Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa
Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa Cilt I. (1860-1908), Remzi Kitabevi, İstanbul, 1983, 585 Sayfa.
Şevket Süreyya Aydemir tarafından yazılan Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa adlı kitabı, 1860 yılından 1908 yıllarına kadar olan süreci kapsamaktadır. Yeni Osmanlılardan İkinci Meşrutiyete kadar olan süreç kitapta Aydemir tarafından incelenmiştir. Aydemir’in Enver Paşa’yı anlatan biyografik romanı 3 ciltten oluşmaktadır. Üç ciltlik kitabın ilk cildinde geniş bir dönem incelenerek, tarihi olaylara yer verilmiştir. İkinci cildinde ise II. Meşrutiyet ilanından I. Dünya Savaşı’na giden süreç incelenmiştir. En son ciltte ise I. Dünya Savaşı’ndan Enver Paşa’nın Pamir’deki ölümüne kadar giden süreç incelenmiştir.
1789 yılında başlayan Fransız Devrimi, etkisini büyük imparatorluklar üzerinde göstermişti. Osmanlı İmparatorluğu da Fransız Devrimi’nden gelen milliyetçilik akımının etkisi altındaydı. Osmanlı İmparatorluğu uluslararası boyutta artık ‘‘Hasta Adam’’ olarak anılıyordu. Gelen padişahlar, Batıcılık kavramından hareketle devrimlerini batı eksenli yapıyordu. Sultan Abdülmecid döneminde, 3 Kasım 1839 tarihinde ilan edilen Tanzimat Fermanı da bu akım karşısında bekleneni getirmemiştir. Aydemir’in deyimiyle, ‘’Tanzimat; yukardan gelen, siyasi nizamı yürütenler tarafından ve daha ziyade dış etkenler altında, hatta yabancı devletlerin kefaletlerine bağlanarak baş vurulan, bir ıslahat çabasıydı, daha doğrusu, bir ıslahat vaadi idi.’’.
Abdülmecid döneminde, 1861 yılına kadar, batı eksenli reformlar Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasını engelleyememiştir. 1856 yapılan Islahat Fermanı’nda isteklere hitap edememiştir. Osmanlı’nın etnik birliğe sahip bir ülke olmamasının, kaderi üzerindeki etkisini bu dönemde çekiyordu.
Osmanlı’da bu dönemde fikir ayrılıkları yaygınlaşmıştı. 1865 yılında kurulan Yeni Osmanlılar, Osmanlı milliyetçiliğini savunan aydınların oluşturduğu bir harekettir. Bu grup, Tanzimat reformlarını yeterli bulmayan bürokratik kesimdir. Yeni Osmanlılar, Avrupalıların deyimiyle Jeunes Turquies yani Genç Türkler olarak anılmıştır. 1867 yılında Avrupa’ya kaçan Ziya Paşa ve Namık Kemal bir süre sonra Yeni Osmanlılar ile birleşirler. Avrupa’daki siyasi mücadele bu şekilde başlar. Mücadele araçları gazetelerdir. Dönemin en ilginç çekici olaylarından birisi olan olay şudur: Avrupa’daki gençler İstanbul’a dönerek fikirlerini daha da yaymak istediler. Yazarların çoğu uzaklaştırıldı. Namık Kemal’in ‘’Vatan Yahut Silistre’’ adlı piyesi İstanbul’da 1 Nisan 1873 tarihinde ilk temsili yapıldı. Namık Kemal, bu tiyatrodan sonra Magosa’ya sürüldü. Magosa’da kaldığı yerde Vatan Kasidesini yazdı:
‘’ Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten’’
(Vücudun maya hamuru, vatan toprağıdır; bu vücut, acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa, bundan en küçük bir üzüntü duyulmaz.)
Namık Kemal’in Magosa’da kaldığı yıllar onun için en verimli yılları oluşturmuştur. Onun için Magosa sürgünlüğü, fiziksel ve ruhsal bir yıpranmaya sebebiyet versede edebiyat için sevinmek gerekir. Çünkü birçok eserini Kıbrıs’ta kaldığı bu dönemde yazmış yahut tamamlamıştır.
Yeni Osmanlılar, Avrupa’daki anayasal monarşilerden etkilenerek , bunu Osmanlı İmparatorluğu için istemiştir. II. Abdülhamid meşrutiyet sözünü vererek 1876 yılında tahtı devralmıştır. Bu dönem de Balkanlar’da ayaklanmalarda başlamıştır. 23 Aralık 1876 yılında Kanun-i Esasi ilan edilerek, I. Meşrutiyet ilan edilmiştir.
İlk anayasaya göre, yürütme yetkisini tümüyle elinde tutan padişah, sadrazam ve vekilleri istediği gibi atayıp görevden alabiliyordu. Meclisin vekiller üzerinde denetim yetkisi yoktu. Savaş ve barış yapma, istediğinde meclisi kapatma ve yeniden seçimlere götürme yetkisine de sahipti.
Kanun-i Esasi sonucunda iki meclis oluşturuldu. İlk olarak Mebusan Meclisi’dir. Burada seçim yoluyla gelen temsilciler bulunmaktaydı. Diğeri ise Ayan Meclisi’dir. Burada ise atama yoluyla gelen üyeler bulunmaktaydı. I. Meşrutiyet, çok uzun sürmeyerek 93 Harbi bahane edilerek, 1878 yılında Meclis-i Mebusan ’ın kapatılmasıyla son bulmuştur.
Osmanlı son yıllarında, Bosna-Hersek isyanları, Karadağ muharebeleri, Bulgaristan’da isyanlar, 93 Harbi ve Berlin Antlaşması ile yoğun bir dönem içine girmişti. Berlin Antlaşması, 93 Harbi yenilgisi sonrası hazırlanmış bir antlaşma idi. Bu antlaşma ile, Osmanlı’da azınlıkta bulunan birkaç millet, prenslik olmuştur. Ve yine bu antlaşma ile, Vilayet-i Sitte ’de Ermenilere lehine ıslahatların yapılmasına karar verilmişti. Ve bu antlaşmayla Ermeni Meselesi de ortaya çıkmıştı. Aydemir, 1908 yılında Genç Türkler ihtilalinin tohumlarını Berlin Antlaşması’na bağlamaktadır.
Anayasa askıya alındıktan sonra, 1889 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin amacı anayasayı yürürlüğe koydurarak tekrar meşrutiyet yönetimine geçmeyi planlıyorlardı. Gizli bir örgüt olarak kurulmuştur. 1892 yılında, Abdülhamit’in haberinin olması üzerine örgüt dağıldı, üyelerinden bazıları sürgün edildi.
Aydemir, kitabın belli bir bölümünde Enver Paşa’nın doğduğu andan, askeri okullarına kadar araştırmasını ortaya koymuştur. Enver Paşa, 1906 yılında amcası Yüzbaşı Halil Bey ile konuşarak merkezi Paris’te bulunan Jön Türk Hareketi’nin Selanik’teki bir kolu olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne (sonraki adıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti) katılmayı kabul etti. Bursalı Mehmet Tahir Bey’in rehberliği ile cemiyete, on ikinci üye olarak kabul edildi. Kendisine cemiyetin Manastır şubesini kurma görevi verildi.
1890’lı yıllarda başlayan Makedonya’ da ki karışıklıklar için yollanan genç subaylar, 1903 ihtilali ile başladıktan sonra 1908 Genç İhtilaline kadar komiteleşir. Makedonya’ da Rusya’nın etkisiyle Panslavizm politikası Makedonya’ da çanını çalıyordu. Enver Paşa da görev aldığı Makedonya’da çetelere karşı savaşarak büyük başarılar elde etmiştir.
8 Haziran 1908 tarihinde yapılan ve ihtilale varan olaylara zemin hazırlayan Reval Görüşmeleri bardağı taşıran son damla olarak nitelendirilmiştir. İngiltere ve Rusya hükümdarları arasında Reval’ de yapılan bu görüşmeler Hasta Adam mirasını bölüşme üzerine yapılan görüşmelerdi. Bu haber, Makedonya’daki subaylar arasında yankılanarak, ihtilalci subayları harekete geçiren son damla olayı olmuştur.
Selanik Merkez Kumandanı Kurmay Albay Nazım Bey hem Enver Paşa’nın kız kardeşi Hasene Hanım’ın eşi hem de sarayın sağlam adamı olarak biliniyordu. 1908’de Nazım Bey’e yapılan bir suikast girişimi sonrasında Nazım Bey ve suikastçı yaralanmış, Enver Paşa da suikast sorumlusu olarak Divan-ı Harbe sevk edilmişti. Enver Paşa da Reval Görüşmeleri olayı ve bu olayın sebebi ile İstanbul’a gitmek yerine 12 Haziran gecesi dağa çıkıp ihtilal başlatmak üzere Manastır’a doğru yola çıktı. Resne’de Resneli Niyazi Bey’in dağa çıktığını öğrenince Manastır yerine Tikveş’e yöneldi ve cemiyeti orada yaymaya çalışmaya karar verdi. Ohrili Eyüp Sabri Bey de onu izledi. Enver Paşa tarih sahnesine 23 Temmuz 1908 tarihinde çıkmıştır. 23 Temmuz günü Enver Bey Makedonya Köprülü’de, Niyazi Bey Resne’de ve Vehip Bey Manastır’da meşrutiyeti ilan etti. Jön Türk Devrimi diye anılan bu ihtilal neticesinde II. Abdülhamit, II. Meşrutiyet’i 24 Temmuz günü ilan etmiştir. Dağa çıkan subaylar arasında en kıdemlisi olduğu ve önemli faaliyetler gerçekleştirdiği için Enver Bey, bir anda “hürriyet kahramanı” olarak kabul edilmiştir. Bu sebep vasıtasıyla da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin askeri kanadının en önemli isimlerinden birisi oldu.
Aydemir, ‘’Enver Paşa’yı bir efsane kahramanı olarak ortaya çıkaran o devrin kurdelesi, daha Enver Paşa dünyaya gelmeden dönmeye başlamıştır. Yani bir tarihi şahsiyet olarak Enver Paşa, yalnız kendi ömrünü sınırlayan yılların ve şartların değil, bu şartları hazırlayan daha önceki devrin ve oluşların da bir hasılasıdır.’’ yorumuyla Enver Paşa’nın hikayesini daha Enver Paşa doğmadan başlatmıştır. Bunun sebebi de Enver Paşa’yı kahraman yapan unsurların I. Meşrutiyet ve onun şartlarının şahsiyeti üzerindeki etkileridir.
Enver Paşa’nın tarih sahnesinde adım adım yer almaya başladığı anlara giden bu kitapta Aydemir, Osmanlı’nın içinde bulunduğu durumu analizleri ile açıklamıştır. Aydemir, kitabında detaylı incelemeler yapmıştır. Bu kitap, birinci cilt olması sebebiyle daha çok Osmanlı sorunlarını ele alınmıştır. Bunun sebebini ise, Enver Paşa’yı ‘’paşa’’ yapan unsurları anlayabilmek için, Osmanlı’nın durumunu ve Osmanlı’daki hareketleri-özellikle 1860’lı yıllarda başlayan Yeni Osmanlılar hareketini- bilmenin gerekliliği ortaya konulmuştur.
Aydemir bu kitabında, II. Abdülhamid’e karşı yoğun bir şekilde eleştiri yapmıştır. Bu sebeple kitabın daha çok eleştiri temelli olduğunu söylemek mümkündür. Abdülhamid’e karşı eleştirilen nokta; Meşrutiyet ilanı için Abdülhamid’in ilk başta ılımlı bir imaj yaratırken sonraki yıllarda çeşitli bahanelerle bu imajı yerle yeksan etmesidir. Aydemir’in tabiri ile; Abdülhamit ilk etapta dediğini yapan bir padişah olacaktı. Fakat sonradan Mithat Paşa’yı bile ölüme götürecekti. Ayrıca Abdülhamid’in istibdat dönemi politikaları da çok sık eleştirilerek, ilkel nizam olarak nitelendirilmiştir. Osmanlı’nın son dönemleri için Aydemir : ’’Adına Abdülhamit devri denilen uyuşukluk ve değersizlik devri, baştan sona bir haysiyetsizleşmenin, tedavisi imkânsız çöküntüsü içindedir.’’ yorumu ile döneme dair düşüncelerini eleştiri yolu ile açıklamıştır.
Aydemir tarafından yazılan Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa adlı kitabı, Osmanlı’nın son dönem tarihine kapsamlı bir bakış açısı sunmuştur. Aydemir’in üç cilt şeklinde yazdığı bu kitap serisi ile tarihi detaylı bir şekilde analiz etmiştir. Enver Paşa’nın doğumundan ölümüne kadar detaylı bir şekilde anlatıldığı kitap serisinin birinci cildinde, Enver Paşa’dan ziyade dönem incelenmiştir. Bunun da sebebi Aydemir’in, Enver Paşa’yı hürriyet kahramanı diye anılmasına yol açan etmenleri anlamanın gerekliliği ve onu hürriyet kahramanı yapan şeylerin öğrenilmesi hususunda çaba sarf etmesidir. Aydemir’e göre; Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa adlı kitap, bir insanın değil, bir devrin hikayesidir. Kahramanları özümsemek için kendilerinden önceki olaylara bakmak ve aralarında bağı anlayarak kişilerin ve toplumun ruh halide ele alınmalıdır. Nihayet, insan bir eşya değildir. İnsanın ruhu vardır. Bu sebeple ki , çağın atmosferini oluşturan psikolojik faktörleri geriye itmek çağı anlamak noktasında yanlış bir bakış açısı sunacaktır.
Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa adlı kitap, Osmanlı’nın son dönemlerini ve içinde bulunduğu atmosferi, Fransız İhtilali sonrası yaşanan gelişmeleri ve Osmanlı’nın içindeki gençlerin oluşturduğu hareketleri ve Meşrutiyet’e giden yolu öğrenmek ve analizini yapmak açısından önemli bir eserdir. Aydemir tarafından kaleme alınan bu eser, Osmanlı tarihine detaylı bir bakış açısı sunarak yeni bilgileri okuyucuya aktarmıştır. 1860 yılından 1908 yılına kadar detaylı bir şekilde incelenen bu kitapta, dönemsel analizler ve Enver Paşa’nın hürriyet kahramanı olarak tarih sahnesine çıkışının hikayesinin özümsenmesi ve çağın anlaşılması bakımından önemlidir.
-
* Lisans Öğrencisi, Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Antalya, hazalercengiz@gmail.com. ↑