, 2005).
Moğol İmparatorluğu’nun Orta Asya ve İslam dünyasındaki istilası, bu bölgelerde yaşayan halklar için büyük bir travma ve zorluk dönemi olmuştur. Moğol ordularının yıkıcı saldırıları ve zorbalıkları, bölgedeki şehirlerin ve toplumların sosyal ve ekonomik yapısını derinden etkilemiştir. İstila sırasında yaşanan ölümler, sürgünler ve zorunlu göçler, bölgedeki toplumların demografik yapısını ve kültürel kimliğini değiştirmiştir (Manz, 2009).
Moğol İstilası ve Harezmşahlar’ın Sonu, tarihsel olarak Orta Asya ve İslam dünyasının siyasi ve kültürel dengelerinin değiştiği bir dönem olarak kabul edilir. Moğol İmparatorluğu’nun Orta Asya ve İslam dünyasındaki egemenliği, bu bölgelerdeki tarihsel ve kültürel süreçler üzerinde kalıcı etkiler bırakmıştır (Biran, 2005).
II. Kültürel ve Siyasi Yönler
Yönetim ve Siyaset
Harezmşahlar Devleti, merkezi otoriteye dayalı bir yönetim sistemi benimsemiştir. Hükümet, devletin başında bulunan Harezmşah tarafından yönetilirken, vilayetler ve şehirler ise valiler tarafından idare edilirdi (Bosworth, 1997). Harezmşahlar Devleti’nin siyaseti, çevre devletlerle ilişkiler kurma ve onlarla mücadele etmeye dayanıyordu. Özellikle İslam dünyasıyla olan ilişkileri, Harezmşahlar’ın önemli bir güç olarak kabul edilmesini sağladı (Bosworth, 1968).
Din ve İnanç
Harezmşahlar Devleti, Sünni İslam’ı resmi din olarak benimsemiştir. İslam öncesi dönemde Zerdüşt ve Budist inançların etkisi altında olan bölge, İslam’ın yayılmasıyla birlikte İslami değerlerle şekillenmeye başlamıştır (Grenet, 2002). Harezmşahlar döneminde İslam alimleri ve düşünürleri, devletin himayesinde önemli eserler kaleme almış ve İslam düşüncesinin gelişmesine katkı sağlamışlardır (Peacock, 2015).
Bilim, Edebiyat ve Sanat
Harezmşahlar Devleti, bilim, edebiyat ve sanat alanlarında önemli bir merkez olarak kabul edilir. Ünlü bilim adamı ve matematikçi El-Biruni, Harezm bölgesinde doğmuş ve yaşamıştır (Kennedy, 1997). El-Biruni’nin eserleri, matematik, astronomi, coğrafya ve tıp gibi alanlarda büyük öneme sahiptir ve İslam dünyasında büyük etkiler yaratmıştır.
Harezmşahlar dönemi edebiyatında ise özellikle Farsça ve Türkçe eserler öne çıkmaktadır. Farsça ve Türkçe, Harezmşahlar Devleti’nin resmi dilleri olarak kabul edilmiştir ve bu dönemde pek çok önemli şair ve yazar ortaya çıkmıştır (Bosworth, 1997). Özellikle Harezm bölgesinde yetişen ve Farsça yazan şair Ata Malik Cüveyni, bu dönemin önemli edebiyat figürlerindendir. Ayrıca Türkçe edebiyatında da Harezmşahlar dönemi, önemli bir yere sahiptir. Bu dönemde Türkçe yazan şairler ve yazarlar, hem divan edebiyatı geleneğine bağlı kalmış, hem de yerel kültür ve gelenekleri yansıtan eserler kaleme almışlardır (Peacock, 2015).
Sanat alanında ise Harezmşahlar Devleti, mimari, seramik ve hat sanatlarında önemli başarılar elde etmiştir. İran ve Orta Asya mimari geleneğine dayanan Harezm mimarisi, dikkat çekici yapıları ve süslemeleri ile bilinir (Grenet, 2002). Bu dönemde inşa edilen camiler, medreseler, türbeler ve saraylar, İslam mimarisinin en güzel örneklerinden sayılır. Ayrıca Harezmşahlar döneminde seramik ve hat sanatlarında da büyük gelişmeler yaşanmış ve bu alanda üretilen eserler, tüm İslam dünyasında büyük ilgi görmüştür (Bosworth, 1997).
III. Sonuç
Harezmşahlar Devleti, Orta Asya tarihinin önemli bir dönemini oluşturan ve bölgedeki siyaset ve kültüre büyük etkilerde bulunan bir Türk devletidir. 11. yüzyıldan 13. yüzyılın başlarına kadar süren varlığı boyunca, Harezmşahlar Devleti, İslam dünyasıyla olan ilişkilerini güçlendirmiş, bilim, edebiyat ve sanat alanlarında önemli başarılar elde etmiştir. Moğol istilası sonucu yıkılan Harezmşahlar Devleti, tarihte önemli bir yere sahip olup, günümüzdeki Orta Asya kültürü ve siyasetine etkilerini sürdürmektedir. Bu dönemde yaşanan siyasi, sosyal ve kültürel gelişmeler, Harezmşahlar Devleti’nin tarih boyunca oynadığı önemli rolün temelini atmıştır. İslam’ın yayılması ve İslam dünyasıyla olan ilişkiler, devletin kültürel ve siyasi gelişimine büyük katkıda bulunmuştur. Ayrıca, bağımsızlık ilan edip büyük bir güç haline gelen Harezmşahlar Devleti, Orta Asya’nın tarihine ve kültürüne kalıcı etkiler bırakmıştır.
Kaynakça
Bosworth, C. E. (1968). The Political and Dynastic History of the Iranian World (A.D. 1000-1217). Cambridge University Press.
Bosworth, C. E. (1997). The History of the Seljuq State: A Translation with Commentary of the Akhbar al-dawla al-saljuqiyya. Routledge.
Grenet, F. (2002). Regional Interaction in Central Asia and Northwest India in the Kidarite and Hephtalite Periods. In I. E. Habib (Ed.), A Comprehensive History of India: The Delhi Sultanat (A.D. 1206-1526) (pp. 46-78). Cambridge University Press.
Jackson, P. (2002). The Mongols and the West, 1221-1410. Pearson Education Limited.
Kennedy, H. (1997). The Decline and Fall of the First Muslim Empire. In M. A. Cook (Ed.), The Cambridge History of Iran, Volume 5: The Saljuq and Mongol Periods (pp. 1-40). Cambridge University Press.
Peacock, A. C. S. (2015). The Great Seljuk Empire. Edinburgh University Press.
Biran, M. (2005). The Empire of the Qara Khitai in Eurasian History: Between China and the Islamic World. Cambridge University Press.
Manz, B. F. (2009). The Rise and Rule of Tamerlane. Cambridge University Press.
Juvayni, A. (1958). The History of the World-Conqueror. Harvard University Press.
Morgan, D. (1986). The Mongols. Basil Blackwell.
Saunders, J. J. (2001). The History of the Mongol Conquests. University of Pennsylvania Press.
Grousset, R. (1970). The Empire of the Steppes: A History of Central Asia. Rutgers University Press.