İklim Krizi
*Sanayi Devriminden Bugüne Adım Adım İklim Değişikliği:
Uygulamalı bilim (mühendislik bilimi) dediğimiz kavram sonucu teknoloji ortaya çıkmaktadır. Teknolojinin ekonomik (iktisadi) faaliyet ile bütünleşmesinden endüstri (sanayi) doğmaktadır (GÜNAY, 2002).
James Watt’ın 18. yüzyılın ikinci yarısında (1764-1782) Newcomen’in atmosferik buhar makinasını geliştirip iktisadi yönden kullanılabilir bir hale getirmesi ile sanayi devrimi başlamıştır (GÜNAY, 2002). 1831 yılında elektrikli motorun da bulunmasıyla yavaş yavaş teknoloji endüstrideki yerini almıştır. Birleşik Krallık’ta başlayan sanayi devrimini daha sonra Belçika ve Fransa; sonrasında diğer Avrupa ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri takip etmiştir. Sovyetler Birliği, Japonya derken tüm dünyada sanayi devrimi yaygınlaşmaya başlamıştır. Buhar gücü için kullanılan fosil yakıtlar (o dönem için kömür diyebiliriz) sera gazının artmasına sebep olmuştur. İlk olarak bu şekilde insanoğlu iklim değişikliğinde etkisini göstermiştir.
Teknolojinin daha çok gelişmesiyle sera gazlarının salınımı da artmaya başlamıştır. Kurulan fabrikalar, otomobiller, fosil yakıtların bilinçsizce ve çok fazla kullanılması küresel ısınmayı beraberinde getirmiştir. Yanı sıra insanların tüketim anlayışı da değişmiştir. İlk insanlar yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılarken çağımız insanlarının ihtiyaç listeleri temel ihtiyaçlarla sınırlı değildir (Çelik & Küçük, 2020).
Fordist ve Post-fordist üretim teknikleri de tüketim anlayışının değişmesine sebep olmuştur (Çelik & Küçük, 2020). 1908 yılında fordist üretim şekline başlanmasıyla seri üretim dönemi başlamıştır (Çelik & Küçük, 2020). Seri üretimle birlikte ihtiyaçların kolayca temin edilmesi sağlanmıştır ve insanlar daha az maliyetle üretilen ürünleri temin edebilmişlerdir.
Teknolojinin gelişimi arttıkça insanoğlunun doğaya verdiği zarar da aynı düzeyde artmıştır. Fabrikaların artması, fabrikalardan çıkan kirli atıkların da artması anlamına gelmektedir. Farklı bir perspektiften bakacak olursak seri üretim sonucu elde kalan fazla malların satılması için pazar arayışları ve üretim için ham madde arayışları da savaşlara yol açmıştır. Bu savaşların doğaya verdiği zarar hafife alınamayacak bir düzeydedir. Teknolojiyle birlikte savaşların boyutu ve çevreye zararı da artmıştır. Yakın geçmişe baktığımızda nükleer gücün ortaya çıkması çevre için bir tehdit boyutundadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’ya attığı atom bombalarının çevreye ne düzeyde bir zarar verdiğini örnek olarak gösterebiliriz.
Sera gazının bilinçsizce ve fazla bir biçimde atmosfere salınmasının yanı sıra büyükşehirlerin, metropollerin ortaya çıkması, ormanların tahrip edilmesi ve yok edilmesi, çevre kirliliği, israfın artması gibi daha sayabileceğimiz birçok neden iklim değişikliğine sebebiyet vermektedir.
*İklim Krizi ile İlgili Atılan Uluslararası Adımlar:
- Birleşmiş Milletler Çevre Programı: 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de BM tarafından (İnsan Çevre Konferansı’ndan sonra) çevre konuları ile ilgili faaliyet göstermesi için kurulan bir organizasyondur (Doğan & Tüzer, 2011).
- Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli: 1989 yılında BM Çevre Programı ile Dünya Meteoroloji Örgütü tarafından, Birleşmiş Milletler hükümetlerini iklim krizi hakkında bilinçlendirmek için kurulmuştur (Doğan & Tüzer, 2011).
- İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü: Bugüne kadarki iklim krizi ile ilgili atılan en somut adımlardır. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 1994 yılında yürürlüğe girmiştir. Kyoto Protokolü ise 2005’te yürürlüğe girmiştir. Kyoto Protokolü’ne taraf olan ülkeler insan kaynaklı altı önemli sera gazının emisyonlarını 1990 yılını baz alarak ortalama %5 dolayında azaltmayı taahhüt etmişlerdir (Doğan & Tüzer, 2011).
- Birinci Dünya İklim Konferansı: İklim değişikliği, 1979 yılında düzenlenen bu konferansta ciddi bir uluslararası çevre sorunu olarak kabul edilmiştir (Sadioğlu & Ağıralan, 2020).
- İkinci Dünya İklim Konferansı: 1990 yılında düzenlenen bu konferansa 137 ülke katılmıştır ve bakanlıklar düzeyinde önemli görüşmeler yapılmıştır (Sadioğlu & Ağıralan, 2020).
- Rio Dünya Zirvesi: 1992 yılının haziran ayında düzenlenen konferansa BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 154 ülke tarafından imzalanmıştır. Aynı zamanda Gündem 21, Rio Bildirisi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve Orman İlkeleri anlaşmaları da imzalanmıştır (Sadioğlu & Ağıralan, 2020).
Diğer Uluslararası Adımlar:
- 2001 Marakeş Metni
- 2005 Bali Yol Haritası
- 2009 Kopenhag Mutabakatı
- Cancun İklim Anlaşması
- Taraflar Konferansı (COP)
- Paris Anlaşması (COP 21)
*İklim Krizi ile Mücadelenin Önemi:
İklim krizi insanların sebep olduğu bir krizdir ve insanlar iklim krizi ile mücadelede iki genel yaklaşımı esas alır (Doğan & Tüzer, 2011). İlk yaklaşım azaltmadır. Krizi azaltacak tedbirlerin alınması amaçlanır (Doğan & Tüzer, 2011). İkinci yaklaşım da uyumdur. İklim krizinin ortaya çıkaracağı sonuçlara uyum sağlamak amaçlanır. Örneğin kuraklığa dayanıklı bitkilerin yetiştirilmesi.
Küresel iklim değişikliği ile mücadele ederken krizin sonuçlarına uyum sağlamaktan ziyade, krizi azaltmak ve hatta tamamen çözmek hem dünya açısından hem de dünya üzerindeki canlılar açısından daha doğru bir karar olacaktır. Zira kriz sonuçlarına uyum sağlamayı her canlı başaramayacaktır. Birçok canlının yok olması anlamına gelmektedir ve dünyanın doğal düzeninin ciddi anlamda zarar görmesi anlamına gelmektedir.
Doğadaki düzenin en ufak bir şekilde dahi zarara uğraması çok büyük etkilere yol açabilmektedir. Bu sebepten küresel ısınmaya karşı öncelikle bireysel farkındalık ve mücadele, daha sonra devletler düzeyi farkındalık ve mücadele önem arz etmektedir. İnsan sebepli bu krizi yine insanlar çözebilir.
Her geçen gün daha tehlikeli bir durum haline gelen iklim değişikliği, çok geç olmadan müdahale edilmesi gereken bir durumdur. İnsanların yeterli farkındalığa ulaşması ve bu konuda adım atmaları gerekmektedir. Atmosfere salınan sera gazlarının azaltılması ve hatta tamamen durdurulması gerekmektedir. Aksi taktirde küresel ısınmanın artması demek yaşanılamayacak bir dünya demektir. Günümüzde dahi iklim değişikliğinden dolayı birçok canlı türünün hayatı tehlikede. Buzulların erimesi ve kutuplardaki sıcaklığın yükselmesiyle, kutuplarda yaşayan canlı türleri tehlike altında. Canlılar besin zincirine bağlı olduklarından, zincirin halkalarından birinin yok olması demek diğer halkalarında yok olmasına sebep olacaktır.
Yok olan canlı türlerinin telafisinin olmaması ve doğanın çok hassas bir dengeye sahip olması sebebiyle çok geç olmadan küresel ısınmanın durdurulması gerekmektedir. Yok olan bir canlı türü geri gelmez. Ve bu şekilde iklim değişikliğinin ve krizin devam etmesi durumunda bir noktadan sonra geriye dönüş mümkün olmayacaktır. Bu sebepten küresel bir tehdit olan iklim kriziyle tüm dünyanın ortak hareket etmesi ve krize sebep olan faktörlerden şiddetle kaçınılması gerekmektedir.
ANAHTAR KELİMELER
- Küresel Isınma
- İklim Krizi
- Sanayi Devrimi
- Kyoto Protokolü
- Birleşmiş Milletler
Kaynakça
Çelik, A., & Küçük, A. (2020). TÜKETİM TOPLUMUNUN ÇEVRE SORUNLARINA ETKİLERİ. Econharran Harran Üniversitesi İİBF Dergisi, 4(5), 1-22.
Çetintaş, H., & Türköz, K. (2017, Haziran). İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELEDE KARBON PİYASALARININ ROLÜ. Balıkesir University The Journal of Social Sciences Institute, 20(37), 147-167.
Doğan, S., & Tüzer, M. (2011, Aralık 26). KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELE: GENEL YAKLAŞIMLAR VE ULUSLARARASI ÇABALAR. Journal of Economy Culture and Society, 0(44), 157-194. dergi. adresinden alındı
GÜNAY, D. (2002). Sanayi ve Sanayi Tarihi . Mimar ve Mühendis Dergisi(31), 8-14.
Sadioğlu, U., & Ağıralan, E. (2020, Eylül 24). İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVESİNDE 25. TARAFLAR KONFERANSI. Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 11(1).
Türkeş, D. M. (2001). KÜRESEL İKLİMİN KORUNMASI, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ VE TÜRKİYE. mgm.gov.tr: https://www.mgm.gov.tr/FILES/iklim/yayinlar/idcs.pdf adresinden alındı