Çeviri

“Kaybedecek Bir Şey Yok” Tehlikesi

WİLLİAM L. SİLBER
Çeviri: Zuhal YILMAZ

Risk almanın veya bir çatışmaya girmenin potansiyel faydaları ve marjinal maliyetleri olmadığında, insanların yapacağı şey budur. Gereksiz ikincil hasar veya istikrarsızlıktan kaçınmak isteyenler, yalnızca menfaatlerin ölçeğine değil, aynı zamanda bunların nasıl dağıtıldığına da dikkat etmelidir.

Başkanlar, generaller, diktatörler ve sıradan insanlar, kaybedecek bir şeyleri olmadığında büyük riskler alırlar, tıpkı Amerikan futbolunda bir oyun kurucunun Hail Mary pası[1] vermesi gibi. Ancak siyasette, savaşta ve iş dünyasında böyle bir stratejinin sonuçları genellikle bir futbol maçının sonucundan daha ciddidir. Örneğin Ortadoğu’da, savaşan taraflar kaybedecek bir şeyleri yokmuş gibi hissettikleri için sürekli bir çatışma yarattı.

Aracı kurum TD Ameritrade’in yıllık üniversite borsası yarışması, “kaybedecek bir şey olmadığındaki” teşvikleri göstermektedir. Her takım 500.000 dolarlık bir kâğıt tahsisi ile başlar ve son bir nakit ödül, portföyü bir ay içinde en yüksek karı kazanan takıma verilir. 2015 yılında, Güneydoğu Missouri Eyalet Üniversitesi’nden katılan öğrenciler, 500.000 doları 1.3 milyon dolara çevirerek 475 diğer katılımcıyı geride bıraktı. Kazanan öğrencilerin hiçbiri finans hakkında hiçbir şey bilmiyordu, peki nasıl yaptılar? Takım kaptanına göre, “Kaybedecek bir şeyimiz yoktu. 500.000$’ın tamamını kaybedersek, olsun. Temelde mümkün olduğunca riskli olmaya karar verdik.”

Bu başarısızlığa uğrama yaklaşımı, tüm kayıpları göz ardı ederken yalnızca en büyük kazancı ödüllendiren bir yarışmanın kurallarını istismar etti. Öğrenciler para kaybetmeye karşı korundular ve stratejilerini buna göre oluşturdular. Bu anekdot kulağa önemsiz gelebilir, ancak aynı mantığı gerçek dünyadaki çatışmalarda başroller sıklıkla takip ediyor.

Örneğin, savaş zamanında “koşulsuz teslimiyet” arayışı, feci derece istenmeyen sonuçlara yol açabilir. ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, II. Dünya Savaşı sırasında siyasi olarak popüler olan bu talebi yayınladığında, Nazi propaganda bakanı Joseph Goebbels, Almanların kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını ve kazanacak her şeyi olduğunu söyledi.

Avrupa’daki müttefik komutanı ve gelecekte ABD başkanı olacak General Dwight D. Eisenhower, Goebbels ile aynı fikirdeydi. Kasım 1944’te Washington’daki Birleşik Genelkurmay Başkanlarını, “düşmanın devam eden amansız direnişinin” kısmen “koşulsuz teslimiyetin Almanya’nın tamamen yıkımı ve ortadan kaldırılması anlamına geldiğine dair her Almanı ikna eden” Nazi propagandasından geldiği konusunda uyardı. 

Hitler’in Aralık 1944’te askerlerini umutsuz karşı saldırı için motive etmesi bu dönüşe dayanıyordu (Bulge Savaşı). “Bu gerçekten ya ayakta kalacağınız ya da düşüp öleceğiniz türde bir Hun savaşıdır.’’ dediği savaş. Hitler’in zar atması – Hail Mary geçişi – zaten kaybedilmiş olan savaşın sonucunu değiştirmedi. Ancak Avrupa’da ABD birliklerine uygulanan en büyük vahşete yol açtı: Belçika’nın Malmedy kasabasındaki katliam.

Benzer bir kaybedecek -bir şey- yok tutumu, İsrailliler ve Filistinliler arasında devam eden savaşları tetikliyor. 1973’te İsrail Başbakanı Golda Meir, o zamanlar Delaware’den birinci sınıf senatör olan Joe Biden ile İsrail’in güvenliğini tartışmak üzere bir araya geldiğinde, “Bu kadar endişeli görünme… Biz İsraillilerin gizli bir silahı var. Gidecek başka bir yerimiz yok.” demişti.

Daha yakın zamanlarda İsrail, Hamas’la mücadelede kaybedecek bir şeyi olmadığını hissetti, çünkü örgütün kuruluş tüzüğü Yahudi devletinin var olma hakkını reddediyor. Şartın 11. maddesi şöyle başlıyor: “İslami Direniş Hareketi, Filistin topraklarının nesiller boyunca ve kıyamet gününe kadar İslami bir vakıf olduğuna, hiç kimsenin ondan veya bir kısmından vazgeçemeyeceğine veya onu veya bir kısmını terk edemeyeceğine inanmaktadır.” Ve 13. Madde barış kapısını tamamen kapatıyor: “Sözde barışçıl çözümler ve Filistin sorununu çözmek için uluslararası konferanslar, İslami Direniş Hareketi’nin inançlarına aykırıdır.”

Ancak İsrail, İsrail’in yıkımını değil, sadece kendi devletlerini isteyen Filistinlilerle de ilgilenmeli. Birleşmiş Milletler’deki Filistinli gözlemci Riyad Mansour’un geçtiğimiz mayıs ayında Gazze’deki son çatışmaya yanıt olarak belirttiği gibi, İsrail “Filistin bilincini yenmede ve ulusal aidiyetimizi parçalamada başarısız oldu… Hepimiz bir yol ayrımındayız.”

Aynı zamanda, eski İsrail başbakan yardımcısı ve adalet bakanı Tzipi Livni, şöyle yazmıştı: ’İkili devlet çözümü… Hiç olmadığı kadar önemli görünüyor. Barış köşede olmasa bile, dönüşü olmayan nokta her zamankinden daha yakın. Oraya gitmemeliyiz. Şimdilik en önemli şey yolu açık tutmak.”

Başka bir deyişle, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan düşmanlardan sakının.

Martin Luther King Jr., Memphis’te öldürülmeden bir yıl kadar önce, silahlı devrimden kaçınmak için benzer bir fikri kullandı:

“İsyanlar dayanılmaz koşullardan doğar. Şiddetli isyanlar, isyan eden koşullar tarafından oluşturulur ve hiçbir çıkarı olmadığını hisseden, kaybedecek bir şeyleri olmadığını düşünen geniş bir kesimden oluşan bir toplum inşa etmekten daha tehlikeli bir şey yoktur.’’

Yeni ve eski sıfır toplamlı çatışmalarla çevrili bir dünyada, bu ders her zamanki gibi güncelliğini koruyor.

KAYNAKÇA

Siber, W. L. (2021, Ağustos 26). Commentary. Ağustos 28, 2021 tarihinde Project Cyndicate: https://www.project-syndicate.org/commentary/politics-of-nothing-to-lose-in-israeli-palestinian-conflict-by-william-l-silber-2021-08?referral=27fe7b adresinden alındı.

  1. Amerikan futbolunda çok küçük bir başarı şansıyla, çaresizlik içinde yapılan bir ileri pastır.

Zuhal Yılmaz

Küresel Siyaset Merkezi'nde çevirmen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir