MakaleSiyaset Bilimi

Satranç Tahtası: Ukrayna Krizi

ÖZ

Ukrayna krizini strateji oyunu olan satranç üzerinden okunması doğru olacaktır. Ukrayna stratejik konumu gereği, soğuk savaş döneminden kalma iki blok arasında kalmaktadır. Batısında AB ve NATO, doğusunda ise SSCB’nin günümüzdeki en büyük varisi olan Rusya Federasyonu yer almaktadır. Bilindiği üzere satranç iki oyuncu tarafından oynanmaktadır ve rakiplerin birbiri üzerinde hakimiyet kurması ile sonuçlanmaktadır. Ukrayna ana karası bu iki blok arasında adeta bir tampon bölge olarak yer almaktadır. Soğuk savaşın 1991 yılında sona ermesiyle iki rakip blok satranç tahtası üzerinde hakimiyet kurabilmek adına, farklı stratejilere başvurmuşlardır. Bu çalışma metot olarak krizdeki analiz tahlillerini kullanacak ve her iki bloğun stratejilerine yer vererek Ukrayna krizini açıklamaya odaklanacaktır. Çalışma 1991 yılından günümüzde yaşanan krize kadar geçen süreyi ele alacaktır.

Anahtar Kelimeler: Rusya, Ukrayna, ABD, AB, NATO, Kriz Minsk Antlaşması, SSCB, Soğuk Savaş.

Giriş:

Bilindiği üzere satranç iki rakip üzerinden oynanmakta ve karşılıklı stratejiler tarafından oyunun seyri değiştirilmektedir. Oyunun en temel kuralı ise şahı tehlikelerden olabildiğince uzakta tutma ve savaşı şaha yaklaştırmamaktır. Soğuk Savaş döneminde satranç tahtası olarak tabir edebileceğimiz zemin dünya coğrafyasıydı. 1991 yılında SSCB’nin dağılması ile birlikte Soğuk Savaş literatür üzerinde bittiği düşünülmüş ve bunun üzerinde çokça çalışma yürütülmüştür. Gerçekte olan ise Soğuk savaş belli bir süre donmasıydı. Satranç tahtası üzerinde oluşan zemin aşağıda açıklanacaktır. Tahtanın açıklaması yapılmadan önce Ukrayna’nın kısa bir tahvilini yapmak doğru olacaktır.

Ukrayna’nın stratejik konumu gereği tarih boyunca farklı uluslar, imparatorluklar ve devletler tarafından işgal edilmiştir. Önemli bir kavşak konumunda yer alan Ukrayna, hem doğu-batı hem de kuzey-güney koridorlarının kesiştiği bir bölgedir. Karedeniz, Avrupa, Asya ve Ortadoğu arasında önemli bir kavşakta yer almaktadır. Karadeniz’e komşu olmasıyla birlikte denizin güneybatı köşesi İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Ege Denizi ile Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na bağlanıyor. Aynı şekilde Kerç Boğazı üzerinden Azak Denizi ile de doğu bağlantısına sahiptir (Mecdi, 2021). Kısaca yukarıda sayılan coğrafi bölgelerinin güvenliği Karadeniz’in hakimiyeti ve kontrolü açısından önemlidir.

1991 yılında dağılan SSCB ile 15 bağımsız ülke ortaya çıkmıştır. Ukrayna ise bu devletlerden birisidir. Ukrayna’da yaşanan krizin temeli 1991 yılında SSCB’nin dağılmasına kadar götürebilir. Bu süreçten sonra krizin çıkma noktasında belli başlı noktalarda kırılmalar yaşanmıştır. 2004 yılındaki Turuncu Devrim ve Kasım 2013’de yaşanan gelişmeler bu kırılmalara örnektir. 2004 yılında yaşanan turuncu devrime kadar Ukrayna Rus yanlısı politikacılar tarafından yönetilmekteydi. Ukrayna bağımsızlık sonrasında ekonomik olarak zor dönemler yaşamış, ekonomik zor duruma ek olarak 2004 yılında yaşanan Turuncu Devrim ile birlikte siyasi sorunlar eklenmiştir (Öztürk, 2014). Yaşanan siyasi sorunlar ve Turuncu Devrim’in etkisi İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan ve dünyayı iki kutup haline dönüştüren Soğuk Savaşı tekrar gündeme getirmiştir. Yaşanan gelişmeler yıllar içerisinde AB, NATO ve Rusya’yı karşı karşıya getirmiştir.

2010 yılında yapılan seçimleri Rus yanlısı olan Yanukoviç kazanmıştır. Bu seçim Turuncu Devrimi sona erdiğini ilan etmiştir. Seçim sonuçlarına göre Ukrayna 6 yıllık bir aradan sonra yine Rus yanlısı politikalar izleyeceğini göstermiştir. 2004 yılında seçimleri kazanan Yuşenko seçim vaadi olarak kullandığı AB ve NATO’ya üyelik propagandası başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Seçmenin bir diğer beklentisi olan ekonomi ise başarısız olmuştur (Öztürk, 2014). Bu durum karşısında muhalefette olan Yanukoviç’in seçimleri kazanmasına sebebiyet vermişti.

Yanukoviç iktidara geldikten sonra yapmış olduğu ilk atılım ise Kırım yarımadasında bulunan Rus Karadeniz Filosunun 2017’de bitecek olan anlaşma süresini, 2042 yılına kadar uzatmıştır. Günümüzde yaşanan krizin somut temeli yavaş yavaş oluşmuştu. Yanukoviç, ek olarak 2013 yılında, Doğu Avrupa Ortaklık zirvesinde AB ile Ortaklık antlaşmasını imzalamaktan son anda Rusya’nın baskısı üzerine vazgeçmiştir. Gelişmenin yaşanmasının hemen ardından protesto ve sokak gösterileri Ukrayna’da baş göstermiş ve kriz patlak vermeye başlamıştır. Kriz ile birlikte iktidar değişimi gerçekleşmiştir (Karabulut, 2016). Belirtildiği üzere analiz açısından Ukrayna’yı satranç tahtası olarak ele alındığını belirtmiştik. Kısa bir tahvile yer verdiğimiz tahta üzerinde anlaşılacağı üzere Ukrayna iki blok arasında kalmış ve bu ortada kalma süreci satrançtaki rakiplerin hamlelerini belirlemiştir. Aşağıda yer alan Ukrayna haritasında ülke içinde konuşulan dillerin dağılımı yer almaktadır.

Harita 1: Ukrayna Dil Haritası

(CNN, 2014).

Harita incelendiği taktirde gözüken odur ki satranç tahtası üzerinde yer alan rakiplerin konumu rahatlıkla okunabilmektedir. Yukarıda verilen dil haritası ülke içinde oluşan kutuplaşmayı da göstermektedir. Genel seçimlerde veya kriz ortamında yukarıda ki dil haritası Ukrayna için temel bir göstergedir.

Krizde önemli olan aktörlerin analizlerinin yapılması doğru olacaktır. İlk aktör olarak Rusya’da Putin 1999 yılında iktidarı ele almış, bu süreçten sonra Rusya’nın ve dünyanın en büyük aktörlerinden birisi olma yolunda ilk adımı gerçekleştirmişti. Putin, yapmış olduğu reformlar ile birlikte Rusya ekonomisi kalkınmaya başlamış, dünyanın en önemli güçlerinden birisi olma yolunda ilerlemeye başlamıştır. Rusya’nın kısa bir sürede tekrar güçlenmesi Soğuk savaşın tekrar filizlenmesine neden olacaktır. Güçlenen Rusya ve Putin eski SSCB topraklarında hakimiyet kurma istediğini de ön plana çıkarmıştı. Ordu bakımından dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi olan Rusya, satranç üzerindeki ilk hamlesini ekonomi üzerinden oynamış ve var olan yeraltı kaynakları ile zeminini sağlamlaştırmıştır. Ukrayna’nın konumu özellikle Rusya açısından önem teşkil etmektedir. Boru hatları, enerji transferi, milli güvenlik ve bölge üzerinden yürütmüş olduğu ticaret hacmi Rusya açısından önem arz etmektedir. Soğuk Savaş sonrası bölge üzerinde NATO ve AB’nin politikaları Rusya açısından bir güvenlik tehdidi olarak algılanmaktadır (Güler, 2021). Ancak Rusya’nın özellikle AB ve NATO’nun yayılmacı politikalarına karşı sergilemiş olduğu agresif politikaların yanında başka nedenlerde bulunmaktadır.

Oyunun diğer aktörleri ise AB ve NATO’dur. Avrupa Birliği, bölgede istikrarı ve barışı sürdürmek adına, ekonomik temelli kurulan örgüt 1990’lı yılların başında dünyada meydana gelen değişimlerden sonra, yapmış olduğu genişlemelerle önemli bir güç haline dönüşmeye başlamıştır (Tüysüz, 2014). SSCB dağıldıktan sonra, Doğu Avrupa bölgesinde oluşan güç boşluğunu doldurmak ve birliğin güvenliğini sağlamak adına sınırlarını genişletmeye devam etmiştir. Bu genişlemelerden en önemlisi ise 2007 yılında Romanya ve Bulgaristan’ın birliğe dahil olmasıyla gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği bu genişleme dalgasıyla birlikte Karadeniz’e uzanmıştır. Soğuk Savaş döneminde Varşova paktının ulaşmış olduğu sınırlar, Avrupa ülkeleri üzerinde komünizm tehlikesi yaratmıştı. Paktın dağılmasıyla birlikte hem AB’nin güvenliği hem de Rusya’nın tekrar güçlenip tehlike uyandırmaması adına, Doğu Avrupa ülkeleri birliğe dahil edilmiştir.

NATO, ikinci Dünya Savaşından sonra SSCB’den gelebilecek olan tehditlere karşı kurulmuş olan bir örgüttür. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve SSCB’nin dağılmasına rağmen NATO hala etkinliğini sürdürmektedir. Bunun en önemli nedeni ise Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkacak yeni tehditlerin NATO tarafından ortadan kaldırılması gereken tehditler olarak kabul edilmesi yeni bir strateji etrafında mücadele edeceğinin sinyalini vermektedir (Akdemir , 2014). Söz konusu Strateji ise “Kapsamlı Güvenlik Stratejisidir” (Dedeoğlu, 2003, s. 237). Bu stratejiye göre NATO’nun müdahaleleri NATO üyeleri ülkeleri ile sınırlı kalmayacak, uluslararası güvenliği ve istikrarı bozacak her türlü tehdide karşı harekete geçebilecektir. Bu stratejide dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Bu hususlardan birincisi: SSCB gibi veya Varşova Paktı gibi düşman ülke veya pakt bulunmamaktadır. Bunun yerine ise terör eylemleri gibi uluslararası barışı ve istikrarı bozan her türlü hareket tehdit olarak algılanmaktadır. Diğer ikinci bir husus ise uluslararası barışı ve istikrarı bozan her türlü tehlikeyi kendi faaliyet alanı içinde düşünmüştür.

Soğuk Savaş sonrası AB, NATO ve Rusya, batıdan doğuya ve doğudan batıya Karadeniz’e doğru genişlemeye devam etmiştir. Bu genişleme özellikle AB ve NATO’nun eski Varşova Paktı üyeleri ve SSCB devletleri üzerinde yayılmasıdır. Bu nokta Rusya açısından güvenlik tehdidi olarak algılanmış ve kimi düşünüre göre Ukrayna Krizinin patlak vermesine neden olmuştur.

Ukrayna Krizi

Ukrayna, anayasasına göre ülke üniter bir devlettir. Ukrayna idari olarak 24 vilayetten oluşmaktadır. Bu yapının içinde Kırım da 2014 yılına kadar kabul edilmekteydi. Başkent Kiev ve Sivastopol kentleri ise özel statülü şehirler olarak anılmaktadır. Ülkenin etnik yapısı ise Ukraynalılar ve Ruslar tarafından oluşmaktadır. Etnik mezhepsel yapısı isi Ukrayna Katolik ve Ortodoks, Rus Ortodoks olarak ayrılmaktadır. Ülkede konuşulan diller ise Rusça ve Ukraynacadır. Ukrayna’nın doğusunda bulunan özellikle Rus yanlıların ve Rusça konuşan halkın yüksek olduğu üç vilayetten oluşmaktadır. Bu vilayetler ise Donetsk (Donbas), Harkov ve Luhanks’tır. Bu üç vilayet bir diğer ayrışmanın da temelini oluşturmaktadır. Aşağıda verilen harita 2 incelendiği taktirde ayrışma siyasal olarak da görülmektedir.

Ukrayna özelinde ülke yönetimi, Rusya yanlısı siyasilerin elinde bulunmuştur. 2004 yılında yaşanan Turuncu Devrimden öncesinde Ukrayna’da Rus yanlısı bir yönetim bulunmaktaydı. 2004 yılında yaşanan bu kriz ülke yönetimin seyrini değiştirmesine neden olmuştu. 2004’de yapılan seçimlerde Viktor Yanukoviç ile Turuncu Devrime öncelik eden Viktor Yuşenko yarışmıştır. Seçim sonucunda Rus yanlısı olan Yanukoviç kazandığı ilan edilmiş fakat muhalefet seçimlerde hile yapıldığı iddia ederek halkın sokaklara inmesine neden olmuştur (Öztürk, 2014). Sokak olaylarından sonra Ukrayna parlamentosunun almış olduğu karar doğrultusunda seçimler yenilenmiş ve bu sefer %52 oy olan Yanukoviç seçimleri kazanmıştır. Ukrayna bağımsızlığından beri süre gelen Rus yanlısı siyasilerin yenilenen seçimler ile birlikte egemenliğini yitirmesine Turuncu Devrim denilmektedir. Ukrayna’da yaşanan krizlerin ilki Turuncu Devrim ile başlamıştır. Aşağıda yer verilen 2004 seçim haritası Turuncu devrimin başlama sürecinde halkın kutuplaşma şeklini göstermektedir. Dikkatli incelendiği taktirde harita 1’de ifade edilen bölgeler üzerindeki ayrışmalar ortaya çıkacaktır. 2004 yılında seçimlerden sonra başlayan Turuncu Devrim, ileriki yıllarda yaşanacak olan krizin temelini oluşturmaktadır.

Harita 2: 2004 Ukrayna Seçim sonuçları.

(Aydınlık, 2022).

SSCB’nin Soğuk Savaş sonrası yıkılması, etkin olduğu bölgelerde hakimiyetini kaybetmesine neden olmuştu. Soğuk Savaş döneminde ABD’nin uygulamış olduğu ve NATO’nun genişlemeleri ile devam eden caydırıcılık politikaları, SSCB’nin dağılmasından sonrada devam etmiştir. AB ve NATO’nun Karadeniz bölgesinde yapılan genişleme alanlarından bahsedilmiştir. Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte Rusya yeniden bir güç ve ivme kazanmıştı. Bu ivme ve güç ile birlikte etkisini kaybettiği eski SSCB topraklarında tabiri caizse arka bahçesinde varlığını hissettirmeye başlamıştır. Konvansiyonel silahların bir yıkım yaratacağını bilen büyük devletler bu tür sıcak çatışmalardan kaçınmaktadırlar. Bunun yerine ise literatürde Hibrit savaşları olarak anılan çatışma türü tercih edilmektedir. Satranç tahtası üzerinde bulunan aktörler Ukrayna özelinde karşılıklı olarak stratejik hamleleri yapmaya başlamışlardır.

Ukrayna krizinde Rusya’nın politikalarını; Ukrayna’da bulunan Batı yanlısı hükümeti yıpratmak ve uzun vadede Rus yanlısı bir hükümeti iş başına getirmek, Ukrayna’nın Batı ile yakınlaşmasını engellemek, ülke içinde bulunan vatandaşlarını ve Rusça konuşan ülkedeki halkın desteğini sağlamak olarak sıralanabilir (Karabulut, 2016). Douglas Mastriano’ya göre Rus taktiği, sürekli bir bilgi/psikolojik harp, kendine yakın olan halkı kışkırtarak ülke içinde siyasi bir istikrarsızlığın sağlanması, isyancılara karşı Ukrayna tarafından alınacak olan önlemlere karşı sınırlara gönderilen askeri birlikler ile birlikte caydırıcı bir güç uygulanması, insani yardım altında isyancı birliklere mühimmat yardımını içermektedir (Mastriano, 2014).

Yukarıda Mastriano’nun bahsetmiş olduğu bilgi savaşını Rus medyası başarılı bir şekilde uygulamıştır. Rus kaynakları Ukrayna’da yaşanan krizin tamamen bir iç çekişme/iç savaşın yaşandığının özellikle vurgulamış, mühimmat sevkiyatının ise tüzel kişilik ve özel gruplar tarafından yapıldığını, bölgede yaşanan çatışmalarda ise Rus askerlerinin olmadığını, Rus Ordusu ile bağlantılı olanların ise, eski ordu mensuplarını olduğunu gibi tezleri savunarak AB ve NATO’nun krizde aktif bir şekilde rol almasını savuşturmuştur. Bu şekilde yaratılan kamuoyu ile birlikte Batı’da bir çatlaklar oluşturulması sağlanmış sonuç olarak ise her iki tarafın birbirlerini suçlayan bir çekişme sahnesi yaşanmıştır.

Rus yanlısı Yanukoviç 2010 yılında iktidar olmasıyla birlikte Batı’nın desteklediği Turuncu Devrim sona ermiş ve ülke içinde şiddet olayları artmaya başlamıştır. 2013 yılının sonlarına doğru Turuncu Devrimi andırır şekilde başlayan ve geniş kitlelerin otoriterizm ve yolsuzluk ile özdeşleştirdikleri Avrasya Birliği taraftarı Devlet Başkanı Yanukoviç’i AB ile iş birliğini sürdürmeye zorlamak istedikleri gösteriler sadece Yanukoviç’in devrilmesini değil, domino etkisi ile bir dizi kritik gelişmeyi de beraberinde getirdi (Güneş, 2014). Böylelikle Euro meydan olayları ortaya çıkmıştır. İlk başlarda barışçıl ve geniş tabanlı olan eylemler daha sonra şiddet gösterilerine evirilmiştir.  

ÖZET

2013 sonlarında Turuncu Devrimi andırır biçimde başlayan ve geniş kitlelerinotoriterizm ve yolsuzluk ile özdeşleştirdikleri Avrasya Birliği taraftarı Devlet Başkanı Yanukoviç’i AB ile iş birliğini sürdürmeye zorlamak istedikleri gösteriler sadece Yanukoviç’in devrilmesini değil, domino etkisi ile bir dizi kritik gelişmeyi de beraberinde getirdi. Barışçıl ve geniş tabanlı söylemlere sahip gösteriler şiddetlendi. Euromeydan merkez sağ ve faşist bir siyasi koalisyonun kontrolüne geçti. Göstericiler arasında meydanda inisiyatifi elinde bulunduran faşist grupların silah kullanmaya başlaması ile onlarca insan öldü. Krizin ilk sonucu olarak Yanukoviç ülkeyi terk etmek durumunda bırakılırken Meclis Başkanlığı, Başkanlık ve Başbakanlık mevkilerine geçici sıfatlarla muhafazakâr merkez sağ ve faşist partilerin desteklediği bir koalisyon el koydu. Yolsuzluğa bulaş-mış valilerin yerine daha da yolsuzluk içindeki oligark valiler atandı. Batı, borç verme karşılığında yeni yönetime tam bir neo-liberal programı kabul ettirdi (Güneş, 2014).

Buna karşılık Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti Ukrayna’dan ayrılmak ve Rusya Federasyonu’na katılmanın oylanacağı bir referanduma gitti. Yaşanan ilk krizde Kırım Ruslar tarafından ilhak edilmiştir. Kırım’ın ilhakı ile birlikte Ukrayna’nın Doğu eyaletlerinde Rusya’ya katılma yönünde gösteriler başladı. Kırım Ruslar için önemli bir kazanımdır fakat Moskova’nın asıl hedefi ise Donbas bölgesidir. Eski SSCB propagandalarında geçen bir cümle krizin asıl nedenini net bir şekilde anlamamıza yardımcı olacaktır. Propaganda afişinde yazanlar ise: “Donbas Rusya’nın kalbidir”.

Doğu Ukrayna Krizi

Yukarıda geçen bölümde bugünkü krize kadar geçen sürecin kısmi bir temeli anlatılmıştır. Yukarıda ki kısımdan da anlaşılacağı üzerine Ukrayna özelinde bir satranç stratejisi taraflardan tarafından karşılıklı hamleler ile birlikte işlenmiştir. İlk olarak 2004 yılında yaşanan yönetim değişimi ile birlikte Batı yanlısı Turuncu Devrim başlamış, 2010 yılındaki seçimler ile birlikte 2004 yılından önceki formasyona dönen Ukrayna’da halk Rus yanlısı yöneticiler tarafından yönetilmiş ve 2013 yılında ise Euro meydan adı verilen Batı yanlısı gösteriler başlamıştır. Bu gösterilerin sonucunda ise Kırım Özerk Cumhuriyetinde referandum yapılmış ve halk oylamasının sonucunda Rusya’ya katılım gerçekleşmiştir. Gerçekleşen katılım sonucunda yukarıda verilen harita 1 tekrar incelenmesinin yapılması doğru olacaktır. Haritada belirtilen özellikle Rusça konuşan halkın çoğunluğunun bulunduğu Donbass ve Luhanks bölgelerinde şiddet gösterileri yaşanmaya başlanmıştır. Günümüzde yaşanan krizin asıl nedenin bu iki bölge üzerinde hakimiyet kurma çabasından dolayı taraflar karşı karşıya gelmektedir.

Kırım ilhakından sonra Doğu ve Güney Ukrayna vilayetleri önce geniş federal hakların tanınacağı anayasal bir statü için vilayetler düzeyinde otonomi ilan ettiler (Güneş, 2014). Bunu, tıpkı Kırım’da olduğu gibi doğu vilayetlerinin Rusya’ya bağlanma hamlesi olarak değerlendiren yeni Kiev yönetimi Donetsk, Lugansk ve diğer “federalist” isyancıları “ayrılıkçı teröristler” olarak değerlendirip askeri operasyonlarla sorunu çözme anlayışını benimsedi (Güneş, 2014). Rusya’nın federalist vilayetleri için, NATO’nun yeni Kiev yönetimini desteklemesi ve karşılıklı askeri yığınaklara ve manevralara başlanmasıyla Nisan 2014 sonuna gelindiğinde, soğuk savaş sonrasında sıcak savaş çanları yeniden çalmaya başladı. Mayıs ayında ABD, AB ve yeni Kiev Yönetimi ile Rusya Federasyonu arasında yapılan Cenevre görüşmelerinde alınan tansiyonu düşürücü önlemler hayata geçirilemedi (Güneş, 2014).

Yaşanan görüşmelere siyasal organlardan ziyade NATO’nun katılması Rusya tarafından bir savaş tehdidi olarak algılanmasına neden olmuş, Ukrayna ise Doğu ve Batı arasında sıcak bir savaşa evirilmesi olarak yorumlanmıştır.

(DFT, 2021).

Afişte belirtildiği üzere Rusya Federasyonu’nun ikinci hedefi Donbas ve Luhanks bölgesidir. Kısaca bu iki şehir çalışma süresince Doğu Ukrayna olarak anılacaktır. Bu bölgeler harita 1’de ifade edildiği gibi Rusça konuşan ve Rus yanlısı halkın çoğunlukta bulunduğu bölgelerdir. 18 Mart 2014 yılında Kırım Ruslar tarafından ilhak edilmesiyle beraber Doğu Ukrayna bölgesinde Rus yanlısı halkın Ukrayna hükümetine karşı ayrılıkçı söylemleri artmaya başlamış ve 6 Nisan 2014 yılında Doğu Ukrayna Krizi patlak vermiştir (CNN, CNN Türk, 2022). Satranç tahtası üzerinde yapılan karşılıklı stratejik hamlelere bakıldığında Rusya doğru adımlar atarak tarihi, kültürel ve ekonomik olarak belli başlı çıkarımların sahibi olmuştur. Doğu Ukrayna’nın Rusya için kısaca önemi ise yukarıda verilen SSCB’nin ikinci dünya savaşında kullandığı propaganda afişinde net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu iki bölgenin incelemesi yapıldığı zaman önemli yer altı kaynaklara ve geniş sanayi kollarına sahiptir (CNN, CNN Türk, 2022).

Ukrayna, AB resmî belgelerinde Avrupa Komşuluk Politikası statüsünde ülke olarak tanımlanmakta. Buna karşılık, kimi AB yetkilileri Kiev için “potansiyel AB ülkesi” ifadesi kullanmayı tercih ediyorlar. Gerçekten de Ukrayna ile AB arasında imzalanan Ortaklık Anlaşması, ilişkileri hukuki bir temele dayandırıyor. Ayrıca anlaşmada taraflar arasında ortak ticaret bölgesi kurulması öngörülmekteydi (Ülger Kaya, 2021). Bu kapsamda öncelikle Kasım 2013’te Kiev’de başgösteren olayları irdelemekte fayda var. Bilindiği üzere söz konusu olaylar doğrudan doğruya Ukrayna yönetiminin dış politikada tercihini ortaya koyan adımıyla birlikte

başladı. Yani, Yanukoviç yönetiminin AB ile başlattığı yeni süreçte bir derinleşme beklenirken, Rusya’nın araya girmesi ve yakın çevre politikasının önemli enstrümanlarından biri olan “Gümrük Birliği” projesini kabul ettirmesi ile birlikte olaylar patlak verdi (Erol, 2014).

Doğu Ukrayna krizinin kısaca tarihsel örüntüsü ise Kırım’ın ilhak edilmesi ile başlamaktadır. Bu ilhak sürecinden sonra Euro Meydan olaylarının gelişmesiyle birlikte alevlenmeye başlamıştır. 22 Şubat 2014’te Kiev’de olup bitenleri etkisiz aktör olarak izleyen Odessa-Donetsk hattı, Yanukoviç’in yerine gelen yönetimin Rus dilinin resmi statüsünü kaldırması ve sokaklarda faşist grupların Rus-dillilere yönelik saldırıları ile birlikte hareketlenmeye başladı (Güneş, 2014).16 Mart Kırım Referandumunun ardından Kiev’deki yeni yönetime yönelik tepki şiddetlenerek Donetsk’de bağımsız “Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin ilan edilmesi” ile yeni bir aşamaya taşındı (Güneş, 2014).7 Nisan’da Donetsk Halk Cumhuriyeti’ni ilan eden göstericileri diğer şehir-lerdeki isyancılar da izledi. Bir hafta içinde şehir idari binalarını işgal eden ve Kiev’i tanımadıklarını belirten isyancı şehirlere Slavyansk, Maripol, Horlivka, Karamatorsk ve başka iller de katıldı (Güneş, 2014).Donetsk’in liderliğini yaptığı “Doğu-Ukrayna Ayaklanması” önce bağımsızlık, hatta “Rusya’ya bağlanma” talebini dile getirirken, Rusya’nın da gerçekçi müdahaleleri ile talepleri “federalleşme” olarak revize edildi (Güneş, 2014).

Yaşanan gelişmelerden sonra taraflar diplomasi açısından iki görüşmelerde bulunmuşlardır. Bu görüşmeler Minsk 1 ve Minsk 2 olarak anılmaktadır. İlki 5 Eylül 2014 yılında gerçekleşmiştir. Ukrayna, LNR, DNR ve AGİT temsilcilerini bir masa etrafında toplayan görüşmelerin temeli Poroşenko’nun 6 Haziran günü krize diplomatik bir çözüm bulunması için bir koordinasyon grubu kurulması gerektiğini ilan etmesiyle başladı (Koçak, 2015). Poroşenko tarafından 20 Haziran’da ilan edilen 15 Madde; bölgedeki çatışmaların derhal sonlandırılması ve ayrılıkçıların işgal ettiği bölgelerden kademeli olarak çekilmesi karşılığında, ciddi suçlar işlememiş olan savaşçılara af ve Rusça konuşan bölgelere daha çok hak verilmesi gibi

sorunların çözümüne yönelik noktalara parmak basmaktaydı (Koçak, 2015). Putin’in çözüme ayrılıkçı hükümet temsilcilerinin de desteği ile ulaşılması yönündeki

baskısının ardından LNR ve DNR hükümet temsilcileri bu 15 Madde ile çözümün eğer katılımları kabul edilirse mümkün olduğunu açıkladılar (Koçak, 2015). Minsk toplantıları ise 31 Temmuz günü yine Ukrayna, Rusya, LNR, DNR ve AGİT temsilcilerinin katılımlarıyla başladı. Bir ayı aşkın bir süre bu grubun birkaç kez gerçekleştirdiği toplantılar ile devam eden Minsk görüşmeleri 5 Eylül günü imzalanan protokol ile son buldu. Taraflar arasında imzalanan bu protokolün işaret ettiği başlıca hususlar ateşkes kararı, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması, çatışma bölgelerinde seçimlerin yapılması olmak üzere toplam 12 maddeyi içeriyordu (Koçak, 2015). Çatışmaların varılan anlaşmaya rağmen devam etmesi üzerine tekrar Minsk’te toplanan grup bir memorandum yayımlandı. Bu memorandumda protokolde uygulanan ateşkes kararına ek olarak bölgedeki tüm yabancı askerlerin gönderilmesi, tüm ağır silahların bölgeden çekilmesi, savaş uçaklarının bölgedeki uçuşlarının durdurulması gibi konularda mutabık kalındı (Koçak, 2015).

2015 yılında ayrılıkçı grupların Donetsk havaalanında hakimiyet kurmak amacıyla başlattıkları operasyon ile birlikte Minsk 1 antlaşması geçerliliğini yitirmiştir. 2015’in Şubat ayında ise AGİT tarafından tarafların tekrar bir araya getirilerek yeni bir ateşkes üzerinde uzlaşılması için zemin hazırlanmaya çalışılmıştır. Minsk 2 antlaşmasında ise diğer antlaşmadan farklı olarak iki yeni üye dahil olmuştur. (Almanya ve Fransa). Normandiya dörtlüsü adıyla anılacak

olan Rusya, Fransa, Ukrayna ve Almanya’nın Dışiş-

leri Bakanları ve üst düzey hükümet yetkililerinin

görüşmeleri sonucu meydana gelen anlaşmanın

uluslararası basında ve kamuoyunda Minsk II şeklinde yer bulması, ilk Minsk protokolü ile taşıdığı benzerlikleri ortaya koyması açısından oldukça ironikti. İlk Minsk Anlaşması’ndaki noktaları hemen hemen tekrar eden bu anlaşma, tesiri açısından da ilkiyle aynı kaderi paylaşacaktı (Koçak, 2015). Tarafları Belarus’un başkenti Minsk’te 11-12 Şubat 2015 tarihlerinde bir araya getiren anlaşma ilk Minsk Anlaşması’na benzer şekilde derhal ateşkes, güvenli bölge, insani yardım ve AGİT garantörlüğü gibi görünürde bağlayıcı fakat sahadaki etkisi oldukça kırılgan noktaları içermesinin yanında, ayrılıkçı bölgelere otonomi verilmesini de öngörüyordu (Koçak, 2015). İlk ateşkes antlaşması Rusya’nın desteklediği ayrılıkçı grupların büyük kayıplar verdiği dönemde gerçekleşmesi ayrılıkçılara zaman kazandırmak adına yapılmıştır. Bu zaman sürecinde kendilerini toplayan Rus yanlısı ayrılıkçılar tekrar güçlerini kazandıktan sonra ateşkesi ihlal etmişlerdir.

Rusya, bölgede kendi askeri varlığını reddetse de diğer yandan Minsk II protokolünde belirtildiği gibi Ukrayna topraklarından yabancı askeri birliklerin ve her tür yabancı askeri mühimmatın çekilmesi konusunu tartışmaya dahi yanaşmamaktadır. AGİT Özel Gözlem Misyonunun bölgedeki çalışmaları da Rusya destekli ayrılıkçı savaşçılar tarafından engellenmektedir. Bölgenin Ukrayna ile yeniden entegrasyonunu tartışmaya dahi açmayan Rusya, diğer yandan 2020 yılı içerisinde de bölgede ruble kullanılması ve ayrılıkçı bölge halkına Rus pasaportu verilmesi çalışmalarına devam etmişti (Yaşar, 2021).

Analiz ve Sonuç Yerine

Ukrayna eski lideri Viktor Yanukovich’in 21 Kasım 2013’te Avrupa Birliği (AB) ile ortaklık

görüşmelerine katılmayacağını açıklaması sonrasında protesto gösterileri ile başlayan ve artan halk olayları neticesinde ülke yönetiminin el değiştirmesiyle farklı bir boyut kazanan Ukrayna krizi, “topyekûn” bir hibrit savaşın uygulandığı ilk örnek hâline gelmiştir (Karabulut Nedim, 2016). Bu tanım sadece Rusya için geçerli değildir. Doğu Ukrayna krizinin çıkış noktalarının en başında gelen Euro Meydan olaylarında Rus karşıtı göstericilere Batı tarafından verilen destekte tam bu tanımı kapsamaktadır. Krizin ilerleme sürecinde iki önemli aktör ortaya çıkmıştır. Bu aktörleri ortak bir alanda buluşturan benzetmesini yaptığımız satranç tahtası üzerinde bulunan Ukrayna’dır. Krize doğrudan ve dolaylı olarak

taraf olan uluslar ve uluslararası kuruluşlar, düzenli ordular ve simetrik yöntemler yerine farklı güçleri ve asimetrik yöntemleri tercih etmişlerdir.

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile ABD ve Rusya arasında başlayan görece barış dönemi son dönemde tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır. ABD ve NATO’nun Rusya’yı çerçeveleme politikası ve Rusya’nın buna karşı çıkması, Füze Savunma Sistemi çerçevesinde tehlikeli bir rekabete girişilmesi, her iki tarafında INF Sözleşmesinden çekilmesi ve bu sözleşmenin yasakladığı silah

sistemlerine yönelik çalışmaların artması hem saldırı hem de savunmaya yönelik silahlanma yarışı bölgeyi tehlikeli bir sürece sürüklemektedir (Ünalmış & Oğuz, 2019). Bölge üzerinde yaşanan çatışmaya aktörlerin stratejileri üzerinden değerlendirilmesi doğru olacaktır. Burada batının en büyük stratejisi ise ülkedeki Rusya karşıtı grupların desteklenmesi olmuştur. Soğuk savaş öncesi ve sonrası terminoloji incelendiği taktirde batının stratejisi açıkça ortaya çıkacaktır. İlk amaç Soğuk savaş sürecince Doğu Bloğunun en büyük ülkesi olan SSCB’nin çevrelenmesidir. Soğuk savaş sonrası dönem içinde aslında yine aynı strateji kullanılmış fakat bu sefer aktörler farklı isimlerle anılmıştır. Ukrayna ve Kafkas ülkelerinin, hatta mümkün olduğunca Orta Asya ülkelerinin de bulunduğu Rusya’yı “yakın hariciyesi” ile kuşatma politikası izlendiği görülür. GUUAM türü bölgesel pakt denemeleri, Gürcistan’ın NATO ve son olarak AB adaylığı bu çerçevede karşımıza çıkan yaklaşımlardır (Güneş, 2014).

Rusya Ukrayna özelinde politik hedefleri ise; Ukrayna’da iş başına geçen batı yanlısı hükümetleri yıpratmak veya kendi taraftarı olduğu hükümetleri iş başına getirerek, sınırını Batı tehlikesinden korumaktır. Bu iki madde gerçekleşmezse eğer Ukrayna’nın Batı ile olan ilişkilerini yaptırımlar ile yıpratmaktır. Gürcistan ve Ukrayna krizleri ele alındığı taktirde Rus politikasının taktiği gün yüzüne çıkmaktadır. Rusya kendi soyundan gelen ve Rusça konuşan komşu ülkelerin vatandaşları üzerinde sürekli olarak bir psikolojik baskı unsuru kullanmaktadır. Bu baskı unsurunda ise bilgi harbi özellikle medya önemli bir yer teşkil etmektedir. Komşu ülkelerde kendine yakın olan halk kitlerini kışkırtarak ülke içinde bulunan istikrarı yıpratarak iç savaşa sürükleme ve daha sonrasında ilhak gibi eylemler kullanılmaktadır. İsyancılara verilen destek sonrası Ukrayna krizinde net bir şekilde gördüğümüz sınırlara yakın bölgelere büyük çapta ordular yerleştirilerek hükümete göz dağı verme gibi yaptırımlar uygulamaktadır.

Bugün gelinen noktada ise yukarıda üzerinde durduğumuz asıl unsurun gerçekleştiğini görmekteyiz. İsyancılara verilen destek sonrası karşı hükümete göz dağı verilmesi gibi orduların sınıra yığılması sonucunda topyekûn bir sıcak çatışma gerçekleşmektedir. Batının stratejik hamleleri Rusya karşısında yetersiz kalmıştır. Rusya’yı ekonomik yaptırımlar ile durdurmak amaçlanmaktadır.

Kaynakça

Aydınlık. (2022, Şubat 2022). Aydınlık. Putin’in bağımsızlığını tanıdığı Donbasss (Donetsk ve Lugansk) bölgesi ve Ukrayna- Kırım gerçeği: https://www.aydinlik.com.tr/fotogaleri/putinin-tanidigi-donbass-donetsk-ve-lugansk-neresi-ukrayna-tarihi-dunya-savasi-302308 adresinden alındı

CNN. (2014, Mart 3). A divided Ukraine. A divided Ukraine: https://edition.cnn.com/interactive/2014/02/world/ukraine-divided/ adresinden alındı

CNN. (2022, Şubat 24). CNN Türk. Donbas nerede, neden önemli? Donbass bölgesi hangi ülkede? Donbas haritadaki yeri!: https://www.cnnturk.com/ajanda/donbas-nerede-neden-onemli-donbasdonbass-sumi-bolgesi-neresi adresinden alındı

Erol, S. (2014). UKRAYNA-KIRIM KRİZİ” YA DA İKİNCİ YALTA SÜRECİ. Karadeniz Araştırmaları, 1-14.

Güneş, H. (2014). UKRAYNA KRİZİ: Euromeydan, Kırım Referandumu ve Doğu Ukrayna. Emek-Tar Uluslararaı sorunlar raporları-1, 4-36.

Karabulut Nedim, A. (2016). Eski Savaş Yeni Strateji: Rusya’nın Yirmibirinci Yüzyıldaki Hibrit Savaş Doktirini ve Ukrayna Krizi. Uluslararası İlişkiler Akademik Dergisi, 25-42.

Karabulut, A. (2016). Eski Savaş, Yeni Strateji: Rusya’nın Yirmibirnci Yüzyıldaki Hibrit savaş Doktirini ve Ukrayna Krizi’ndeki Uygulaması. Uluslararası İlişkiler Akademik Dergi, 25-42.

Koçak, M. (2015). Bölgesel Çatışmadan Küresel Krize Doğu Ukrayna. SETA, 7-28.

Öztürk, S. (2014). Ukrayna Krizi: Yeniden Soğuk Savaş Seneryasu ve Kırım. TASAV, 4-13.

Ülger Kaya, İ. (2021, Mayıs 01). Kriter. AB Perspektifinden Ukrayna-Rusya İhtilafı: https://kriterdergi.com/dosya-karadenizin-jeopolitigi/ab-perspektifinden-ukrayna-rusya-ihtilafi adresinden alındı

Ünalmış, N., & Oğuz, Ş. (2019). Karadeniz’de Rusya-ABD Rekabeti ve Ukrayna Krizi. Karadeniz Araştımaları Enstitüsü Dergisi, 1-10.

Yaşar, S. (2021). Reform Arayışının Gölgesinde Ukrayna: 2020. Ö. Türfekçi içinde, Karadeniz 2020 Gelişmeleri Işığında Bölgesel Değerlendirmeler (s. 290-320). Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir