Roma Toplumsal Yapısında Köle
Kölelik kurumu genel olarak eskiçağın iktisadi ve sosyal sisteminin temelini oluşturduğu gibi bu durum eskiçağ Roma’sı için de geçerlidir. Ancak bu durum Roma toplumunun kölelik üzerine kurulduğu anlamına gelmez. Başlangıçta Roma ekonomisinin kölelik sistemine sıkı sıkıya bağlı olmadığı Krallık döneminde tüm işlerin özgür işçiler tarafından yapıldığı bilinmektedir. Romalılar zamanla yaptıkları savaşlar sonrasında elde ettikleri esirleri, köleleri olarak sahiplenmiş ve her türlü işlerini onlara yaptırmışlardır.
Roma’nın ilk köleleri komşuları olmuştur. Romalılar, komşuları ile yaptığı savaşlarda başarılı olmuş ve esir düşen kişileri kendilerine köle yapmışlardır. Romalıların komşuları ile aynı dili konuşması ve aynı dine bağlı olması köleler ile iyi ilişkiler kurmasına neden olmuştur. O dönem sayıları az olan kölelerin fiyatları da oldukça yüksektir. Fiyatlarının yüksek olması kölelere iyi davranılması, iyi bakılmasına da neden olmuştur.
İnsanlar için Roma’da söz konusu olan iki durum vardı: Özgürlük ya da kölelik. Özgürlük (libertas), insanın istediklerini zorla ya da yasalarla engellenmeden yapabilmesidir. Kölelik (servitus) insanın başka bir kişinin malı olmasını sağlayan kurumdur. Romalılar, Latincedeki “servus” kelimesini köleler için kullansalar da çoğunlukla günlük yaşamlarında kölelere “puer” derlerdi. Puer, Latince de “çocuk” anlamına gelmektedir. Romalılar köleleri aşağılamak adına böyle bir isim kullanmışlardır. Ayrıca puer sözcüğünün önüne kölenin efendisinin ismini de eklemişlerdir.
Kölelik kurumu Roma’nın kuruluşundan yıkılışına kadar olan zaman içinde varlığını sürdürmüştür. Köleler, bir ürünün üretiminin ilk aşamasından o ürünün son aşamada kullanıcıya ulaşmasına kadar üretim faaliyetinin her aşamasında yer almışlardır. Özellikle tarımsal faaliyetlerde vazgeçilmez iş gücü olarak imparatorluk yaşadığı sürece varlıklarını sürdürmüşlerdir. Roma tarıma dayalı toplum iken kölelerin sayısı azdı ve tüm aile bireyleri gibi pater familias’a hizmet etmişlerdir. Zamanla sınırların genişlemesiyle savaş sonrası elde edilen esirler ile sayıları çoğalan köleler farklı hizmet sektörlerinde çalıştırılmışlardır.
Roma, Sicilya Adası’nın ele geçirilmesiyle birlikte Cumhuriyet döneminin son iki yüzyılında özellikle tarımsal üretimde köle emeğinin sömürülmesinin merkezi olmuştur. İtalya’nın tamamında İÖ 150’den İS 100’e kadar Roma’nın önderliği altında yarımada için kazanılan ayrıcalıklı konumun sonucu olarak büyük sermaye birikimlerinin gelişimi gerçekleşmiştir. Yatırımların bu bölgede yoğunlaşmasıyla büyük işletmelerde köle emeğine dayalı el sanatları üretiminde büyük bir artış yaşanmıştır.
İÖ II. yüzyılda Hellas, Kartaca ve İtalya’nın tamamının fethedilmesiyle köle sayısı büyük ölçüde artmıştır. Bu dönemden sonra kölelerin değeri düşmüştür. Roma’ya Dictator Fabius Cunctator (İÖ 250-İÖ 203) tarafından otuz bin Tarentili, köle olarak gönderilmiştir Iulius Caesar büyük mirasını Galya’daki girişimleri sayesinde büyüttüğü köle piyasası ile elde etmiştir. Romalı bir ailenin kaç tane köleye sahip olduğunu söylemek çok zordur. Ancak “Senatus’a” üye olan ailelerin beş yüzden fazla köleye sahip olduğu söylenir. Roma’ya bağlı şehirlerin en ücra köşelerinde köle sayısı daha azdır.
Kazandıkları zaferler ile büyük güç elden Romalılar sayısız köleye sahip olmuşlar ve onlara karşı acımasızca davranmaktan geri kalmamışlardır. Romalılar özgür vatandaş ile köleyi birbirinden kesin olarak ayıran yasal düzenlemeler yapmış ve uygulamışlardır. Yabancıların (barbarların) köle olarak yaratıldığını düşünmüşlerdir. Romalılar, kendilerini her zaman kölelerden üstün görseler de Hellen dünyasından getirilen çoğu kölenin, efendilerinden kültürel açıdan daha üstün olduğu da anlaşılmıştır. İS I. yüzyılın sonunda Roma halkının yüzde kırkını oluşturan iki milyon köle olduğu düşünülmektedir. Nitekim, imparatorluk döneminde göreceğimiz faklı mesleklerle uğraşan köleler bunun açık kanıtı olacaktır.
Augustus iktidarında tesis edilen “Pax Romana” (Roma Barışı) döneminde köle sayısı azalmış ve var olan kölelere de daha iyi davranılmıştır. Roma Cumhuriyeti’nin sonu ve imparatorluk döneminin başlangıcı ile büyük toprak sahipleri tarlalarında çalışan Romalı işçiler yerine fetihler sonucu gelen köleleri tercih etmişlerdir. Bu durum birçok açıdan zengin sınıfın işine geliyordu. Öncelikle ekonomik açıdan kölelere yaptıkları hizmetin karşılığı olarak ücret ödemiyorlardı ve o dönem Roma’da köleye sahip olmak zenginlik göstergesiydi. Bir başka sebep ise Roma da herkes asker olarak kabul edildiği ve Romalı tarım işçileri her an geri dönmemek üzere askere çağırılabildiği için, bütün iş kölelere kalıyordu. Köleler askere gitmiyordu ve tek masrafları bakımlarıydı.
İmparatorluk Döneminde köle sayısının çoğalmasıyla toplumsal ayrışmalar başlamıştır. Örneğin; köleler aile içinde yaşamamaya başlamış ve bu durum onları aile reisinin ilgisinden uzaklaştırmıştır. Roma’ya uzak şehirlerden getirilen kölelerin dilleri ve dinlerinin farklı olması onlara olan davranışları olumsuz yönde etkilemiştir. Efendilerin kölelere karşı olan mülkiyet hakkı İmparatorluk Dönemi’nde yasalar ile sınırlandırılmıştır. Tabii bu sınırlandırmanın kölelerin durumunu ne kadar iyileştirdiği tartışma konusudur. İmparator Antoninus Pius (h. İS 138-161) döneminde yapılan düzenlemeler ile efendilerin kölelerine sebepsiz işkence yapmaları yasaklanmıştır. Aynı zamanda efendinin kölesini hiçbir neden olmaksızın öldürmesi ise bir başkasının kölesini öldürmüş sayılarak efendi cezalandırılmıştır. Kölelerin durumu ile ilgili alınan tüm kararlar onların toplumsal ya da ekonomik şartlarını belli ölçüde değiştirmiş ama hukuki durumlarında hiçbir değişikliğe yol açmamıştır.
Bir başkasının kölesini öldürmek Cumhuriyet döneminde çıkarılan “Lex Corneli De Sicariis’e” göre bir suç değildi. Ancak daha sonraki dönemlerde bu yasa altında bu olayın bir suç olduğu görülmüştür. Bu olaya bir örnek verilecek olursa; Tarihi belirsiz ancak Pompei’nin yıkılmasından önce olması gereken dönemde çıkan “Lex petronia” bir köle sahibinin, kölesini vahşi hayvanlara parçalatmadan önce bir yetkiliden izin alması gerektiğini ve bu iznin de kölenin bir suç işlemesi halinde verilebileceğini göstermektedir. Kölelerin haksız olarak öldürülmesini engelleyen imparatorlardan biri olan Claudius (h. İS 41-54) bir efendinin kendisini hasta hisseden kölesini öldürmesini yasaklamış, hastalığından dolayı cezaya maruz kalan kölenin azat edilmesini sağlamıştır. Bununla birlikte İmparator Hadrianus’un (h. İS 117- 138) efendilerin kölelerini adli karar olmadan ölüme mahkûm etmelerini yasakladığı söylenmektedir. İmparator Antoninus Pius ise kendi kölesini öldüren bir efendinin farklı birinin kölesini öldürmüş gibi sorumlu tutulacağını ilan etmiştir. Ancak hiçbir kural efendinin evdeki işlerden dolayı kölesini cezalandırması engelleyememiştir. Hadrianus ölüm cezası maddesi altında rızası olsun veya olmasın bir kölenin hadım edilmesini yasaklamıştır. İmparator Antoninus Pius köleleri kişisel şiddet ve zalimliğe karşı korumuştur. Medeni kanunun önünde köle hiçbir şeydir. Ancak doğal kanunlar önünde tüm insanlar eşittir.
Romalılar köleliği hukukî bir kurum olarak en ince ayrıntısına kadar düzenlemişlerdir. Kölelik kurumu Eski Roma tarihi boyunca varlığını sürdürmüştür. Ancak farklı ekonomik ve siyasal nedenlerin ve çeşitli düşünce akımlarının etkisiyle zamanla toplumsal farklılıklar baş göstermiştir. Roma’yı bu konuda en çok etkileyen düşünce akımı Stoa felsefesidir. Zamanla Hristiyanlığın benimsenmesi de efendi-köle ilişkisini etkilemiştir.
İÖ III. yüzyılda kölelik kurumunun ilk eleştirisi Stoa Okulunda yapılmıştır. Stoacılara göre; Tanrı evrendir ve doğanın bir düzeni vardır. Bu düzen ilâhi bir akla sahiptir. İnsanlar da bu düzen dâhilinde yaşamlarını sürdürmeli ve doğaya uygun yaşamalılardır. Stoa düşüncesinde insanlar eşittir, evrensel olarak da kardeştirler. Stoacılar, köleliğin doğanın ürünü olmadığını söylemişlerdir. Özgürlüğü hukuki özgürlük ve gerçek özgürlük olarak ikiye ayırmışlardır. Onlar için önemli olan iç özgürlüktür. Soylu-soysuz, efendi-köle, Hellen-barbar, zengin-fakir gibi ayırımlar önem teşkil etmez. İçselleştirilen özgürlükte bir köle özgür, bir kral da köle olabilirdi. Kölelerin şartlarının Stoa felsefesinin Roma’ya girişiyle iyileştiği söylenir. Ancak Stoa felsefesi şartları iyileştirmemiş onları sadece ahlakileştirmiştir. Roma’nın ünlü Stoacısı Seneca (İÖ 5-İS 65) köleliği toplumun ürünü olarak değil, bireyin başına gelen bir felaket olarak görmüştür. Ona göre bu felaket kaybedilmiş bir savaş sonrasında en soylu kişilerin bile başına gelebilecek bir durumdur. Bu nedenle kölelere iyi davranılması gerektiğini öğütlemiştir.
Roma’da hukuksal açıdan kölelerin mal mı yoksa insan mı olduğunun eleştirisi klasik hukuk döneminde yapılmıştır. Zira Stoa felsefesinden etkilenen klasik hukukçular kölenin kişiliği olduğunu kabul etmeseler de fiziksel olarak insan olduğunu reddetmemişlerdir. Klasik hukukçular, bazı insanların doğuştan köle oldukları düşüncesinin aksine kölelik kurumunun doğuştan gelmediğini, her insanın doğuştan eşit olduğunu fakat evrensel hukukun etkisiyle kölelik kurumunun ortaya çıktığını savunmuşlardır. Kölelerin kişiliğinin kabullenilmesi, efendilerin mülkiyet hakkını sınırlandırmış hatta ortadan kaldırmıştır.
Roma’da kölelerin yaşamlarını etkileyen önemli bir diğer gelişme de Hristiyanlık dininin ortaya çıkması olmuştur. İS 313 yılında İmparator Constantinus (h. İS 306-337) Hristiyanlığı meşru din olarak, 380 yılında İmparator Theodosius (h. İS 379-395) Hristiyanlığı resmi din kabul etmiştir. Hristiyanlık ile Roma topraklarında yeni bir dönem başlamıştır. Roma hukuku ile Hristiyanlık arasında fikir ayrılıkları ortaya çıkmıştır ki bu fikir ayrılıklarından biri de kölelik kurumu olmuştur. Hristiyanlık dini tüm insanların eşit olduğuna inanmış, Roma hukuku ise köleleri birer canlı eşya olarak görmüştür. Roma o dönemdeki çağdaşları gibi köle mülkiyetini zenginlik göstergesi olarak gören, köleci bir toplumdu. Böyle bir toplumda kölelik kurumunu tamamen ortadan kaldırmak imkânsız gibi görünse de Hristiyanlık dini bu toplumun kölelere karşı tavrını nispeten değiştirmemiştir. Efendiler, kölelerin durumlarını iyileştirmeye, onlara iyi davranmaya çalışmışlardır. Hristiyanlık sonrası kölelerini azat eden efendilerin sayısı çoğalmış ama Ius Civil’e (medeni hukuk) göre efendilerin köleleri üzerindeki haklarından vazgeçmeleri kölelerin hukuki durumunu değiştirmedi. Köleler bu durumda “terk edilmiş mal” olarak görülmüş ve terk edilmiş bir kölenin fiil ehliyetini ele geçiren bir kimse, köle üzerinde mülkiyet hakkına sahip olmuştur. İmparator Iustinianus (h. İS 527-565) zamanında Hristiyanlığın etkisi ile bu durum değiştirilmiş ve efendisi tarafından azat edilen ya da terk edilen köle başka hiçbir işlem olmaksızın özgür kabul edilmiştir.
Yazar: Canan Aktaş
KAYNAKÇA
Aries, P. and Duby, G. (2006). Özel Hayatın Tarihi 1. (Çev: T. Ilgaz). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Güngör, C. (2005). Çağdaş tefsirde “kölelik” yorumu. Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Çelebican, Ö. (2006). Roma Eşya Hukuku. Ankara: Yekin Yayınları.
Demircioğlu, H. (2019). Roma Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Malay, H. (1990). Çağlar Boyu Kölelik. Ankara: Gündoğan Yayınları.
Bozkurt, G. (1981). Eski Hukuk Sistemlerinde Kölelik. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 38 (1).
Küçük, E. (2007). Roma Hukukunda Exercitor Navis’in Donatanın Actio Exercitoria’dan Doğan Sorumluluğu. Ankara: Adalet Yayınevi.
Gönenç, F. İ. (2010). Roma Hukukunda Kadın. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık. Howatson. M. C. (2015). Oxford Antikçağ Sözlüğü. İstanbul: Kitap Yayınevi.
.
Erişgin, Ö. S. (2012). Roma Hukukunda Hamile Kadın Kölenin Çocuğunun (Partus Ancıllae) Hukuksal Yazgısı Hakkında. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 61(4).
Westerman, W. L. (1955). The Slave System of Greek and Roman antıquıty. Philadelphia: The American Philosophical Society.
Poste, E. (1904). Instittutiones. Oxford: Clarendon.
Bradley, K. R., Cartledge, P. (2011). The Cambridge World History Of Slavery: Volume1, The Ancient Mediterranean World. Cambridge: Cambridge University.
Tahiroğlu, B. (1973). Roma Hukukunda Azat Etmenin Tahditleri. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 38 (1-4).
Eren, S. (2017). Roma Hukukunda Köle Mülkiyetinin Sınırları. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 23 (3).
Ponting, C. (2011). Yeni Bir Bakış Açısıyla Dünya Tarihi. (Çev: E. B. Özbilen). İstanbul: Alfa Yayınları.
Burks, A. M. (2008). Roman slavery: a study of roman society and ıts dependence on slaves. Doktora tezi. Tennessee: East Tennessee State University.
Çalık, E. (2016). İlkel Topluluktan Modern Topluma Geçiş Sürecinde Ceza-Adalet İlişkisi. İnönü Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 5 (1).
Bakırezer, G. (2008). Antik Yunan Düşüncesinde Kölelik. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi, 63.