Makale

Rusya’da Merkezileşme Adımları ve Sonuçları

I. Giriş

Devletlerin tek yapılı olup olmaması bir siyasi tercih sorunu olup, kurucu güç tarafından, ya da yasal düzenlemeyle gerçekleşir. Ancak kurucu güç ya da yasama meclisleri bu konuda serbest bir takdiri yetkiye sahip değildirler. Çünkü tarihi, sosyal, ekonomik, coğrafi ve kültürel etkenler bir devletin tek yapılı olup olmayacağını belirler (AĞIR, 01.02.2015). Rusya coğrafyasının kadim zamanlardan günümüze kadar otoriter kişi veya rejimler tarafından yönetildiğini rahat bir şekilde söylenebilir. Bu yanlış anlaşılmaya çok müsait bir konu fakat bilinmesi gerekiyor ki her devlet demokrasi ile yönetilecek diye bir şey yoktur. Zira bu düşünce tarzı yanlıştır. Birazdan anlatacağım nedenlerden dolayı Rusya Federasyonu ve Ruslar buna güzel bir örnektir. Birçok devlette örneklerini gördüğümüz gibi barış vaadi ile gelenler dize getirdi devletlerini. Halkına refah yaşatmak için ortak kanaat ile iktidarı alıp rüşvet ve liyakatsizliği bir politika kabul eden Çarlar gibi. Vladimir İlyiç Ulyanov bilinen adı ile Lenin tarafından halkın eşitliğini, toplu çalışmayı ve bazılarının zenginliği altında halk ezilmesin diye iyi düşüncelerle başlatılan kızıl hareket olan komünizmde nice Stalinler ve nice Stalin Paranoyaları gördü. İstisnalar gerçekten kaideyi değiştirmez mi? Merkezileşme bir çözüm aracıdır yıkım değil. Adalet ise mihenk taşıdır o yapının. Adalet ile yönetilmeyen devlet yok olmaya mahkumdur.

II. Rusya’da Merkezileşme

Çarlık dönemi Rusya’sı genel açıdan Çarlar tarafından yönetimin idare ettirildiği, yayılmacı, Ortodoksluğun devlet işlerinde önemli bir yer tuttuğu merkeziyetçi bir yapıya sahip olmuştur. Lenin’e göre Rus İmparatorluğu’nun 1917 de parçalanmasını ve yıkılmasını doğuran etmenler arasında “ulusal sorun” önemli yer tutmaktadır. Çarlık Rusya’sının çok geniş topraklara ve kalabalık bir nüfusa sahip olması, ayırıcı etnik ve dilsel birlikten yoksun olması yıkıma sebep olan en önemli etkenlerdendir. En önemli ulus olan Rus ulusu tek başına ülke topraklarının büyük bir bölümüne sahiptir; fakat nüfusu imparatorluk nüfusunun yarısına bile ulaşamamaktadır. Diğer halklar Rus ulusunun çevresinde, sınırlarda yaşamakta olup, birçok ulusun yan yana yaşıyor olması ciddi bir sorun teşkil etmiştir. Marksizm’e göre ise Proletaryanın dayanışması ulusal duygular ve vatan sevgisi gibi kavramların önüne geçmeliydi. Şubat 1917 olayları yüzyılların otokratik monarşisine son vererek, Marksist düşüncelere dayanan Rus liberallerinin iktidara gelmesine neden olmuştur (ÇAM, 2000).

Ekim devrimi ile imparatorluk parçalandığı zaman Bolşevik yanlısı olmayan milliyetler bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Ancak Troçki tarafından yeniden örgütlenen Kızıl Ordu birlikleri bu bağımsızlık isteklerini etkisiz kılmış ve 1922 yılında birlik sağlanabilmiştir. Tarih sahnesine yeni adım atan çarlığı yıkan Bolşevizm de Rus geçmişiyle organik bir bağa sahipti ve Çarlık Rusya’sının otoriter geleneğini devam ettirmişti. Sovyet rejimi tekil örgütlü toplum olarak tanımlanabilir. Çünkü tüm toplumsal etkinlikler tek bir emrin altındaki atanmış idareciler hiyerarşisi tarafından yürütülmektedir. SSCB’nin üçüncü Anayasası; SSCB’yi proletarya diktatörlüğüne dayanan, köylü ve işçilerin federal devleti olarak tanımlayan 1936 Anayasasıdır (GÜRKAN, 01.05.1964). 1977 Anayasasına göre Sovyetler Birliği çok uluslu sosyalist bir federasyondur. Sovyet Federalizmi, tek ve merkezi bir devlet olan Çarlık Rusya İmparatorluğu’nu yıkan bir devrim sonucu kurulmuştur (Doğan, 2020). 1917 yılına kadar Rus Çarlığının siyasi çekirdeğini oluşturan Rusya, 1917’den 1991’e kadar SSCB’nin en önemli cumhuriyeti olarak kalmış, 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla bağımsız bir ülke konumuna gelmiştir. Rusya’da Rusların dışında 100’den fazla halk ve milliyet bulunmaktadır. Ayrıca Rusların yarısı ateisttir. İnananların ise büyük bir kısmı Ortodoks’tur. İslam, Katoliklik, Yahudilik ve Budizm, Rusya’da yaşayan insanların mensubu oldukları diğer dinlerdendir. Coğrafi açıdan dünyanın en büyük ülkesi ve buna bağlı olarak sosyal farklılıklara sahip olan Rusya’nın federal sistemle idare ediliyor olması siyaset biliminin doğasına uygundur.

Federalizm günümüzde hayli yaygın bir siyasi örgütlenme biçimidir. Federal devletler bütünleşme ya da ayrılma yoluyla oluşur. Dünyada 24 devlet federasyon şeklinde yönetilmektedir. Bu devletlerden bazıları; ABD, Kanada, Avusturya, Güney Afrika Birliği, Birmanya, Hindistan, Pakistan, İsviçre, Almanya, Malezya, Nijerya, Venezuela, Uganda, Zaire, Arjantin, Belçika ve Rusya Federasyonu. Bu Federe devletlerin içinde yaşayanların iki türlü vatandaşlıkları vardır. Bunlar hem bir federe devletin hem de federal devletin vatandaşlarıdır. Devlet egemenliğinin içte kullanılması federe devletlerle, federal devlet arasında bölüşülmüştür. Dış egemenliğin kullanılması ise federal devlete aittir. Ve Federalizm, bir ülkeden ötekine çok farklı özellikler göstermektedir. Bu bakımdan federal devlet sayısı kadar federalizm olduğu söylenebilir. Federalizm, Yeltsin ve Putin dönemleri olmak üzere iki farklı uygulamaya sahne olmuştur. Yeltsin döneminde yerelleşme öne çıkarken Putin döneminde tam tersi olarak merkezileşme eğilimleri öne çıkmıştır.

Rus Federalizmi 1990’ dan 2000’ e kadar yerelleşme, 2000’den günümüze kadar ise merkezileşme eğiliminde olmuştur. 20 Haziran 1990 tarihli bağımsızlık deklarasyonunda federe bölgelerin haklarının genişletilmesinin bir ihtiyaç olduğu belirtilerek bu hakların genişletilmesinin önündeki engellerin kaldırılması vurgulanmıştır. 1991‐1992 yılları arasında Rusya’da etnik ayırımcılık eğilimleri büyük bir tehdit oluşturmuştur. Düşünce olarak merkeziyetçilikten uzaklaşma arzusu ağırlıkta olduğundan merkezdeki güç buna bağlı olarak istikrarsızlaşmıştır. Bu dönemde Yeltsin o ünlü “… yutabileceğiniz kadar özerklik alın…” çağrısını yapmıştır. Rusya Federasyonu’nun çatısı altında 31 Mart 1992 tarihinde “Federal Antlaşma” imzalanmıştır (Akhiyadov, 2021). Federal Anlaşma: Federal devlet ile federe devletler arasındaki yetki ilişkilerini çözümlemek amacıyla hazırlanmıştır. Federal devletle federe yapılar arasındaki hiyerarşiyi düzenleyen bu anlaşmayı Tataristan ve Çeçenistan Cumhuriyetleri imzalamamıştır. Hatta Tataristan federal anlaşmanın onaylanmasıyla eşzamanlı olarak yapılan referandum sonucu bağımsızlığını ilan etmiştir (AĞIR, RUSYA FEDERASYONU’NDA YÜRÜTMENİN KONUMU VE OTORATİRLEŞME, 2014).

Güç kaybının domino etkisi gösterdiği bu dönemde bir proje ve KGB ajanı olan Vladimir Putin çıka geldi ve 1999 yılında Çeçenistan’a karşı başlatılan ikinci savaşta Vladimir Putin’in yıldızı parlamış ve Mart 2000’ de federal merkez ile bölgeler arasındaki ilişkileri yeniden düzenlemek ve merkeziyetçiliği ön plana çıkarmak sözüyle Rusya Cumhurbaşkanlığı’na seçilmiştir. Ve bu dönemden itibaren Rusya Federasyonu hızlı bir merkezileşme sürecine girdi. Merkezileştirme çabalarına güçlü bir muhalefet oluşmamıştır. Bunun en temel nedeni Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasındaki 10 yıllık dönemde yaşanan sosyal ve ekonomik krizlerdir. Bu kriz döneminde ciddi travmalar yaşayan Rus halkı, ekonomik ve sosyal yaşamın düzene girmeye başlamasıyla birlikte Putin’e ve politikalarına desteklerini artırarak devam ettirmişlerdir. Putin ile birlikte federal sistemde köklü değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Federe birimlerin her biri eşit kabul edilmesine karşın, cumhuriyetlere daha fazla özerklik verilmiştir. Rusya Federasyonu’nda tek tip federe devlet yapısı bulunmamaktadır. Eşitler içerisinde bile farklılıkların söz konusu olması rahatsızlık vermektedir.

Rus hükümet, lider ve yöneticiler merkezileşmeyi birkaç yıllık istisnalar dışında tarihten gelen doğal bir öğreti edinmişlerdir kendilerine. Çarlık döneminde 1708 tarihli emirle İsveç idari yapılanmasından kopya edilen ve temel birimler olarak kabul edilen 8 adet Guberniya (Valilik) kurulmuştur. Guberniyanlara atanan valiler Petro’ya bağlı kişiler arasından seçilerek, bu valilere yasama, yürütme ve yargı güçleri ile mali yetkiler verilmiş ve bu büyük bölgelerin tamamı onların kontrolüne bırakılmıştır. 1917 devrimi esnasında Guberniyanların sayısı 70’i aşmıştır (AĞIR, RUS TİPİ FEDERALİZM, 01.02.2015). Bu dönemde sekiz bölgeye Çar tarafından yasama, yürütme ve yargı gibi önemli devlet yetkilerinin verilmiş olması ve belirli oranda mali özerklik tanınması, dönem itibariyle önemli bir reform olarak algılanabilir. Ancak; bölge valilerinin çar tarafından atanarak ona bağlı olarak görev yapıyor olmaları, çarların otoriter yapıları da göz önüne alındığında, bu bölgelerdeki yönetimleri özerk olarak nitelemeyi olanaksız kılmaktadır. Çok uluslu olma problemine ise Çarlık Rusya’sının bulduğu çözüm ise aşırı merkeziyetçilik politikası ve Rus olmayan halkların Ruslaştırılması olmuştur. Rus dili tek yönetsel ve resmi dil olarak dayatılmıştır. Çarlık Rusya’sında fethedilen yerlere sınırlı bir özerklik tanınarak Çarların otoriteleri hâkim kılınmaya çalışılmış, ardından ise dil başta olmak üzere bazı argümanlar kullanılarak tek bir ulus oluşturulmaya çalışılmıştır.

30 Aralık 1922 tarihinde imzalanan Birlik Antlaşması sonucunda 4 cumhuriyet ve 26 özerk bölgenin birleşmesiyle SSCB kurulmuştur. Komünizm yeni bir “fikir” olduğu için milliyetçi istekleri baş gösterdi kuruluş zamanlarında. Bu milliyetçi istekleri tamamen sindirmek ve bu istekleri Marksist‐Leninist öğretiye uyumlu kılmak için Bolşevikler, kendisi de etnik Gürcü azınlığa mensup olan Stalin’i görevlendirmişlerdir yani güç kullanılmıştır.

Rusya Federasyonu’nun Putin döneminde ise farklı milletler sorunu her dönemde olduğu gibi yine karşımıza çıkıyor. Bu eşitsiz yapı çeşitli sorunları beraberinde getirmiş, Putin ise federal yapıyı merkezileştirerek bu sorunlara çözüm arayışına girmiştir. Bu değişikliklerden en önemlisi Rusya Federasyonu topraklarının sekiz federal üst bölgeye bölünmesidir. Putin’in ülkeyi 8 ayrı üst bölgeye ayırarak yöneticilerini merkezden atamasının altında yatan ana düşüncenin, federe birimlerin sayısının birleştirmeler yoluyla azaltılması olduğu Rus halkı arasında yaygın bir düşüncedir. Bu bölgelerin idarecileri doğrudan başkan tarafından atanmakta ve devlet başkanının yetkilerini kullanmaktadır. Bu önemli değişiklik ülkenin bütünlüğüne yönelik tehdit ve kaygılardan kaynaklanmıştır. Bu durum özerk birimlerin kontrolünün etkinliğini artırmaya yaramış olup, yapısal olarak federasyonun yeniden düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Federal birimlerin üzerinde doğrudan başkana bağlı birimlerin oluşturulması federe devletleri rahatsız etmektedir.

Federe devletlerin aksine cumhuriyetler merkezle olan ikili anlaşmaları sayesinde toplanan verginin oldukça az bir kısmını merkeze ödemektedirler. Örneğin, Tataristan %14, Başkortosdan %26, Sverdlovsk Oblastı %51 ödemektedir. Bu eşitsizlik durumundan özellikle merkezi besleyen (donorist) birimler rahatsız olmaktadır ki bu birimler oblastlardan müteşekkildir. Öte yandan Putin, federe birimlerin daha fazla özgürlük ve güvenlik taleplerini jeopolitik ve ulusal güvenlik gerekçesiyle geri çevirmiştir. Merkezileştirme çabalarına güçlü bir muhalefet oluşmamıştır. Bunun en temel nedeni Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasındaki 10 yıllık dönemde yaşanan sosyal ve ekonomik krizlerdir. Bu kriz döneminde ciddi travmalar yaşayan Rus halkı, ekonomik ve sosyal yaşamın düzene girmeye başlamasıyla birlikte Putin’e ve politikalarına desteklerini artırarak devam ettirmişlerdir. Ama Putin’in bunlarla yetinmeyerek kendisi destek almaya çalışırken bu yolda aynı zamanda rakiplerine de bir hamle yapmak isteyerek yeni oluşturduğu bölgelerin çoğunun yönetimine eski generalleri ataması ve siyasal partilerin sayılarını azaltmak için 1000’den daha az üyesi ve en az 45 federe birimde örgütü bulunmayan partilerin kapatılmasını öngören yasayı Duma’ya göndermesi bu yönde attığı adımlardan birkaçıdır. Alt Meclis (Duma) yerleşim esasına göre 4 yıl için seçilen 450 üyeden; Üst Meclis (Federal Kurul) ise 851 Cumhuriyet ve Bölgeden ikişer kişi olmak üzere 178 üyeden oluşmaktadır (Aleskerli, 2005).

IV. Sonuçları

Çarlık döneminde yapılmaya çalışılan bütün asimilasyon çalışmaları ulaşılmak istenen amaca ters sonuç doğurmuştur. SSCB döneminde Çarlık Rusya’sından kalan yönetimde merkeziyetçilik mirasını korumak istemiş ama bir zayıflık anında milletler teker teker bağımsızlıklarını ilan ettiler. Rusya Federasyonu ise şu ana kadar bu 2 farklı yolu da gördü Yeltsin ve Putin ile. Putin Belarus, Gürcistan ve bu eski topraklarına ulaşıncaya kadar ülkelere müdahale etmeye ve adeta kukla hükümetlerini kurmaya devam ediyor. Rus halkının Putin’in politikalarına karşı gelmesi beklenmemelidir. Ancak; Rusya’nın Kırım’ı yapılan bir halk oylamasının meşruiyetine dayanarak topraklarına bağlayıp “federe cumhuriyet” statüsü vermesine bir tepki olarak ham petrolün varil fiyatı 2014’ün son aylarından itibaren kademeli olarak 110 dolardan 50 dolarların altına düşürülmüştür. Merkeziyetçilik günümüzde birçok ülkede şart durumda. Ama bu merkeziyetçilik aşırı sağ düşünceye, silah zoru ile birleşmelere varınca işte orada sonuçlar çok ağır olabilir.

Kaynakça

AĞIR, O. (01.02.2015). RUS TİPİ FEDERALİZM. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 27-54.

AĞIR, O. (01.02.2015). RUS TİPİ FEDERALİZM. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 27-54.

AĞIR, O. (2014, 06 05). RUSYA FEDERASYONU’NDA YÜRÜTMENİN KONUMU VE OTORATİRLEŞME. Doktora Tezi. Malatya.

Akhiyadov, M. (2021, 11 15). Rusya’da Federalizm Tartışmaları. İNSAMER: https://www.insamer.com/tr/rusyada-federalizm-tartismalari.html adresinden alındı

Aleskerli, A. (2005). RUSYA FEDERASYONU ANAYASASI. TÜRK ANAYASA HUKUKU SİTESİ: https://www.anayasa.gen.tr/rusya.htm adresinden alındı

ÇAM, E. (2000). ÇAĞDAŞ DEVLET SİSTEMLERİ. İstanbul: Der Yayınları.

Doğan, O. (2020, 04 22). Lenin – Sosyalizmin Kızıl Şafağı. BSM Kolektif.

GÜRKAN, Ü. (01.05.1964). S.S.C.B. SİYASÎ REJİMİNİN ANA HATLARI. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 156-198.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir