Çeviri: ABD’nin Baskısına Rağmen İsrail-Suudi Normalleşmesi Hâlâ Zor
Al-Monitor – Elizabeth Hagedorn, 25 Mayıs 2023
Çeviri: Zuhal YILMAZ
Biden yönetimi, Suudi Arabistan ile İsrail arasında mutlak diplomatik ilişkiler istiyor, ancak Riyad’ın önemli tavizler olmadan normalleşmeyi benimsemesi pek olası değil.
İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen’in geçen hafta Al-Monitor’a iki ülkenin savaşın sonuna kadar bir atılım gerçekleştirebileceğini söylemesiyle, İsrail ve Suudi Arabistan’ın bir zamanlar düşünülemez olan ilişkilerin yeniden kurulmasına yavaş yavaş yaklaştığına dair bir dizi yeni haber geliyor.
Suudi Arabistan’ın, muhtemelen önümüzdeki ay içinde, İsrail’in Müslüman vatandaşlarının Haziran sonunda başlayacak olan hac ziyareti için kutsal şehir Mekke’ye doğrudan uçuş yapmalarına izin vereceğini duyurması bekleniyor.
Biden yönetimi, İsrail ile birçok Arap devleti arasında resmi diplomatik ilişkiler kuran eski Başkan Donald Trump’ın Abraham Anlaşmaları’nın üzerine diplomasi inşa etmeye çalışırken, Suudi-İsrail gayri resmi ilişkisi yavaş yavaş ilerliyor.
Hükümet geçtiğimiz günlerde ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan’ı, Beyaz Saray’ın üst düzey Ortadoğu yetkilisi Brett McGurk’ü ve enerji çarı Amos Hochstein’ı Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman (MBS) ile görüşmek üzere Riyad’a gönderdi. McGurk ve Hochstein, görüşme hakkında Başbakan Benjamin Netanyahu’ya bilgi vermek için buradan Kudüs’e gitti .
Müzakerelere aşina olan kaynaklar , Lübnan-İsrail deniz anlaşmasını imzalayan başkanın sırdaşı Hochstein’ın sürece dahil edilmesinin İsrail-Suudi normalleşmesinin Biden için öncelikli bir konu olduğuna işaret ettiğini söyledi. İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Ronen Levy de geçen hafta Washington’a yaptığı ziyarette yönetim yetkilileriyle olası bir Suudi anlaşmasını görüştü. Dışişleri Bakanı Antony Blinken konuyu muhtemelen önümüzdeki ay Suudi Arabistan’a yapacağı ziyarette gündeme getirecek .
Axios, Beyaz Saray’ın Biden’a yeni seçim kampanyasına tüm hızıyla başlamadan önce önümüzdeki altı ila yedi ay içinde bir anlaşma için baskı yaptığını haber yaptı. Ancak ABD’li bir yetkili, Al-Monitor’a İsrail-Suudi normalleşmesinin yönetim için bir öncelik olmaya devam ettiğini ancak böyle bir zaman kısıtlaması olmadığını söyleyerek habere itiraz etti.
Suudilerin iddialı açılış kumarı da dahil olmak üzere potansiyel bir anlaşmanın önünde duran çok şey var. Normalleşme karşılığında krallık, Washington’dan NATO benzeri güvenlik garantileri, sivil bir nükleer enerji programı geliştirme desteği ve ABD silah satışları üzerindeki kısıtlamaların gevşetilmesini istiyor.
Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi, krallığın korkunç insan hakları sicili ve Yemen’deki bombalama kampanyası nedeniyle Biden’ın demokrat müttefiklerinin birçoğu Suudi Arabistan’ı dışlanmış halde tutmak isterken, daha yakın bir savunma işbirliğini pazarlamak kongrede zor olacaktır.
Biden bir keresinde tam da bu konularda Suudi Arabistan’ı bir “parya[1]” yapacağına söz vermişti. Bazı uzmanlar, Muhammad Bin Selman’ın daha bir yıl önce elini sıkmayı reddeden bir adama büyük bir dış politika zaferi bahşedeceğinden şüpheleniyor.
Ancak Demokrasileri Savunma Vakfı’nın(Foundation for Defense of Democracies) kıdemli danışmanı Richard Goldberg, Suudilerin İsrail ile normalleşmek için yönetim değişikliğini beklemesinin hata olacağını söyledi.
Goldberg, “Aslında demokratların son yıllarda, Suudi Arabistan’a daha düşmanca davrandığı bir ortamda, demokrat bir başkanın yönetimi altında bu bağları sağlamlaştırmak için güçlü bir argüman var” dedi.
Normalleşme konuşması, Filistinlilere karşı sert görüşler benimseyen Netanyahu’nun sağcı koalisyon hükümeti ile Arap dünyası arasındaki gerilim esnasında geldi. Daha bu hafta, aşırı milliyetçi İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in Kudüs’ün en hassas kutsal yerine provokatif bir ziyarette bulunmasının ardından Suudi Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Suudi Arabistan Kralı Selman, tanımanın yalnızca Filistin devleti için geçerli olması ve İsrail’in 1967’den beri işgal ettiği Filistin topraklarından tamamen çekilmesi karşılığında sunulması çağrısında bulunan 2002 Arap Barış Girişimi’ni uzun süredir savunuyor. Muhammad Bin Selman, geçen hafta Cidde’de düzenlenen Arap Birliği zirvesinde bu tavrını yineledi ve Filistinlilerin “krallığın önceliklerinin başında gelmeye devam ettiğini” söyledi.
Krallığın fiili liderinin Filistin meselesiyle daha az ilgili olduğu, ancak ülkesinin İslam dünyasındaki liderlik statüsünün bilincinde olduğu söyleniyor. Analistler, Filistinlilere krallığı kaçınılmaz bir geri tepmeden koruyacak tavizler verilirse, Prens Muhammed’in devlet olma yolunda bir adım geri kalmayı kabul edebileceğini söylüyor.
Carnegie Endowment for International Peace kıdemli üyesi Aaron David Miller, normalleşmenin “ olup olmama değil, ne zaman olacağı meselesi” olduğunu söyledi. “Muhammed Bin Selman, Washington’daki siyasi stokunun özellikle çok düşük olduğu bir dönemde çok şey istedi.” diye ekledi.
Ancak Miller, normalleşme girişimine yeni bir aciliyet kazandırmanın, Çin’in bölgenin yeni güç simsarı haline gelmesi tezi ve Suudi Arabistan’ın İran’la yakınlaşması olduğunu söyledi.
Miller, “ABD’nin bölgeden donmuş olduğu izlenimi, hükümete ek bir teşvik veriyor” dedi. “Çin, İran-Suudi Arabistan arasında arabuluculuk yapmış olabilir, ancak İsrail-Suudi Arabistan arasında yalnızca ABD hükümeti arabuluculuk yapabilir.” diye ekledi.
Kaynak:
-
(Çevirmenin notu)
Parya: En koyu şekliyle Hindistan ülkesinde görülen kast düzenine göre, kast dışı kalan, hiçbir toplumsal sınıftan olmayan, her türlü haklardan yoksun olanlara verilen ad. ↑