Karl Marx: Hayatı, Düşünceleri Ve Dünyaya Etkileri
KARL MARX: HAYATI, DÜŞÜNCELERİ VE DÜNYAYA ETKİLERİ
Özet
Bu çalışmada bilim ve dünyaya büyük katkısı olan bilim adamı, Karl Marx’ın hayat hikâyesini incelenmiştir. Siyasal, ekonomik ve toplum hakkında onun sahip olduğu düşünceleri (Marksizm) ile birlikte düşüncelerin dünyada yarattığı değişim ve gelişmeleri de ele alınmıştır.
Giriş
Karl Marx, 1818 yılında Almanya’nın Trier şehrinde doğmuş olan, Yahudi asıllı bir filozof, iktisatçı ve sosyologdur. Babası Heinrich Marx başarılı bir avukattı. Heinrich, antisemitik baskılardan kurtulmak amacıyla Yidiş Herschel adının yerine, Heinrich ismini alarak Protestan mezhebi olan Lüterciliğe girdi. (“Karl Marx,” 2020)
Liseyi Trier’de bitirdikten sonra, 1835 yılında önce Bonn Üniversitesinde ve sonra Berlin Üniversitesine geçiş yaparak hukuk okumaya başladı. Bir yıl sonra bir takım radikal filozoflardan oluşan “Genç Hegelciler” denen bir gruba katıldı; grup, Ludwig Feuerbach ve Bruno Bauer’in gibi ünlü düşünürlerden oluşmaktaydı. Marx gibi Genç Hegelciler de Hegel’in metafizik öngörülerini eleştirirken sol bir perspektiften mevcut toplum, siyaset ve dini eleştirmek için Hegel’in diyalektik yöntemini geliştirdiler. (“Karl Marx,” 2020)
Marks 1842’de Köln’e gittiğinde radikal bir dergide basın ve sivil özgürlükler hakkında yazdıkları Prusya toplumunun ilgisini çekti. Radikal düşünceleri ve gazetecilik yetenekleri dolaysıyla kısa zamanda derginin editörü olarak çalışmaya başladı.
1843 ile başlayan üç yılda Marx’ın hayatında önemli gelişmeler oldu. 1843’de kız arkadaşı Jenny von Westphalen ile evlenip siyasi baskılardan dolayı Paris’e kaçmak zorunda kaldı. Orada, bir yıl sonra, birinci devrimci eseri olarak Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi’ni kaleme aldı. Bu arada, bundan sonraki çalışma arkadaşı Freidrich Engels (1820-1895) ile tanışarak, birlikte Kutsal Aile adındaki eser üzerine çalışmaya başladılar. Radikal düşünceleri ve yazdıkları yüzünden ikisi de Paris’ten sürgün edilerek Brüksel’e yerleşmişlerdi.
Brüksel’den de sürgün edilerek yine 1848 Fransa Devriminin sonucunda ortaya çıkan yeni hükumetin daveti ile Paris’e dönüp, buradan da Almanya işçileri örgütlenmesi için çalışmaya başladılar.
Devrimin Almanya’ya sıçramasını umut ederek, 1848 yılında Köln’e geri dönmüş, (“Karl Marx,” 2020) orada finansmanını kendisinin yaptığı Neue Rheinische Zeitung adında gazeteyi çıkarmış, ama Almanya’daki siyasi gelişmeler sonucunda ülkeyi terk etmeye mecbur kalınca Paris’e dönmüştür. Oradan da kovulunca son durak olarak Londra’ya gidip ömrün sonuna kadar orada kalmayı tercih etmiştir. Devrimci eseri Das Kapital’ın I. cildi 1867 yılında yayınlanmış ama II. ve III. cildi tamamlayabilecek kadar yaşayamamıştır. İkisi de Marx’ın ölümünden sonra Freidrich Engels tarafından yayınlanmıştır.
Sürekli siyasi sürgünlerden dolayı Marx, ekonomik sıkıntılara maruz kalmıştır. Engels’ın daimi ve özverili mali destekleri olmasaydı Kapital’ı yayımlayamayacak hatta aynı zamanda kaçınılmaz olarak açlık ve yetersiz beslenme ile de karşı karşıya kalacaktı. (Lenin, 1974) New York Tribune ile bir süre çalışmasına rağmen, bazen el yazmalarını yayımcılara gönderecek kadar parayı bile bulamazdı. Mesai saatlerini İngiliz Müzesi’nin çalışma salonunda geçirip birçok konu hakkında kitapları yazdı. (Arun ve, 2018)
Alkol ve tütün kullanan, gece geç saatlere kadar çalışıp kötü beslenen Marx, hayatının son yıllarını sağlık sorunlarıyla geçirdi. Profesör Gregory Claeys, BBC History dergisine yazdığı makalede Marx’ın “hemoroit, romatizma, deri enfeksiyonu, karaciğer rahatsızlığı ve uykusuzluk hastalıklarından muzdarip olduğunu” söylemektedir. (BBC, 2018) Bir yandan hastalıkları, diğer yandan karısı ile kızının ölümü Marx’ı yatağa düşürdü ve 14 Mart 1883 yılında hayatını kaybeden Marx, karısının yanına, Londra’daki Highgate Mezarlığına defnedildi.
MARX'IN DÜŞÜNCELERİ
Marx’ın görüş ve öğretileri, kısacası Marksizm, 19. yüzyılın üç ana ideolojik akımını, klasik Alman felsefesi (I. Kant, G. W. F. Hegel, L. Feuerbach), klasik İngiliz ekonomi politiği (Adam Smith ve David Ricardo) ve Fransız sosyalizmi (J. J. Rousseau, H. Saint-Simon, P.J. Proudhon) şekillendirmektedir. Ayrıca, meslektaşı Freidrich Engels’ın işçi sınıf üzerine çalışmaları da Marx’ın düşüncelerine önemli katkılar sağlamıştır.
Marx, Sanayi toplumu sürecinde, toplumsal alanda yaşanan sıkıntılara çözüm getirme amacı güden çalışmalar yapmıştır. Eşitsizliğin gitgide arttığını ve işçilerin durumunun kötüleşmesine karşı kapitalistlerin zenginliğinin artmasını gözleriyle görmüştü. Bütün bu sorunların temeli materyalizm ve ekonomik ilişkiler olduğunu savunan Marx, diğer tüm teorileri insan doğası, insanlık tarihi, din, siyaset vb. perspektiften görmüş ve analiz etmiştir. Kapitalizmi şiddetle eleştirerek, eşitsizliğin kaynağının özel mülkiyet olduğu kanaatine varmış ve bunun ortadan kaldırılarak sınıfsız (komünist) bir düzen kurmasını vurgulamıştır.
Karl Marx’ın Ekonomik Teorisi
Hegel, insanın kendi bilincine varmasındaki yabancılaşmadan söz ederek, yabancılaşma kavramını düşünce dünyasına hapsetmiştir .(Çağlı, 2017) Marx, bunu daha materyalist bir yaklaşımla işlemiştir. Ona göre, yabancılaşma, kapitalist dünyasında sistematik olarak işçilerin kendine, diğer insanlara, emeğine ve kendi türüne yabancı olmasının sürecine denir. (Arun ve, 2018) Ki bunun sonucunda insan insanlıktan uzaklaşarak kendini sadece iş aracılığıyla ifade etmektedir.
Marx dört yabancılaşma biçiminden bahseder:
● İşçilerin Ürettiği Ürünlere Yabancılaşması: İşçilerin ürettiği ürünlerin üzerindeki kontrolünü yitirerek, ürettiği şeyin artık ona değil işverene ait olması.
● İşçilerin Üretim Sürecine Yabancılaşması: İşçiler ne ürettiklerini bilmeden çalışması, onların üretim süreciyle bağlantısını kesmesi.
● İşçiler Arasındaki Yabancılaşma: İşçiler daha yüksek ücretler için yarışarak birbirinden uzaklaştıklarında ilişkileri arkadaşlıktan çok rakipler arasındaki bir ilişkiye dönüşür. Birbiriyle menfaate dayalı ilişkiler kurmaktadırlar.
● İşçinin Kendi Türüne ve İnsan Doğasına Yabancılaşması: Böylece insanın hayatını amaç olmaktan çıkartıp bireyin hayatının aracına çevirmiş olmasıdır. (Çağlı, 2017)
Marx’ın üzerinde durduğu diğer bir konu Artı Değer teorisidir. Artı Değer, işçilerin ürettiği değerin, onlara ödenecek ücretten çok daha fazla olmasıdır. Kapitalist sistemde, kendi sermayesini toplayarak üretim sürecinden kopmasından korkan işverenlerin, işçilere yaşamını geçirebilecek kadar ücret ödemesi, onları köleleştirmekten başka bir şey değildir. (Çağlı, 2017) Böylece, sermaye ve üretim araçları küçük bir kapitalist grubun ellerine düşmektedir. (Arun ve, 2018)
Karl Marx’ın Tarih Anlayışı
Marx, ”Diyalektik Materyalizm kavramı” doğada ve tarihte belirleyici olan süreçlerin, kendi içlerinde karşıtlık yoluyla oluştuğunu ve bütün olayların bu maddi temelli ilişkiler ile açıklanması gerektiğini savunan felsefi görüşü (“Diyalektik Materyalizm Nedir, Ne Demektir?” 2020) ortaya koyarak yeni bir tarih anlayışı sunmaktadır.
Hegel’in geliştirdiği diyalektik metoduna göre tarihteki gelişim ve değişim (tez – antitez – sentez) şeklinde çatışan sınıfların, çatışmaların bir neticesidir. (Britannica, 2008) Marx, Hegel’in bu metodunu kabul etmekle beraber çatışan sınıfların ekonomik sınıflar olduğunu vurgulamıştır. Ona göre, tarihsel değişimlere yön veren siyasal liderler değil, aksine ekonomik güçlerdir.
Tarihte olup bitenlerin bütünü karşıt ekonomik sınıflar arasındaki çatışmalardan doğan gelişmelerden ibarettir. Kısacası, Marx tarihi, ekonomik ilişkiler ekseninde değerlendirmiş ve tarihi olaylarda ekonomiyi tek sorumlu olarak kabul ederek ona büyük bir önem atfetmiştir. (Yurdakul, 2019) Marx toplumların dört tarihi aşamadan geçtiğini savunur: ilkel komünal, kölelik, feodalizm ve kapitalizm. Kapitalizm karşısına işçiler ayaklanarak, son çatışmanın sonucunda komünist bir toplum ortaya çıkacaktır. Bu toplumda özel mülkiyet ortadan kalkarak sınıfsız ve eşitliğe dayalı bir toplum olacak, bu nedenle çatışmalar ile birlikte tarih de son bulacaktır.
Karl Marx’ın Sosyolojik Teorisi
Marx’ın bir iktisatçı oluşu ve sosyolojiye çok odaklanmamasına rağmen toplum hakkında ortaya attığı teoriler sosyolojiye büyük katkı sağlamıştır. Ekonomik belirlenimcilik kavramı çerçevesinde, ekonomiyi toplumun belirleyici bir unsuru haline getirmektedir. Ona göre, tüm toplumsal ve siyasal düzenlemeler ekonomik ilişkilere göre yapılmaktadır.
Bireyin fikirleri, siyasi ve toplumsal hayatını belirleyici olan ekonomik güçler ve ilişkilerdir. Marx’a göre, varlıklarını belirleyen insanların bilinci değil, bilinçlerini belirleyen sosyal varlıklarıdır (Marx, 1911). Yani, birinin bir şeyi neden öyle düşündüğü onun materyal dünyasına bakılarak cevaplanabilir.
Her toplumun, altyapı ve üstyapı olmak üzere iki temel yapıdan oluşmasını ortaya koymuştur. Toplumun ekonomik sistemine altyapı, siyasal ve kültürel sistemine üstyapı adını vermiştir. Altyapı üretim ilişkileri, araçları ve güçleri içermesine karşı, üstyapı din, devlet, hukuk, sanat ve ideoloji gibi diğer bütün gayri-materyalist kurum ve kuruluşları içermektedir. Üstyapıyı belirleyen altyapıdır, ancak ikisi de sürekli etkileşim içindedirler.
Altyapı değişince üstyapı da paralel olarak değişmektedir. Örneğin, devlet yapısında tarihsel anlamda meydana gelen her değişimi özünde altyapıda meydana gelen ekonomik ve siyasal değişimlerin bir sonucu olarak görmekteyiz. Üstyapıdaki kurumlar yönetici sınıfa uyacak biçimde düzenlenmiş ve her toplumda, üst yapıdaki sosyal kurumlar, değerler ve normlar aracılığıyla ekonomik sistemi ve toplumdaki güç eşitsizliğini haklı çıkarmaktadır. (Arun, 2018).
Bu konuyu, Marx kendi sözleriyle şöyle açıklamaktadır:
“Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eder. Bu üretim ilişkilerinin tümü, toplumun iktisadi yapısının, belirli toplumsal bilinç şekillerine tekabül eden bir hukuksal ve siyasal üstyapının, üzerinde yükseldiği gerçek temeli oluşturur. Maddi yaşamın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel yaşam sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır. Gelişmelerinin belirli bir aşamasında toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine, ya da bunların hukuksal ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar. İktisadi temeldeki değişme, kocaman üstyapıyı, büyük ya da az bir hızla altüst eder.” (Marx, 1911)
Karl Marx’ ın Politik Teorisi
Marx’ın siyasi düşüncelerinin temeli oluşturan sınıf çatışma teorisidir. Toplumu, sermayeyi elde tutan Burjuvazi sınıf ve emeklerini satarak hayatlarını devam ettirmeye çalışan Proletarya sınıf olmak üzere ikiye ayırmıştır. Orta sınıfın varlığını da kabul eden Marx, sermayenin sayılı elde toplanacağı ve bu sınıfın zamanla ortadan kaldırılarak Proletarya olmaya itilmesine inanmıştı. Ona göre, kapitalist sistemlerde eşitsizlik artıkça işçilerde sınıf (üretim ilişkileriyle ortak bir ilişkisi olan insan kategorisi) bilinci gelişip örgütlenerek kapitalistlerin karşısına dikilecektir. Burada, işçilerin örgütlenmesinin ne kadar gerçekçi olduğu sorusu ortaya çıkar.
Birçok nedenden dolayı işçilerin örgütlenmesi kaçınılmaz olacaktır. Sermayenin gitgide sayılı ellerde toplanması, işçilerde sınıf bilincinin gelişmesi, kentleşme sonucunda işçilerin kolayca örgütlenebilmesi, iletişim kurabilmesi ve siyasallaşması onların örgütlenmesine hız verecektir. (Arun, 2018) Marx, “Dünya işçileri! Birleşin, zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok!” ve “İşçi sınıfının vatanı yoktur.” sözleriyle nasyonalizmi reddederek, dünyadaki işçilerin çıkarları ve amaçları aynı olduğu için, nasyonalizmin onların örgütlenmesine bir engel oluşturamayacağı kanaatine varmıştır.
Dünya iki sınıfa (proletarya ve burjuvazi) bölündüğünde, her iki sınıfın çıkarları daima çelişmekte olduğu için aralarındaki çatışma kaçınılmaz olacaktır. Bu çatışmada sermayeyi elde tutan azınlık karşısında, emekleri sömürülen işçiler büyük kitle olacaktır. Proletarya devrimi sonucunda sosyalist bir düzen kurularak üretim araçlarının genellikle topluma ait olduğu, sınıfsız bir toplum (komünizm) kurulacaktır. Sınıfsız ve özel mülkiyet ortadan kaldırılınca savaş ve çatışmaların da son bulacağına inanmıştır.
Karl Marx’ın Düşüncelerinin Dünya’ya etkisi
Marksizm, 19. ve özellikle 20. yüzyılında, bilim ve dünya siyasetine yön veren fikir akımlardan biri olmuştur. Marx ideal olarak fikrin ortaya atılmasıyla kalmamış, toplumda ekonomik eşitliğe dayalı nasıl bir sistem ve düzenin tatbik edilmesi gerektiğini de göstermiştir. Onun devrimci düşünceleri ve yazdıkları bugüne kadar neredeyse tüm köylüler, işçiler, askerler, aydınlar ve her türlü meslek sahipleri için dünyaya yepyeni bir bakış açısı açmakla kalmamış, yaşamın her alanında milyonlarca kişiyi, eşitlik ve sınıfsız toplum ilkelerine dayalı, ideal bir dünya düzenini ve dünyayı daha iyi bir yer yapma amacını güden çetin, uzun ve sonu gelmez gibi görünen bir mücadeleye katılmaya yöneltmiştir. Sanayi devrimiyle gelişmekte olan kapitalizmin zulmünden kurtulmak ve kendi hakları kurumak için milyonlarca çiftçiler, işçiler ve aydınlar tarafından bu düşünceleri büyük heyecanla karşılanıp, harekete geçmişlerdir.
1864 yılında Londra’da dünya işçilerin örgütlenmesi için I. Enternasyonal’i kurarak çalışmaları politik hayata geçirmiştir. Enternasyonallerin birinci ve ikincisi başarısız olmuşsa da III. ve IV. Enternasyonalleri başarıyla sonuçlanmış ve Bolşevik ihtilali sonucunda Rusya’da komünist bir devlet ortaya çıkmıştır. Sonraki dönemlerde dünya siyasetine yön veren Sovyet Rusya’sı dünya işçileri kendi etrafına birleştirerek komünist bir dünya düzeni kurmak istemiş ve kapitalist blok ile uzun ve çetin bir mücadeleye girmiştir.
II. Dünya Savaşının bitimine kadar kapitalist ve komünist bloklar yüz yüze gelmemiş olsa da, savaş bitince, dünya iki kutba (kapitalist, komünist) bölünmüştür. Marx’ın düşüncelerinden etkilenerek, Avrupa’da yeni sosyalist siyasal partiler kurulup aynı düşünceleri benimsemişlerdir. Bu siyasal partiler – özellikle doğu Avrupa’da – soğuk savaş döneminde Sovyet Rusya’nın yardımıyla iktidarı ele alınca Sovyetler Birliğine katılarak Avrupa’nın ikiye bölünmesine sebep olmuştur. Ayrıca, Marksizm, üçüncü dünya ülkelerinde de etkisiz kalmayıp onları emperyalist güçlere karşı bağımsızlık mücadelesine tahrik etmiştir.
Marksizm’in (ölümden sonra Marx’ın düşünceleri ve öğretilerin aldığı başlığı) bilime de büyük katkıları olmuştur. Sosyal bilimler ve felsefenin neredeyse her alanında yine teorilere ve bakış açılarına yol açmıştır. Örneğin, İktisat biliminde politik ekonomi eleştirisi, eşitsizlik ve ekonomik sistemler üzerinde durmuştur; Uluslararası ilişkilerde İnşacılık teorisinin gelişmesine yol açmıştır; Tarih biliminde Diyalektik Materyalizm kuramı geliştirmiştir. Onun bakış açılarından, Max Weber gibi birçok düşünür kendi çalışmalarında yararlanmıştır.
SONUÇ
Karl Marx (1818-1883) Yahudi asıllı bir Alman filozof ve iktisatçıdır. Radikal düşünceleri yüzünden hayatının neredeyse tümü sürgünlerde geçirmiştir. En son Londra’ya gidip, ailesi ile birlikte, hayatının sonuna kadar orada yaşamıştır.
Marx’ın görüşleri ve düşüncelerini şöyle özetleyebiliriz:
− Tarihi materyalizmi ortaya koyarak, tarihte yalnız ekonomik ilişkileri sorumlu tutup, tarihi gelişmeleri, değişimleri ve bütün olayların bu ekonomik ilişkiler ile açıklanmasını öngörmüştür.
− Yabancılaşma, işçilerin kendine, emeğine ve kendi türüne yabancı olması demektir.
− Yabancılaşmanın dört türü vardır: ürettiği ürünlere, üretim sürecine, iş arkadaşlarına, işçinin kendi türüne ve insan doğasına yabancılaşma.
− Artı-değer teorisi işçilerin ürettiği malın değerinin onlara ödenecek ücretten çok daha fazla olmasıdır. İşverenler, işçilere kendini ve ailesini geçindirebilecek kadar ücret ödemektedir.
− Kapitalist toplumlarda işverenler, işçilere yaşamını sürdürebilecek kadar ücret ödemektedir.
− Bütün toplumlar üstyapı (siyasal ve kültürel sistem) ve altyapı (ekonomik sistem) olmak üzere iki yapıdan oluşmaktadır.
− Tüm toplumsal ve siyasal düzenlemeler ekonomik ilişkilere göre yapılmaktadır.
− Her toplum iki temel sınıftan [Proletarya (işçiler) ve Burjuvazi (sermayeyi elde tutanlar)] oluşmaktadır.
− Her iki sınıfın çıkarların daima birbiriyle çelişmektedir. Dolaysıyla çatışma kaçınılmaz olacaktır.
− İşçilerde sınıf bilincinin gelişmesi ve dünya işçilerinin bir araya gelip örgütlenmesi büyük önem taşımaktadır.
− Proletarya devrimiyle kapitalist düzenin yıkılması ve yerine komünist sınıfsız ve adaletli bir düzen kurması nihai amacıdır.
Marksizm fikir akımı 19. ve 20. yüzyılı etkileyen ve günümüz dünyasını şekillendiren önemli faktörlerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya siyasetinden, toplumsal hayata ve sosyal bilimlere – Siyaset bilimi, Sosyoloji, İktisat bilimi, felsefe ve psikoloji vb. – kadar birçok alanı etkisi altına almıştır. Soğuk Savaş dönemindeki gelişmelerin ve birçok ülkenin kaderini belirleyen yegâne sebebi Marksizm olduğunu belirtirsek çok iddialı olmayacaktır.
KAYNAKÇA
Arun, M. O., Şenol, H. F., Ceyhan, Ç., Beriş, H. E., & Gönç Şavran, T. (2018). Political Thought. Eskişehir, Turkey: Anadolu University.
Badie, B., Berg-Schlosser, D., & Morlino, L. (Eds.). (2011). International encyclopedia of political science (Vol. 1). Sage.
BBC. (2018, May 5). Karl Marx 200 yaşında: Dünyayı sarsan düşünürün hayatı ve eserleri. Retrieved June 14, 2020, from https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43952622
Britannica, E. (2008). Britannica concise encyclopedia. Encyclopaedia Britannica, Inc..
Çağlı, E. (2017, October 5). Yabancılaşma Üzerine. Retrieved June 13, 2020, from https://marksist.net/elif-cagli/yabancilasma-uzerine.htm
Diyalektik Materyalizm Nedir, Ne Demektir? (2020). Retrieved from https://www.felsefe.gen.tr/diyalektik-materyalizm-nedir-ne-demektir/
Karl Marx. (2020, June 12). Retrieved June 15, 2020, from https://tr.wikipedia.org/wiki/Karl_Marx
Lenin, V. I., & Marx, K. (1974). A Brief Biographical Sketch with an Exposition of Marxism. VI Lenin, Collected Works, 21, 43-91.
Marx, K. (1911). A contribution to the critique of political economy. CH Kerr.
Yurdakul, Ç. (2019). Marx’ın Tarih Anlayışı: Tarihsel Materyalizm. Maarif Mektepleri Uluslararası Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 1(3), 1-19.