MakaleSiyaset Bilimi

Siyasi İstikrarsızlıklar Ülkesi: Brezilya

Siyasi İstikrarsızlıklar Ülkesi: Brezilya

Halil YARAR[1]

Öz

Brezilya Federal Cumhuriyeti dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer almaktadır. Bunun yanında yüksek insan gücü, tarıma elverişli arazileri yer altı ve yer üstü doğal kaynaklara sahip olan ülke hakkında temel bilgilerin yanı sıra, bu çalışmanın temel amacı Brezilya Federal Cumhuriyeti’nin Portekiz’den bağımsızlığını kazandığı, bağımsız bir devlet olarak dünya tarih sahnesine çıktığı 1822 yılı ile 2020 yılları arasında yaşanan gelişmeler ışığında siyasal istikrarsızlığın sebebiyet verdiği, gelişmiş bir ülke olarak değerlendirilmesini engelleyen sorunları, siyasi tarihini ve ekonomik planlarını incelemektir. Çalışmanın temel sorusu: Brezilya ekonomisi gelişmiş sayılan birçok ülkeden daha büyüktür fakat ülke gelişmiş ülkeler kategorisinde neden yer almamaktadır? Bu durumu ortaya çıkaran ülkenin, Latin Amerika ülkeleri içinde en güçlü temsili demokrasiye sahip olan Brezilya’nın bunun yanında işleyen bir siyasi istikrarı olmamasından kaynaklıdır. Çalışmanın doğrultusu ile ülke içinde yaşanan askeri darbeler, dünyada yaşanan krizlerin etkileri, ülke içinde yaşanan ekonomik krizler, yolsuzluk skandalları gibi konular incelemeye tabi tutulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Brezilya, Latin Amerika, Yolsuzluk, Gelirin Adaletsiz Dağılımı, Lava Jota, Mensalão, Siyasal İstikrarsızlık

Country Of Political Instability: Brazil

Abstract

The Federal Republic of Brazil is included within the world’s 10 largest economies. Besides that, high manpower, arable land and natural resources, in addition to basic information about the country, the main objective of this study is the independence of the Federal Republic of Brazil from Portugal, 1822 out of the stage of world history as an independent state by the year 2020 in the light of developments of the political instability caused issues that prevent you from to be treated as a developed country, political history, and to examine their economic plans. The main question of the study is that Brazil’s economy is larger than most developed countries, but why is it not included in the category of developed countries? This is due to the lack of functioning political stability in Brazil, which has the strongest representative democracy among Latin American countries. In the direction of the study, issues such as military coups in the country, the effects of crises in the world, economic crises in the country, corruption scandals were examined.

Keywords: Brazil, Latin America, Curruption, Unfair Distribution of Income, Lava Jota, Mensalão, political instability

1- Giriş

Brezilya nüfus ve yüzölçümü olarak Latin Amerika’nın en büyük dünyanın ise yüzölçümü olarak 5. büyük ülkesidir. Ülkenin resmi adı Brezilya Federal Cumhuriyeti’dir. Ülke dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer almaktadır. Yer altı, yer üstü doğal zenginliklere sahip olan ülke büyük bir nüfusa da ev sahipliği yapmaktadır. Geniş tarım arazileri sahip olduğu iklim ve coğrafi özellikleri ile ön plana çıkan ülkede, gelirin adaletsiz dağılımı nedeniyle yoksulluk oranı yüksektir. 1822 yılında Portekiz sömürüsünden kurtulan ülke, başkanlık sistemi ile yönetilmekte olup 26 eyalet ve bir federal bölgeden oluşmaktadır. Ülkenin başkenti Brasilia’dır. Resmi dili Portekizcedir. Ülkenin nüfusu 212 milyon civarındadır. 2003 yılında devlet başkanı seçilen Luiz Inacio Lula da Silva birlikte ülke, ulusal çapta gerçekleşen kalkınma projeleri ile birlikte güçlü bir sanayi sektörü oluşturmuştur. 21. yüzyıl ile birlikte ekonomi sektöründe belirli bir gelişmişliğe ulaşılmış olan Brezilya, dış politikada iddialı bir konuma gelmesini sağlamış ve ülke yükselen güçler arasında sayılmaya başlanmıştır. Latin Amerika bölgesinin en önemli ülkesi olan Brezilya, bu gücünü hem bölgesel hem de küresel çapta kuracağı ilişkiler çerçevesinde daha da önemli bir konuma yükseltmektedir. Zaten hali hazırda küresel çapta G-20 ve BRICS’te[2] yer alması dünya siyasetinde ilerleyişini ortaya koyar niteliktedir. Hindistan Güney Afrika ve diğer güney ülkeleri ile birlikte BMGK’nın yetkilerinin değiştirilmesi, kurumsal yapısında yükselmekte ve gelişmekte olan ülkelere de yer verilmesini gerektiklerini ve bu ülkelerin küresel örgütlerde daha çok söz sahibi olmaları gerektiğini savunmaktadırlar.

Brezilya dünya üzerinde en kalabalık 6. ülke konumunda yer almaktadır. Son verilere göre ülkenin nüfusu 212 milyonun üzerindedir[3]. Brezilya çok kültürlü ve zengin etnik çeşitliğe sahip heterojen bir ülkedir. Ülkede köle ticareti 16. yüzyılda başlayıp, yasal olarak 1888 yılında sona ermiştir. Brezilya toplumunun demografik yapısını oluşturan 4 farklı etnik kökenden söz edilebilir. Güney Amerika’nın yerlileri, coğrafi keşiflerden sonra Avrupa’dan gelen beyazlar, sömürge döneminde yine Avrupalılar tarafından getirilip iş gücü sağlaması için kullanılan Afrikalılar ile Asyalılar oluşturmaktadır. Nijerya’dan sonra en kalabalık siyahi nüfusa sahip ülkedir. Bu üç temel etnik yapının oluşturduğu Brezilya’da halk arasında siyasi, etnik veya dinsel sorunlar bulunmamaktadır. Brezilya’nın genellikle kuzey kesiminde yaşayan Afrikalılar ülkenin en yoksul kesimini oluşturmaktadır. Afrikalı Brezilyalılar gibi yerli olan halkta aynı sorunlarla karşılaşmakta, daha kötü koşullarda çalışmakta, daha az ücret ile emeklerinin karşılığını almaktadırlar. Ülkede sorun olarak görülen noktalardan birisi yolsuzluklar ve halkın belli bir bölümünün gelirin eşitsiz dağılımı nedeni ile fakir olmasından kaynaklıdır. Nüfusun %4,2 oranı bunu açıklar niteliktedir[4].

Ülkelerin gelişmişliği hakkında oluşan literatüre bakıldığında, gelişmişliğe atıf göstermek için kuzey-güney ayrımına gidilmektedir. Kuzey yarım kürede bulunan ekonomiler gelişmiş ekonomilerin çoğunu oluşturduğu için, güney yarım küreden ayrılmaktadır. Brezilya güney yarım küre ülkeleri içinde ekonomik olarak en gelişmiş, dünyanın ise en büyük 10 ekonomisi arasında yer almasına rağmen, ülkenin sahip olduğu coğrafi özelliklerinden dolayı, ekonomik krizler, askeri darbeler yolsuzluk ve gelirin adaletsiz dağılması gibi sorunlar yaşamaktadır. Bu durum ülkenin gelişmişliğine zarar vermektedir.

Gelişmişlik literatüründe yer alan kuzey-güney ayrımı Brezilya için tam tersi bir şekilde işlemektedir. Toplamda 26 eyalete ayrılmış olan Brezilya, güneydoğusunda yer alan Sao Paulo, Rio de Janeiro, Belo Horizonte gibi eyaletlerin gelişmişliği karşısında, ülkenin kuzey kısmında yer alan kuzey, kuzeydoğusu ve kuzeybatısında bulunan Piaui, Alagoas, Maranhao, Paraiba, Para gibi eyaletler gelişmişlik bakımından ülkenin en geri kalmış eyaletleridir. Eyaletlerin geri kalmasına neden olan genel özellik olarak coğrafyanın, iklimin ve Amazon ormanların etkileri büyüktür. Brezilya dünyanın en büyük ekonomisi içinde yer almasının yanında, ülkede gelişmiş tarım arazileri, zengin doğal kaynakları bulunmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerin ekonomilerinden daha güçlü durumda olan Brezilya gelişmiş ülkeler arasında görülmez. Peki Brezilya neden gelişmiş bir ülke olarak görülmüyor? Daha çok gelişmekte ya da yükselmekte olan bir güç olarak değerlendirilir. Gelişmişlik olgusunu tanımlanırken sadece ekonomik sebeplere bakılmaması gerekmektedir. Başlıca incelenen kıstaslar; gelirin adaletsiz dağılımı, yolsuzluklar, kamu yatırımların eşit bir şekilde dağılmaması, ülke para biriminin değersiz olması, ileri teknolojik imkanlara sahip olunmaması, insani gelişmişlik endeksi, toplumsal cinsiyet eşitsizlik endeksi, halkın refah endeksi, alım gücü gibi vs. kıstaslar belirleyici öğeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışma hazırlanış biçimi olarak temel sorun olan dünyanın en büyük ekonomisi içinde yer almasına rağmen Brezilya Federal Cumhuriyeti neden gelişmiş bir ülke olarak değerlendirilmiyor? Cevap amacı ile ülkenin içinde bulunduğu siyasal istikrarsızlık süreci değerlendirilecektir. Bu amaç ile çalışma ülkenin “idari ve hukuki yapısı, güçlenen ekonominin kırılganlığı, siyasi istikrarsızlık ve askeri vesayet dönemi ile yolsuzluk sorunu” olarak ayrılmıştır.

2- Literatür Taraması

Yolsuzluk teriminin genel kabul görmüş bir tanımı yoktur. Sözlük anlamında ise bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma, verilen görevin suiistimal edilmesi veya tüzüğe aykırı bir şekilde kullanılmasıdır. Yolsuzluğu 3 başlık altında; bireylerin kamu otoritesi veya memurlarla ilişkilerinden doğan bireysel yolsuzluk, şirketlerin kamu memurları ve otoritesi ile ilişkisinden doğan ticari yolsuzluk ve siyasi seviyede daha yüksek kamu idaresine yükselme amacıyla kurulan ilişkilerden doğan siyasal yolsuzluk toplayabiliriz (Öngel, 2014). Devletin ve özel kuruluşlardaki görev, yetki ve kaynakların, toplumunun yararına kullanılmayıp, özel çıkarlar etrafından kullanılması ile birlikte toplumsal rekabet engellenecek, ekonomik büyüme yavaşlatacak, yabancı yatırım, sermaye, vergi gelirlerini azaltarak, gelir dağılım zincirine zarar vererek yoksulluğun artmasına neden olacak, kamuya olan güveni azaltacak ve toplum üzerinde ahlaki bir bozulmaya neden olacaktır.

Brezilya hakkında Türkçe yazılı literatür incelendiğinde karşımıza çıkan sorun şu şekildedir; ülke hakkında yapılan çalışmalar genellikle ülkeler arası ticareti arttırmak adına kurumların kendi adları üzerine hazırlamış olduğu raporlar bulunmaktadır. Genel anlamda literatür Latin Amerika temelli oluşmaktadır. Latin Amerika’nın temel sorunları kıtada bulunan ülkelerin sorunları ile benzeşmektedir. Ekonomik sorunlar, sömürge devletlerinin arkalarında bıraktıkları sorunlar (bu ülkeler genelde İspanya, Hollanda ve Portekiz’dir),[5] ABD’nin Güney Amerika’yı arka bahçesi gibi yönlendirmesi gelirin eşitsiz dağılımı, askeri siyasete karışması, popülist liderlerin ortaya çıkması ve diktatörler gibi sorunlar hemen hemen Latin Amerika ülkelerinde karşılaşmaktayız.

Brezilya demokrasisi için son on yıllık dönem, bağımsızlığın ilan edildiği 1822 yılından beri, demokrasi anlayışının en güçlü olduğu ancak kurumlarının en zayıf ve etkisiz olduğu dönemdir. Bu dönemde en çok sorun yaşanan konu parlamento/siyasi yolsuzluklar ve polis gücündeki yozlaşmış memurlardır. Özellikle 2002 yılından sonra Lula’nın başa geçmesi ile birlikte “Yeni Siyaset” adı altında yaşanan büyük yolsuzluklar, sadece politika ve polis gücünde değil Brezilya toplumunda da bir ahlaki çöküş yaşanmaktadır. Volkan Öngel tarafından hazırlanan “Brezilya’nın Değişmeyen Gerçeği; Yolsuzluk” adlı çalışmada Brezilya hakkında devlet yönetimi, tarihi, siyasal yapısı, ekonomik yapısı ve hukuki yapası gibi genel bilgiler işlenmiştir (2014). Yolsuzluk ile ilgili genel bilgilerin yer aldığı ve yolsuzluğa karşı Brezilya’nın araçları ve yöntemlerinden bahsetmiştir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ekonomik özgürlükler, demokrasi ve yolsuzluk arasında bulunan ilişkilerin analizi yapılmıştır. Dilek Şahin tarafından “Üst-Orta Gelirli Ülkelerde Ekonomik Özgürlükler, Demokrasi ve Yolsuzluk İlişkisinin Analizi” (2017) yazılan makalede 1998-2014 yılları arası dönem ele alınmış, panel veri yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada yolsuzluk kavramının tanımı, çıkarlar neticesinde nasıl kullanıldığı anlatılmıştır. Bu kapsamda, çalışmada 16 üst-orta gelirli ülkede (Arjantin, Romanya, Çin, Türkiye, Macaristan, Bulgaristan, Meksika, Malezya, Peru, Brezilya, Tunus, Ürdün, Tayland, Kosta Rika, Güney Afrika, Ekvator) ekonomik özgürlükler, demokrasi ve yolsuzluk arasında ilişki ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Roberto Regalado tarafından yazılan “Latin Amerika” (2010) adlı kitapta Brezilya hakkında önemli bilgiler yer almaktadır. Askeri yönetimlerin ve ABD emperyalizmin bölgede nasıl ilerlediği, Brezilya’nın sömürge tarihi hakkında bilgiler içermektedir. Bölgenin geri kalmışlığı, ABD’nin Latin Amerika’yı karşı aldığı önlemler ve soğuk savaş döneminde yaşanan gelişmeler kitapta yer almaktadır. Özellikle 111. sayfadan sonra Latin Amerika’nın tarihsel gelişimi üzerinde durulmuştur.

Tika’nın hazırlamış olduğu ‘’Latin Amerika Çalıştayı’’ bildiriler kitabında yer alan Gökhan Erdem tarafından yazılan ‘’Latin Amerika’da Bağımsızlık Süreci’’ makalede Latin Amerika bölgesinde sömürgeci devletlere karşı verilen Bağımsızlık süreçleri üzerinde durulmuştur. Engin Yılmaz tarafından kaleme alınan ‘’Meksika ve Brezilya Ülke Ekonomileri Raporlar 2012’’, Gökçer Özgür tarafından yazılan ‘’Latin Amerika Ekonomilerin Tarihsel Mirası’’ adlı çalışmalar yer almaktadır.

Sabire Kiper tarafından hazırlanan “Brezilya Ekonomisi” (2012) adlı çalışmada ülke ekonomisinin gelişimi ve özellikleri üzerinde durulmuştur. Türkiye ile olan ticari ve ekonomik ilişkilerine de ayrı bir başlık altında değinilmiştir. Brezilya’nın yükselen güç konumunu değerlendiren “Yükselen Güç Brezilya ve Küresel Siyaset” Segâh Tekin tarafından hazırlanan çalışmada iki temel konu üzerinde durulmuştur (2017). Ekonomik gelişmenin nasıl sağlandığı ve sağlanan ekonomik gelişmenin arkasında yatan temel etmenlerin neler olduğu incelenmiştir. Sömürge döneminden modern demokrasiye geçişi tarihsel bir süreç içinde anlatmıştır. Yazar tarafından atlanan bir konu yolsuzluk ile mücadelenin ekonomiye olan etkisi üzerinde durmamıştır. Yine aynı yazar tarafından kaleme alınan bir başka çalışmada “Latin Amerika’da Muhafazakârlık ve Dış Politika: Brezilya Örneği” (2017) Brezilya’nın demokratikleşme, modernleşme, kalkınma ve Birinci Cumhuriyet dönemini konu almaktadır. Çalışmada yer alan bölümlerde askeri darbelere değinilmiş, Vargas dönemin ulus inşa modeline, soğuk savaş döneminde oluşan Komünizm tehdidi üzerinde durulmuş ve gelişen dış politikaların analizi yapılmıştır.

Gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerde görülen kamu kesimi yolsuzlukları ortadan kaldırmak için, yolsuzluklara nedenlerini ortaya koymak gerekmektedir. Hayati Aksu, Selim Başar ve Gökalp N. Selçuk tarafından “Kamu Kesimi Yolsuzlukların Nedenleri” (2006) hazırlanan makalede kamu kesimi yolsuzlukların çeşitli ekonomik nedenleri araştırılmıştır. Çalışma gelişmiş, gelişmekte ve az gelişmiş 43 ülke ile regresyon ve kesit veriler ile yapılmıştır.

“Siyaset, Yolsuzluk ve Yozlaşma” (2014) Editör Can Aktan tarafından hazırlanan kitapta yabancı literatürde bulunan bazı kaynakların çevirileri yapılmıştır. Yolsuzluk, yozlaşma gibi konuları baz alınmıştır. Tarihçeleri, yolsuzluk kaynakların dağılımı gibi konular üzerinde durulmuştur. Türkçe literatür açısından önemli çeviriler yer almaktadır.

Editörlüğünü İsmail Ermağan tarafından yapılan “Dünya Siyasetinde Latin Amerika” (2017) kitabında 3. bölümde yer alan Elem Eyrice Tepeciklioğlu tarafından yazılan “Brezilya Federal Cumhuriyeti ve Türkiye ile İlişkileri” makalesinde Brezilya’nın coğrafyası, demografik, kültürel, siyasi yapısı ekonomisi, tarihi ve dış politikası gibi konular işlenmiştir.

Brezilya’da yaşanan yolsuzluklar hakkında yapılan çalışmalardan birisi olan “Brezilya’nın Değişmeyen Gerçeği: Yolsuzluk” (2014) Volkan Öngel tarafından hazırlanmıştır. Bu çalışmada Brezilya’nın idari yapısı, yolsuzluğun boyutları ve etkileri, siyasal yapısı, ekonomik yapısı ve yolsuzlukla mücadele yapıları araçları ve yöntemleri hakkında içerik hazırlanmıştır.

TBMM araştırma merkezinin hazırlamış olduğu “Karşılaştırmalı Hükümet Sistemleri Başkanlık Sistemi ABD, Arjantin, Azerbaycan, Brezilya ve Nijerya Örnekleri” (2015) adlı raporda içinde yer alan “Koalisyoncu Başkanlık Sistemi: Brezilya” Mehmet Solak tarafından hazırlanmıştır. Makale Brezilya devlet sistemin işleyiş biçimi, siyasi tarihi ve hukuki yapısında Brezilya Anayasası incelenerek hazırlanmıştır.

Literatür taramasında karşımıza çıkan temel sorun Brezilya hakkında yeterli derecede akademik Türkçe yazın bulunmamaktadır. Özelikle son gelişmeler, Fernando Collor ile başlayan ve devam eden yolsuzluklar hakkında köşe yazıları ve gazete haberleri dışında akademik kaynak yok denecek kadar azdır.

3- Ülkenin İdari ve Hukuki Yapısı

Ülke 1889-1967 yılları arasında resmi ad olarak Brezilya Birleşik Devletleri Cumhuriyeti olarak anılmış, 1967 yılında günümüzde kullanılan Brezilya Federatif Cumhuriyeti olarak değiştirilmiştir. Yasama yürütme ve hükümet birbirinden ayrı güç olarak federatif yapıda yer almaktadır. Brezilya yasaması “federal senato ve meclis” olmak üzere iki meclisli bir “Ulusal Kongreye” sahiptir. Federal meclisi nispi temsil sitemi ile doğrudan eyaletler ve federal bölge seçimlerinden belirlenen parlamenterler tarafından oluşmaktadır, toplamda ise 513 üyesi bulunmaktadır. 4 yılı kapsayan bir yasama dönemi vardır. Senato üyeleri ise eyaletlerin ve federal bölgenin çoğunluk oyları ile belli olur. Senato üye sayısı 81 26 eyalet ve federal bölgeden toplamda üç kişi seçilir (Solak, 2015, s. 184-185).

Yürütme yetkisi başkana aittir, Yürütme seçimlerle seçilen başkan ve başkan yardımcısı ile başkanın belirlemiş olduğu bakanlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Başkan seçilebilmek için 35 yaşından büyük olmak, doğuştan Brezilya vatandaşı ve bir siyasi partiye üye olmak şartları aranmaktadır (Miş, Aslan, Ayvaz, & Duran, 2015). Başkan en fazla iki dönem görev yapabilir ve görev süresi seçildiği yılı takip eden ocak ayının 1. gününden başlar. Başkanın işlemiş olduğu bir suçtan yargılanması için meclisin üçte iki çoğunluğu sağlaması gerekmektedir. Rüşvet ve yolsuzluk gibi durumlarda karar senato tarafından kararlaştırılır ve başkanının yargılanma süreci ise Federal yüksek mahkeme tarafından gerçekleştirilir.

1822 yılında Portekiz’den bağımsızlığını kazanan Brezilya’yı 5 döneme ayırmak mümkündür. 1889-1930 arası Eski Cumhuriyet Dönemi, 1930-1945 Vargas Dönemi, 1945-1964 İkinci Cumhuriyet Dönemi, 1964-1985 Askeri Diktatörlük Dönemi, 1985 sonrası döneme de Yeni Cumhuriyet Dönemi olarak ayırabiliriz. Askeri Diktatörlük Döneminin sona erdiği 1986 yılında seçilen kongre aynı zamanda kurucu meclis görevini üstlenmiş ve 1988 anayasasını hazırlamış olup ülke tarihinin 7. Anayasası olarak kayda geçmiştir. Anayasa ile birlikte yargı bağımsızlığını kazanmıştır (Solak, 2015). 1988 anayasası ile ülke 26 eyalete ve bir federal bölgeye ayrılmıştır. Brezilya Federatif Cumhuriyetinin idari yönetimi şu an Federal Hükümet, Federal Devletler, Belediyeler ve Federal Bölgeden oluşmaktadır. Bu eyaletlerin valilerinin halk tarafından seçilmesine 1982 yılında, belediye başkanlarının seçimine ise 1985 yılında izin verilmiştir (Öngel, 2014).

Ülkede güçler ayrılığı ilkesi gereğince yargı erki bağımsızdır. Brezilya’da Federal Yüce Mahkemesi, Federal Bölge Mahkemeleri yanı sıra her biri ayrı mahkemeyi temsil etmek suretiyle İş, Seçim, Askeri ve eyalet mahkemeleri bulunmaktadır. En üst mahkeme olan Federal Yüce Mahkemesi 11 üyeden oluşmaktadır. Ana görevi ise anayasa yargısıdır (Örmeci, 2020, s. 195).

1988 yılında kurulan başkanlık sistemi koalisyoncu başkanlık sistemi olarak da anılmaktadır. Seçim sisteminin oluşturduğu yapıya göre parlamentoya giren siyasi parti sayısı fazla olduğu için başkanın siyasi partisi de dahil hiçbir parti tek başına hükümet oluşturamamaktadır. Başkan hükümeti kurması için diğer siyasal partilerden de destek almak zorundadır. Başkanlık sistemi ile parlamenter sistemdeki koalisyonlar arasında temel fark, parlamenter sistemde koalisyon oluşmadığı zaman sistem kilitlenmeyi aşmak adına belli mekanizmalar mevcut iken, başkanlık sisteminde bu kilitlenmeyi aşacak herhangi bir kurum yoktur (Solak, 2015, s. 202). Bu durum ilerde anlatılacağı gibi ülkede belli başlı sorunlara yol açmıştır. Başkanın bulunduğu siyasi partinin meclis de herhangi bir durumda destek sağlanması adına oy ticareti adı verilen yolsuzluk türü bu sistemden dolayı gerçekleşmektedir. Brezilya’da politikacılar siyasi partileri bağlılık ve sadakat konusunda oldukça zayıftır.

Federal hükümette temsili demokrasi ve bağımsızlığı ön planda yer almaktadır. Federal bölgeler yarı otonom, vergi toplayabilen, valisi ve yasama meclisi aynı zamanda seçimle iş başına geçen adalet mahkemeleri ise atama ile oluşan bir idari yapılanması bulunmaktadır. Eyaletler kendi vergilerini toplayabildikleri gibi federal hükümetin topladığı vergilerden de pay alma hakkına sahiplerdir. Valilerin en önemli özelliklerinden birisi olan federal meclis ve senatörler üzerinde etki kurabilmesidir (Öngel, 2014, s. 35-36).

Başkent Brasilia’nın konumlandığı Federal bölge ise merkezi bir güce sahip değildir. Diğer federal bölgelerin yukarıda bahsedilen haklarının hiçbirine sahip değildir. Karma bir yapıya sahip olan Federal bölgede bazı haklar belediye bazı haklarda Brezilya Federal Cumhuriyetine ait olan haklara sahiptir.

4- Güçlenen Ekonominin Kırılganlığı

Bu bölümde Brezilya’nın çalkantılı ekonomik durumu incelenecektir. Ülke birden fazla ekonomik kriz yaşamıştır. Ülkenin sahip olduğu ekonomik tarih, ekonomik dalgalanmalar ile karakterize olmuştur. Sömürge dönemindeki Latin Amerika bölgesinde iki büyük güçten söz etmek gerekir. İspanya ve Portekiz yönetim tarzları arasında büyük farlılıklar yaşanmıştır. İspanya daha çok sömürge bölgelerinde ekonomik üretim madencilik ve tarım üzerinde yaşanırken, Portekiz yönetiminde ise altın ve gümüş yataklarının keşfedildiği 18. yüzyıla kadar ekonomi tamamen tarıma dayanmıştır. Bu durum Brezilya’da toprak sahibi bir sınıfın gelişmesine neden olmuş ve Portekiz krallığına bağlılığı büyük oranda geliştirmiştir (Erdem, 2013). 16. yüzyılda Brezilya dünyanın en büyü şeker kamışı üreticisi konumunda iken 17. yüzyıl bu konumunu Karayiplere kaptırmış, 18. yüzyıl Minas Gerais’de gerçekleşen Altın keşfi ile yükselişe geçen Brezilya ekonomisi, uzun yıllar yükselişini koruyamamıştır (Loman, 2014).

1914 yılında Brezilya siyasal birliğini sağlayarak, dünya ülkeleri tarafından tanınmıştır. Sömürge yönetimlerinden bağımsızlıklarını kazanan Latin Amerika ülkeleri üzerinde, sömürgeci devletler uzun yıllar sürecek olan ekonomik sömürge durumunu devam ettirmişlerdir. Latin Amerika bölgesinde bulunan ülkelerin tamamının ekonomisi sömürge döneminde ilksel ürünler olan ham madde, tarım ürünleri üzerine kurulmuştur. Ürünler ilk aşamada sadece sömürgeci devletlere satılırken, daha sonraki dönemlerde diğer Avrupa devletlerine ihraç edilmeye başlanmış olsa bile ekonomik yapı ham madde ve tarıma dayalı kalmıştır. Geçmişte sahip olduğu emtia[6] ihracatına bağımlılığı yüzünden ekonomisi büyük bir kırılgana sahip olmuştur (Loman, 2014). Birçok Latin Amerika devletlerinde sanayileşme Büyük Buhran dönemine kadar çok sınırlı bir şekilde kalmış, Avrupa’da üretilen mallar Güney Amerika kıtası pazar oluşturmuştur. 1929 yılında yaşanan Büyük Buhran döneminde Latin Amerika bölgesinin en büyük kazanımı, hammadde üretimi ve ikincil sektördeki hızlı düşüşe bağlı olarak ticaret derecelerinin zayıflaması, fiyatların önüne geçmek amacıyla hammadde üretimin azalması; dünya finansal sistemin çökmesi ile birlikte bölge ülkelerin alabilecekleri kredileri alamamaları, üzerine Avrupa ülkeleriyle olan ticaretin azalması ile birlikte kendi iç pazarlarına yönelmişlerdir (Regalado, 2010). Brezilya, Arjantin, Şili gibi ülkeler dışında kalan Latin Amerika ülkeleri için 19. yüzyılda da gerçekleştirdikleri bağımsızlık kazanımları bu yapıyı değiştirmeye yetmemiştir. Literatürde İthal İkameci Politika olarak adlandırılan model ilk olarak Büyük Buhran ile ortaya çıkmıştır. 2. Dünya Savaşı’na kadar sürmüştür. Kısaca İthal İkameci Politika tanımlanacaksa, ithal edilen malların yurt içinde üretilmesi demektedir. Yurt içinde kullanılan malların ithal yoluyla değil de yerli üretimi teşvik edilmesiyle ortaya çıkan model, sanayileşmeyi sağlamıştır (Karadeniz, 2020). Bu politika 2. Dünya Savaşı’ndan 1980 yıllara kadar kullanılmıştır. Ancak bu politikaya bağlı olarak tüketim mallarında ilerlemeyi sağlamış, ama üretim sürecinde lazım olan teknoloji kısmında dışa bağımlığı arttırmıştır. Bu politika Büyük Buhran döneminde dış ithalatın azaldığı zamanlarda Arjantin ve Brezilya gibi ülkelerde kullanılmıştır. Brezilya gibi iç piyasanın büyük olduğu ülkelerde başarı sağlamasına rağmen ilerleyen dönemlerde modele bağlı olarak ülke borç krizine sürüklenmiştir. Bu model Latin Amerika için doğruluğu tartışılmakta olup, Latin Amerika geleneksel ihracat mallarını bu dönemde sürdürmüş, ancak sanayileşme anlamında devlete öncelik vermiş, bu döneme daha doğru olacak olan “devlet eliyle sanayileşme” denilmelidir (Özgür, 2013). 1980 yıllara kadar ülke pek çok askeri darbeye maruz kalmıştır. 1980’li yıllardan sonra ülke siyasi istikrar sağlamaya ve kalkınma planları ile hem Latin Amerika bölgesinin en önemli ülkesi konuma gelmiş, küresel ölçekte de güç kazanmaya devam etmektedir.

Brezilya’da 1930’lu yıllarda tarıma dayalı bir ekonomi ile üretim fazlası vermek adına işçi gücüne ihtiyaç duyulmuştur. Daha çok üretim kahve çekirdeği üzerine olmuştur. Bu dönemde artan kahve tüketiminin karşılanması konusunda Brezilya dünya çapında kahvelerin %75’i üretmeyi başarmıştır (Loman, 2014). Brezilya’da 1888 yılında yasaklanan köle ticareti yeni alternatif arayışlarına sebep olmuştur. İş gücünü sağlamak adına Avrupa’dan Asya’dan ve Afrika’dan göç politikası kolaylaştırılmıştır. Brezilya’da ekonomik sistem, siyasi yapı üzerinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Ekonomik sorunların baş gösterdiği dönemlerde yaşanan askeri darbeler ülkede sorun olarak görülmeyen etnik ve dini sorunlar varmış gibi gösterilerek, ekonomiye düzeltmek adına gerçekleştirilmiştir (Kiper, 2012). Bu dönemde askeri müdahalelerin yaşanması nedeniyle enflasyon oranları oldukça yükselmeye başlamıştır. Bir önceki konuda bahsedildiği gibi Askeri yönetiminde 1970’li yıllar, Brezilya ekonomisi büyüme açısından en yüksek oranları yakalamıştır. Vargas döneminde olduğu gibi altyapıya, sanayileşmeye çok büyük yatırımlar yapılmaya başlanmıştır. Yatırımlar ile birlikte çeşitli yeni sanayi alanları kurulmuş, ekonominin yeni alanları kurulmasına neden olmuştur. Dünya ülkeleri bu duruma “Brezilya Mucizesi” adını verdiler. Ekonominin gelişmesi ile birlikte gelirin eşitsiz dağılması sonucunda, nüfusun büyük bir kısmını oluşturan yoksullar artmaya başlamış, ülkenin geçmişinden kalan sorunlar toprak mülkiyeti, kölelik gibi sorunlar zaten yüksek olan eşitsizliği hızla büyütmüştür (Loman, 2014). Bu durum bugünde çokça tartışılan gelirin eşitsiz dağılımı konusunda Brezilya’yı en eşitsiz toplumlarından birisi haline getirmiştir.

1973’de yaşanan petrol krizi ile birlikte ülke ekonomisini ve ticaretine büyük yaralar bırakmıştır. Brezilya 1973’lü yıllarda kendi ülkesinde bulunan petrolün sadece bir kısmı ile ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu, geri kalan ihtiyaçları için petrol ithal etmesi ederek karşılamıştır. Artan petrol fiyatları kasasından çıkan dövizleri de arttırmıştır (Loman, 2014). Askeri yönetimin son bulduğu 1985 döneminde yönetimde bulunan 28 Şubat 1986 yılında Sarney hükümeti tarafından Cruzado planı açıklanmıştır (Kiper, 2012). Cruzado planı bu döneme kadar kullanılan para birimi olan Cruzeiro’dan 3 sıfırın atılması ve para birimi olan Cruzado dolar karşısında sabit bir pariteye bağlanmıştır[7] (Watkins, 2020). Bu plan başarılı olmamıştır. Ülke geliri dış borçlara eşit duruma gelmiş, 1987 yılında hükümet sahip olduğu dış borçların faizini ödeyememiş, ülke kamu borçlarını tekrar yapılandırmıştır (Loman, 2014). Enflasyon oranları artmaya devam etmiştir. Küreselleşen bir dünyada, Brezilya’nın bu döngünün dışında kalmamak adına, ekonomik politikalar, siyasal ilişkilerini artırmak için 1990 yıllarda neoliberal ekonomi politikalarına yönelmiştir (Tekin, 2017). 1990 ve 1992 dönemleri arasında görev yapan Collor de Mello Yeni Brezilya ya da Collor I ve Collor II planı olarak anılan ekonomik önlemler paketlerini yürürlüğe koymuştur. Yürürlüğe konulan planlar ne enflasyonu aşağıya çekebilmiş nede ekonomik durgunluğunun önüne geçememiştir. Brezilya, Weimar Cumhuriyetine benzer tarzda bir hiper enflasyon[8] yaşamıştır. Başarısız olan Collor senatoda da çeşitli yolsuzluk suçlamaları ile başlayan soruşturmalar nedeni ile 1992 yılında görevinden alınmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde görülen ekonomik krizler bu dönem birbirlerini takip etmişlerdir. Hiper enflasyon ile mücadele etmek adına ülke para birimi Cruzado’dan 1 Temmuz 1994 yılında Real’e geçiş yaşanmıştır (P., 2020). Bu plan cumhurbaşkanı olan Cardoso tarafından hazırlanmıştır. Dünyanın en kötü ekonomisi olarak anılan Brezilya, Real geçiş yapıldıktan sonra bugün ticarete yön veren ve en büyük 10 ekonomi arasına giriş yapmıştır (P., 2020). 1994 yılında başlayan Meksika’da, 1997 yılında Güneydoğu Asya Krizi ile başlayan domino etkisi 1998 yılında Rusya’da rublenin değer kaybetmesine neden olmuş ve 1999 yılında Brezilya ekonomisi yavaşlatmaya başlamış, ekonomik yavaşlama etkisini 2001 yılından sonra kaybetmeye başlamıştır.

Ekonominin 2000’li yılların başlarında toplanmaya başlamasın ile birlikte, 2001 yılında Jim O’Neil tarafından 2001 yılında hazırladığı çalışmayla[9] literatüre girmiştir (Örmeci, 2020). Çin ve diğer global pazarlarda kurulan ilişkiler ile birlikte Brezilya hammaddesine olan talebi arttırmıştır. Demir, şeker, kahve, et, soya ve birçok ürünün satışını gerçekleştiren ülke, iç ekonomi dinamiklerini de daha iyi bir konuma getirmiştir. İç pazarda gelişen ekonomi ile daha fazla asgari ücret ödemesine, kredi büyümesine tüketimin artmasıyla birlikte alış gücünü arttırmıştır (Loman, 2014).

2008 yılında Amerikan bankası olan Lehman Brother’s iflas etmesi üzerine bütün dünyayı etkisi altına alan bir krize sebep olmuştur. 2008’de yaşanan kriz ülke ekonomisinin ne kadar kırılgan olduğunu bir daha göstermiştir. Kriz ile birlikte dünya pazarında emtia ürünlerine olan talebin azalması ile birlikte Brezilya ekonomisi büyük bir durgunluk yaşamıştır. Brezilya yaşanan krizin etkisi ile birlikte, ihracat durmuş ve büyük sanayi kollarında aksamalar yaşanmıştır. Hükümet bu dönemde faiz indirimlerine gitmiş, finans merkezlerine para aktarımı sağlanmış, vergi indirimi gerçekleştirmiştir. Brezilya para birimi olan Real gerçek düzeyini koruyarak, cari işlemler dengesinde fazlalık vermiştir (Kiper, 2012). Brezilya ekonomik tarihinde ilk defa küresel bir krizde konjonktürel politikalar yürürlüğe koyarak başarılı olmuştur.

Krizden sonra Brezilya ekonomisi 2010 yılında güçlü bir şekilde toplanmış, GSYİH hasılalarında büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Bu dönemde Brezilya Atlantik okyanusunda büyük petrol yatakları keşfetmiştir. 21. yüzyılın ilk 10 yılında petrol sayesinde %2,7 oranında önemli bir büyüme yakalayan Brezilya, 2012 yılında ise bu oranı %0,9 gerilemiştir (Loman, 2014).

Brezilya ekonomik açıdan gelişen ve yükselmekte olan diğer ülkeler gibi 2000-2011 yılında yaşanan gelişmelere bağlı olarak, ekonomisini dünyanın diğer ülkeleri ile yarışabilir ve rekabet edecek şekilde geliştirmeye çalışırken, dünya genelinde küresel ekonominin büyümesinden ve mali çeşitlilikten yararlanmıştır (Tekin, Yükselen Güç Brezilya ve Küresel Siyaset , 2017).

Brezilya ekonomisinde son yıllarda yaşanan temel sorunlar düşük büyüme hızı ve yüksek enflasyon oranları gelmektedir. Doğal kaynak zenginliği ve coğrafi büyüklük diğer ekonomiler ile rekabet etmesine yeterli değildir. Brezilya ekonomisi uzun yıllardır en büyük 10 ekonomi içinde yer almaktadır. İlk 10 içinde basamak sırası değişkenlik göstermektedir. Brezilya aynı zamanda dünyanın en önemli ihracatçı ve ithalatçıları olan en büyük altı ekonomi ile kıyaslandığında yeterli performans sergileyememiştir (Tekin, Yükselen Güç Brezilya ve Küresel Siyaset , 2017). Brezilya dünya ticaretin ihracat sırasında 22, ithalat sırasında ise 21.’dir (Coutinho, 2014). Brezilya ekonomisi geleneksel pazarı olan Amerika Kıtası ve Avrupa Birliği yanında son dönemlerde Afrika, Ortadoğu ve Asya pazarlarında yaptığı dış ticaret ile geliştirmektedir (Yılmaz, 2013).

Ekonomik gelişmeyi ülkenin devam ettirebilmesi için siyasi istikrarın sağlanması gerekmektedir. Siyasal istikrarsızlık ülke ekonomisinin en büyük düşmanı konumundadır. Bunun yanında kırılgan bir ekonomiye sahip olan ülke her dönem kendi burjuvazisini ortaya çıkarmış, artan refah seviyelerin eşitsiz dağılımı ile birlikte ülkede sınıflar ortaya çıkmaya başlamıştır. Çalışmanın başında bulunan ülkelerin gelişmişlik düzeyini sınıflandırmaya yarayan “kuzey-güney” ayrımı, her ne kadar günümüzde kullanılmasa da geçerliliğini yitirmiş olsa da Brezilya için doğru bir tanımdır. Tanımın biraz daha genişletilmesi gerekmektedir. Dünyayı gelişmişliği sınıflandırmak adına kullanmak yerine daha çok ülkelerin bölgeleri sınıflandırmak adına kullanılması daha doğrudur. Konumuz olan Brezilya için gelişmişlik sadece güneyinde yer alan bölgeler için kullanılabilir, ülkenin GSYİH büyük bir bölümünü güney kesimi daha büyük refah seviyesine sahiptir. Buradaki büyük şehirlerde bile ortaya çıkan gelirin eşitsiz dağılımı söz konusu favelaların varlığı bugün Brezilya’sında suç oranların, uyuşturucu çetelerin en fazla bulunduğu bölgelerdir. Ülkede ancak her ne kadar sorunlar yaşansa da her sorundan sonra yeni bir çözüm bularak ekonomisini, demokrasini geliştirmeye devam etmektedir. Ülkenin en büyük sorunların başında gelen yozlaşmış polis teşkilatı, gelirin adaletsiz dağılımı ve ülke yöneticilerine de sıçrayan yolsuzluklara neden olan siyasi istikrarsızlığa bakılacaktır. Bu bölümden sonra konumuz siyasi istikrarsızlığa neden olan Askeri yönetimler ve hükümetlerin değişmesine neden olan yolsuzluk davalarına bakılacaktır.

5- Siyasi İstikrarsızlık ve Askeri Vesayet Dönemleri

Siyasi istikrarsızlık devlet politikaları, ekonomik politikaları, ülkenin gelişmişliğine ciddi derecede baltalayan, olumsuz etkileyen bir durumdur. Bu ilişkinin arka planında ortaya çıkan neden ise bir ülkede belirsizliğin hâkim olması karar verici mercilerin görüş açısı daralması ile birlikte örneğin istikrarsız bir ortamda yöneticiler sağlıklı kararlar alamamakta ve riskten kaçınma psikolojisi ile hareket etmek zorunda kalmaktadırlar. Bu durum politika kararların sık değişime uğramasıyla büyük ölçüde etkilidir.

Siyasi istikrarsızlığın çeşitli dereceleri ve buna bağlı olarak tanımları mevcuttur; Savaşlar, devrimler, askeri yönetimler, darbeler, suikastlar ve hükümetlerin düşürülmesi gibi geniş bir yelpaze söz konusudur (Karahan & Karagöl, 2014). Siyasi istikrarsızlıklarda hükümet değişimi olarak adlandırılan durumun özünde farklı bir partinin görevi alabileceği gibi aynı partiden yeni bir hükümetin kurulması kabinenin %50’den fazlasının değişmesi, hükümetin başında bulunan politikacının bir suç kapmasında görevinden uzaklaştırılmasının içinde barındırdığı birkaç durumdan söz edilebilir (Karahan & Karagöl, 2014). Siyasi istikrarsızlıkların nedenlerinden biriside koalisyon hükümetlerinde yer alan farklı ideolojilere sahip olan partilerin bulunmasından kaynaklıdır.

Brezilya’nın siyasi tarihinde büyük bir yer kaplayan askeri darbeler İmparatorluktan Cumhuriyete geçişinde gerçekleşen kansız bir askeri darbe ile başlamış, 1985 yılında “yeni cumhuriyet” dönemine kadar aralıklarla devam etmiştir. 1964 yılında başlayan ve 21 yıl süren “askeri dönemde” Brezilya ekonomisi en büyük büyüme oranına sahip olmuş, siyasi istikrar bu dönemde kısmen de olsa sağlanmıştır.

Pedro Alveras Cabral tarafından 1500 yılında keşfedilen Brezilya toprakları Portekiz tarafından sömürgeleştirilmiştir. Keşfedilen bölge ilk dönemlerde iç ve dış olmak üzere sorunlar yaşamıştır. Portekiz Krallığı Latin Amerika’nın keşfedildiği dönemlerde güçlü bir merkezi otorite sağlayamamıştır. Hollanda, İngiltere ve Fransa’ya ait olan gemiler yeni topraklar keşfetmek adına Latin Amerika da saldırgan tutumlar izlemişlerdir (Fonseca, 2020). 1580 ve 1640 yılları arasında dönemin iki önemli gücü arasında yapılan savaşta Portekiz İspanya tarafından işgale uğramıştır. Yaklaşık 60 yıl İspanya sömürüsü altında kalan Brezilya toprakları 1640 yılında tekrar Portekiz hakimiyeti altına girmiştir. 1807 yılında Avrupa ülkelerin karşı karşıya geldiği, Napolyon Savaşlarında Portekiz’in Fransa tarafından işgal edilmesi üzerine, kral ve ailesi ile birlikte ülkenin ileri gelenleri sömürü olan Brezilya’ya sığınmışlardır. İngiliz donanması ile birlikte hareket eden Portekiz kralı Joao Rio’ya ulaşmıştır. Burada Portekiz Kralı Joao Brezilya’nın tüm limanlarını ticarete özellikle yeni müttefiki olan İngilizlere açmıştır. Bu taviz geleneksel sömürge tarihinin fiilen bitişi anlamına gelmekte, Brezilya’nın ilerleyen süreçlerde bağımsızlığı için önemli bir gelişme olacaktır (Erdem, 2013). Nedeni ise tekrar sömürge dönemi ticarete dönmek istemeyen Brezilya için, bu duruma şiddetle karşı koyacak ve Portekiz’i tanımayacaktır. Bu dönemde Portekiz Brezilya toprakları üzerinde İngiltere’ye karşı yeni imtiyazlar vermeye devam etmiş, köleliği kaldırmış, İngilizler için en düşük gümrük tarifesi uygulanmış, Portekiz topraklarında yer alan İngilizlerin yargılanması sadece İngiliz yargıçlar tarafından gerçekleşeceğini kabul etmiştir. 1819’da Napolyon Bonapart savaşı kaybetmesi üzerine Portekiz kralı olan VI. Joao, vali olarak oğlunu Brezilya da bırakarak, Portekiz’e geri dönmüştür.

1822 yılında Portekiz meclisi, Brezilya’yı tekrar koloni olarak kabul etmeye çalışması üzerine Dom Pedro önderliğinde başlayan bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bağımsızlık hareketleri diğer Latin Amerika ülkelerinden farklı olarak gerçekleşmiş kansız ve olaysız bir şekilde sağlanmıştır (Erdem, 2013). 7 Eylül 1882’de kurulan İmparatorluğu kısıtlayan ilk anayasal sınırlamalar 1824 yılında gerçekleşmiştir. 1824 yılında yürürlüğe giren İmperial (İmparatorluk) Anayasası ile birlikte sınırlı bir şekilde seçimler yapılmaya başlanmış, siyasal parti oluşumlarına izin verilmiştir (Constitutionnet, 2020). 15 Kasım 1889 yılında gerçekleşen kansız bir darbe ile İmparatorluk yerini Cumhuriyet rejime devretmiştir. Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı darbeyi gerçekleştiren Manuel Deodoro da Fonseca olmuştur. 1891 yılında Amerikan Anayasası örnek alınarak ilk Cumhuriyetçi anayasa hazırlanmıştır (Constitutionnet, 2020). Okuma yazma bilen nüfusun çok az kısmını temsil eden erkeklere oy verme hakkı tanınmıştır. Brezilya’nın federatif yapısı ve güçler ayrılığı ilkesine dayanan başkanlık siteminin temelleri cumhuriyetin ilanı ile atılmıştır. İmparatorluk döneminde il olan bölgeler, günümüzdeki Brezilya’nın eyaletlerini oluşturmaktadır (Türkoğlu, 1998).

1930 yılına kadar süren İlk Cumhuriyet dönemi Avrupa’dan gelen fikir akımları ile birlikte orta sınıfın daha çok hak istemesi nedeniyle birlikte, 1930 yılında gerçekleşen askeri bir darbe ile yıkılmıştır. İhracata dayalı sömürge ekonomisinin tarıma dayalı ekonomisi ile sanayileşmeyi engelleyen sosyo-ekonomik faktörleri, Portekiz sömürgesi altındaki dönemden imparatorluğa, imparatorluktan da bağımsız Brezilya Federal Cumhuriyetine devredilmiştir (Tekin, 2017).

1930 Darbesi izleyen dönemde asker desteğini alarak başa geçen Getulio Vargas devlet lideri olmuştur. Otoriter bir rejim kuran Vargas 1934-1937 yıllarında iki yeni anayasa ilan ederek eyaletlerin yetkilerini daraltmıştır (Constitutionnet, 2020). “Getulisme” olarak adlandırılan Vargas’ın temel politikaları, Brezilya’nın sanayileşmesini içeren sosyal reformlar ve ulusal kalkınma planları ile milli bir burjuvazi sınıfının oluşturulması üzerinde gelişmiştir. Vargas Brezilya’nın kalkınması için önünde duran sınıfsal çelişkileri ortadan kaldırarak, sınıf çatışmasını engelleyerek gerçekleşeceğini savunmuştur (Mahiroğulları, 2017). Getulisme ulusal bağımsızlık düşüncesini artırdığı için Vargas sağ ve sol kesimlerden büyük destek görmüştür. 1937 yılında gerçekleşen ikinci bir askeri darbe ile, Anayasayı iptal ederek Estado Novo[10] adı ile anılan kimine göre diktatör kimine göre de popülist bir liderlik dönemini başlatmıştır. Korporatizm esasına dayalı bir dayalı bir sosyal örgütlenmeyi içeren Estado Novo anlayışı içinde hareket ederek otoriterliğine karşı alt sınıflardan büyük bir destek almıştır (Ozan, 2020). Vargas Alman sempatizanı kadrolarına rağmen 2. Dünya savaşı sürecinde ABD’nin yanında yer almış ve Avrupa’ya asker göndermiştir. Müttefiklerin yanında yer alan Brezilya bu sayede ABD’den mali destek almış, otoriter bir rejim kurmasına rağmen Batı Demokrasileri tarafından desteklenmiştir. Demokrasi baskıların artması üzerine Vargas 1945 yılında seçim kararı almıştır (Tekin, Latin Amerika’da Muhafazakarlık ve Dış Poltika: Brezilya Örneği, 2017).

1945-1964 yılları arasında “İkinci Cumhuriyet” dönemi olarak anılmaktadır. 1946 yılında Gaspar Dutra Vargas’ın 1945 yılındaki seçimleri engellemeye kalkması üzerine askeri bir darbe ile başa geçmiştir. 2 ay sonra Sosyal Demokrat Partinin desteği ile devlet Başkanı olarak seçilmiştir. 1946 yılında kurucu bir meclis, temel bireysel hakları ve güçler ayrılığını yeniden tesis eden daha dengeli ve liberal bir anayasa hazırlanmıştır (Constitutionnet, 2020). 1946-1951 yılları arasında görev yapan Dutra Estado Novo’dan önceki düzene geri dönerek demokratik hak ve özgürlükleri tekrar tanımıştır. Serbest piyasa ekonomisini desteklemiş, toplumsal yaşamı düzenleyecek olan reformlar konusunda geri durmuştur (Tekin, Latin Amerika’da Muhafazakarlık ve Dış Poltika: Brezilya Örneği, 2017). 1950 yılında yapılan seçimler ile birlikte Vargas tekrar yönetime gelmiştir. 1954 yılında Vargas’a karşı ordu içinde bir grup subay ve siyasetçiler içinden yönetimden çekilmesi talebinde bulunmuş, Vargas bu durum karşısında aynı yıl içinde intihar etmiştir.

1956 yılında gerçekleşen seçimler ile birlikte modern Brezilya’nın kurucusu olarak anılan Juscelino Kubitscek göreve gelmiştir (Mahiroğulları, 2017). Bu dönemde tıpkı Vargas gibi sanayileşme hareketlerine önem verilerek otomotiv sanayisinin gelişmesinde katkı vermiştir. 1961 yılında Vargas döneminin çalışma bakanı olan Goulart, Kubitschek’in yerine başa geçmiş ve bu dönemde ülkede siyasal kutuplaşmalar artmıştır (Ozan, 2020). 1950- 1964 dönemleri arasında artan komünizm karşısında, 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD kendi güvenlik öncelikleri ile uyumlu olarak Latin Amerika ülkelerinde bulunan Muhafazakâr ve Otoriter rejimlere açıkça destek vermiştir (Tekin, Latin Amerika’da Muhafazakarlık ve Dış Poltika: Brezilya Örneği, 2017). Soğuk savaşının şiddetli bir şekilde yaşandığı dönemde Goulart ordu ve sağcılar tarafından tehlikeli bir komünist olarak değerlendirilmiş olup, 1964 yılında Brezilya tarihinin 6. askeri müdahalesi gerçekleştirerek ordu bir kez daha siyasete müdahale etmiştir. 1959 yılında yaşanan Küba Devrimi’nden sonra Latin Amerika bölgesinde artan ulusal, demokratik, halkçı ve devrimci mücadelelerinden sonra ABD emperyalizmi Küba’ya uygulanan ambargolar aracılığıyla bölgeye müdahale hakkını teyit ettirmiş, ABD’nin demokratik komşular yerine güvenli müttefik politikası olan Johnson Doktrinini uygulamaya koymuştur (Regalado, 2010). Gerçekleşen darbe ile birlikte Doğu Batı Bloğu arasında kalan Brezilya’yı kendi bağlı kılmak isteyen ABD’den destek almıştır (Tekin, Latin Amerika’da Muhafazakarlık ve Dış Poltika: Brezilya Örneği, 2017). Bu dönemde bizim ülkemizde yaşanan 1980 darbesine benzer bir şekilde tüm siyasi partiler yasaklanmış, yerlerine devlet tarafından desteklenen 2 parti kurulmuştur, yeni bir anayasa hazırlanmış, sivil özgürlüklerin önüne geçilerek yasaklanmıştır. Vargas’ın devletçi kalkınma modelini benimseyen ordu bu dönemde %10 civarında ekonomik büyüme sağlamıştır (Ozan, 2020). Vargas döneminde ortaya çıkan temel kalkınma projesi olan “Estado Novo” Kubitscek döneminde olduğu gibi sürdürülmeye devam etmiştir. 1964 yılında başlayan ve 21 yıl süren askeri yönetim tıpkı diğer Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi muhafazakâr görüşün siyasal faaliyetlerine izin vermiştir (Tekin, Latin Amerika’da Muhafazakarlık ve Dış Poltika: Brezilya Örneği, 2017).

1970 yıllara gelindiği zaman ülkenin ekonomik büyümesi yavaşlamaya başlamış ve Brezilya Ordusunun aldığı bir karar ile “Abertura”[11] dönemi başlamıştır. Bu dönem ile birlikte ülkemizde yaşanan 1980 sürecine benzer bir şekilde liberalleşme dönemi geçilmiş, siyasi tutuklular serbest bırakılmaya, siyasi partiler açılmaya başlanmış, basına uygulanan sansür gevşetilmiştir. Bu gelişmelerin yarattığı sonuçla birlikte halkın demokratikleşme özgürleşme taleplerini artırmış, demokratik seçimlerin yapılmasın için halktan gelen baskılar üzerine ordunun 1984 yılında temkinli planı açıklanmış ve 1985 yılında gerçekleşen seçimlerle birlikte yine aynı şekilde ülkemizde gerçekleşen 1983 seçimleri gibi Brezilya’da ordu destekli reformcu aday olan Tancredo Neves kazanmıştır (Ozan, 2020). Neves seçimden kısa bir süre sonra vefat ettiği için yerine askeri rejimin eski bir müttefiki olan muhafazakâr Jose Sarney geçmiştir (Fonseca, 2020). Sarney döneminde demokratik reformlar hızlandırılmış, 1988 yılında ise yeni ve demokratik bir anayasa hazırlanmıştır.

1985 yılında başlayan “Yeni Cumhuriyet Dönemi” ile birlikte Brezilya demokrasiye geçişte konsolide bir şekilde ilerlemiştir. Tencredo Neves ile başlayan demokratikleşme süreci, Jose Sarney (1985-1990), Fernando Collor (1990-1992), Itamar Franco (1992-1995), Fernando Henrique Cardoso (1995-2003), Luiz Inácio Lula da Silva (2003-2010), Dilma Rousseff (2011-2016), Michel Temer (2016-2018) ve son olarak Jair Bolsonaro (2019-) ile devam etmektedir. Askeri müdahaleler arkasında demokratikleşme sürecini başlamasıyla birlikte ülkenin temel sorununa dönüşen yolsuzluğa bırakmıştır. Son seçimlerle başa geçen Bolsonaro ise dünya krizine dönüşen Covid-19 salgını ile birlikte aldığı önlemler ile yoğun eleştiriler altında bulunmaktadır. Demokratikleşme süreciyle birlikte siyasetçiler sağ görüş arasına mesafe koymuşlardır. Neves ile başlayan siyasal partilerin kendilerini solcu olarak tanımladıkları bir yapıya dönüşmüşlerdir. Sadece bu süreçte Franco bağımsız olarak seçimleri kazanmıştır.

Yukarıda bahsedilen durumlara ek olarak ülke içi siyasetin yanında Brezilya toprak bütünlüğünü korumak ve genişlemek adına savaşlar yapmıştır. Bu savaşlardan en önemlisi Brezilya İmparatorluğu ve Arjantin arasında gerçekleşmiştir. Bu savaşın sonucunda bugün Uruguay Doğu Cumhuriyeti kurulmuştur. Ayrıca 2. Dünya Savaşı’nda Avrupa’ya asker göndermiştir.

Buraya kadar olan kısım siyasi istikrarsızlığın tanımı yapılmış örneği olarak incelen Brezilya’nın askeri dönemi incelenmiştir. 1985 yılından sonra kurulan “yeni cumhuriyet” dönemi olarak adlandırılan kısımda günümüze kadar yaşanmış olan siyasi istikrarsızlığa neden olan yolsuzluklar çalışmanın geri kalan bölümü oluşturacaktır.

6- Yolsuzluk Sorunu

Yolsuzluk nedir? Yolsuzluk bünyesinde birden fazla anlam bulundurduğu için kesin bir tanımlamada bulunmak mümkün değildir. Kısaca verilen veya alınan yetkinin, kişisel çıkarlar, amaçlar doğrultusunda kullanılması olarak tanımlamak mümkündür. Amaç kişisel çıkarın gözetilmesinden oluşmaktadır. Yolsuzluk teriminin özünü “bal tutan parmağını yalar” deyimiyle ifade edilebilecek kadar basit “çıkar çatışması” oluşturmaktadır. Çıkar çatışması insanlık tarihi kadar eskilere dayanmaktadır. Dünden bugüne, bugünden yarına olmak üzere, insanlar arasında, devletler arasında kurulan ilişkilerde ittifaklarda, kişi-devlet arasında kısaca her mecrada karşımıza çıkmaktadır. Yolsuzluk olgusu özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bakımından büyük bir sorun olarak görülmektedir (Demir, 2012). Kişisel çıkarların peşinde koşan birey, yolsuzluğu maddi kaynak sağlamak adına da yapabilmektedir. Yolsuzluk modern toplumlardaki güç örgütlenmesindeki dengesizlikleri yansıtmakta olup her ne kadar demokrasilerin gelişmiş olduğu batı toplumlarında düşük seviyede gözükse de yolsuzluğun siyasi rejimi yoktur (Öner, 2005). Yolsuzluk kavramı daha geniş bir çerçevede konuyu ele alırsak aslında bahsetmiş olduğumuz çıkar ilişkisinin, unvanların bir grup veya sınıfın çıkarları doğrultusunda kamu gücünün kullanılmasıyla, istenilmeyecek şekilde zararlara neden olarak ahlaki değerler ile yasalardan kaçınmak için başvurulan bütün yolları kapsamaktadır. Aristoteles, Machiavelli ve Plato kendi çalışmalarında oligarşi ve istibdat rejimlerindeki yozlaşmış anayasaların, kanun koyucu lehine yasa koyan ve onun çıkarlarına çalışarak halka baskı yapıldığından bahsetmişlerdir (Fridrich , 2019). Yolsuzluk süreci içinde bu süreç içinde yer alanlar kazanç veya çıkar elde ederken, bu sürecin dışında kalanlar kaybetmektedir. Yolsuzluk sorunları bir ülkede yaygınlaşırsa şu gibi tehlikelere yol açabilir; etkinsizlik, devlete olan güvenin azalması, kamu kaynakların israfı veya doğru şekilde kullanılmaması sonucunda ortaya çıkan adaletsizlikler, yabancı sermeyenin ve yatırımcının cesaretinin kırılması, politik istikrarsızlık (Fridrich , 2019).

Yolsuzluk türlerini 3’e ayırmak mümkündür. Bunlar; bireysel yolsuzluk (kişilerin kamu otoritesi ya da memurla oluşan ilişkisinden doğan), ticari yolsuzluk (şirketlerin kamu memurları ve otoriteri arasında doğan ilişki), siyasi yolsuzluk (siyasi seviyede kamuda yükselmek adına doğan ilişkiler) olarak ayrılmaktadır (Öngel, 2014).

Yolsuzluk her devlet biçiminde farklı olarak karşımıza çıkmaktadır, mesela fiilen birbirine benzeyen İngiltere, İsveç ve ABD gibi ülkelerde ortaya çıkan yolsuzluk türleri de birbirinden oldukça farklıdır (Fridrich , 2019) Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerde yaşanan “oy ticareti, adam kayırma, rüşvet, seçimlerde hile, kamu hizmetinde kullanılan paranın kişiler üzerine aktarılması veya kamu hizmetinin kişinin çıkarları doğrultusunda kullanılması ve ticaret ile gelişen” gibi yolsuzluklar sayılabilmektedir. Brezilya’da yolsuzluk siyasi gücün en üst kademesinden en küçük belediyelere kadar toplumun her seviyesinde görmek mümkündür.

1990-1992 yılları arasında görev yapan Fernando Collor de Mello ülkenin ekonomisini düzeltilmesi Collor I ve II planlarını hazırlayan devlet lideriydi. Seçimi kazanmadan önce seçim vaatleri arasında yer alan yolsuzluğun ortadan kaldırılması adına çalışmalar yapacağını ileri sürmüştür (James & Burns, 2020). Collor mahkûm olmamak adına ve 8 yıl siyasi haklarının askıya alınma tehlikesine karşılık Aralık 1992 yılında senatoda açılan yolsuzluk soruşturması ile birlikte görevinden istifa etmesine rağmen Senato soruşturmaya devam etmiş ve 76 kabul oyu ile Fernando Collor’ı 8 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Collor hakkında olan yolsuzluk suçlamalarını kardeşi Pedro Collor tarafından yapılmıştır. Kardeşi Fernando Collor hakkında siyasi kampanyalar ve mali işlerden sorumlu olan Paulu Cesar Farias’ı Başkanın bilgisi dâhilinde kampanya fonlarını kişisel çıkarları için kullanmakla rüşvet ve yolsuzluk yapmak ile suçlamıştır (Akman , 2017). Milyonlarca doları gizli banka hesaplarına aktarmıştır. Bu dönemde yaşanan önemli gelişme ise Brezilya bir kriz karşısında ilk defa askeri müdahaleye gerek kalmadan sorunun meclis tarafından çözüme kavuşturulmasıdır. Soruşturmaları üzerinde yapılan araştırmalar ile birlikte devlet ve federal düzeyde gerçekleşen yolsuzluklar ortaya, usulsüz banka prosedürleri, seçimlerde hile olmak üzere daha fazla yolsuzluklar ortaya çıkmıştır (James & Burns, 2020).

2003 yılında 4. denemesinde İşçi Partisi ile seçimleri kazanan Luiz Inácio Lula da Silva iktidara gelmiştir. İşçi sınıfından seçilen Brezilya’nın ilk devlet lideridir. Uyguladığı refah programları, ekonomik gelişmede gösterdiği başarılar ve iş olanaklarını arttırmasıyla birlikte, 2010 yılına kadar iktidarda kalan İşçi Partisi Avrupa ülkelerinde var olan İşçi partileri ile aynı stili paylaşmaktadır. İşçi Partisinin ülkede başarılı olmasının nedenleri arasında gösterebilecek olan belirli tanımlı ideolojisi ve programının varlığı, katı parti disiplini, hiyerarşik yapısı ve işleyen parti içi demokratik yapısından kaynaklanmaktadır (Öngel, 2014). Kısa bir süre içinde Brezilya’nın en güçlü partisi konumuna yükselmeyi başaran İşçi Partisi, Lula’yı iktidara getirirken yolsuzluğu, rüşveti, yozlaşmış siyasi kültürü ortadan kaldırma vaatlerini kullanmıştır.

İşçi partisinin yasamada ki gücünü arttırmak adına azınlık hükümetinin bazı oylamalarda İşçi partisini desteklemesi için rüşvet yoluyla yapılan oy ticaretine “mensalão”[12] denmektedir (J., 2020). Aylık olarak 30.000 Brezilya Reali. 2005 Mayıs ayında ortaya çıkan mensalão, Lula’nın danışmanları hakkında soruşturma başlatılmış, ancak bakanlar ve Lula yolsuzluk soruşturmasının dışında kalmıştır. Lula’nın Kurmay Bakanı olan Jose Dirceu bu şuçlamaların merkezinde yer almıştır (Solak, 2015, s. 207). Brezilya’da senatör ve milletvekillerin partiye bağımlılıkları olan bağımlılıkları çok düşük seviyededir. Mensalão skandalını ortaya çıkaran Emek Partisinin Genel Başkanı Roberto Jefferson tarafından ortaya atılmıştır. Asıl sebeplerden birisi olarak milletvekillerin ve senatörlerin partilerine karşı tutundukları sadakatsizliktir. Milletvekili ve senatörler mensup oldukları siyasi parti haricinde yasama işlemlerinde farklı bir siyasi parti adına oy kullanabilmektedirler (Öngel, 2014). İktidar partileri kanun ve yasa tasarılarını yasamadan sorunsuz bir şekilde geçirmek için oy satın alma yolsuzluklarına bulaşabilmekte, Brezilya Yüksek Federal Mahkemesi bu durumun önüne geçebilmek adına ulusal kongre ve Temsilciler meclisinde yer alan sandalyelerin partilere ait olduğunu karar vermiş, oy ticareti yolsuzluğu sonucunda parti değiştiren senatör veya milletvekillerini istifaya zorlanacaktır (Öngel, 2014). İşçi Partisine yapılan yolsuzluk suçlamaları sadece oy ticaretinden hariç başka suçlamalarda bulunulmuştur. Bu suçlamalar ise İşçi Partisinin kendi üyelerini ve kendilerine yakın duran partileri ile seçmelerini finanse etmek için örtülü ödeneklerle destek verilmesi gibi iddialarda bulunulmuştur. İşçi partisi seçimlerde usulsüzlük yapıldığını kabul etmiş ama senatoda yapılan oy ticaretini ise inkâr etmiştir (Solak, 2015, s. 208).

Yolsuzluk suçlanmasını araştırmak adına senatoda komisyon kurulmuş, komisyon oy ticaretini araştırmış, komisyon araştırmalar sonucunda milletvekillerin banka hesapları incelenmiştir. İnceleme sonucunda yatırılan paralar ile önemli oylamalarda kullanılan oylar arasında bir bağlantı kurulmuştur. 2005 yılında komisyon kararı ile birlikte Lula’nın kurmay bakanı olan Jose Dirceu ve yolsuzlukları ortaya çıkaran Roberto Jefforson senato üyelikleri düşürülmüş 8 yıl siyasi haklardan mahrum bırakılmışlardır. Bu dönemde isimleri yolsuzluk suçlamaları ile anılan diğer senato üyeleri de aynı akıbeti paylaşmamak adına kendileri istifa etmiştir. 2006 yılında tekrar gündeme gelen ‘’mensalão’’ soruşturmaları Federal Cumhuriyet Savcılığı tarafından 40 kişi tarafından tekrar sorgulama başlatılmıştır. 2007 yılında 40 kişi tarafından yapılan iddianameler Yüce Mahkeme tarafından kabul edilmiştir. Yargılamalar yaklaşık 5 yıl sürerek 2012 yılında Mahkeme 25 zanlıyı cezaya çarptırmıştır (Solak, 2015, s. 209).

Yolsuzluk soruşturmaları İşçi Partisini yıpratmıştır ama Lula’nın tekrar seçilmesine engel olamamış, Lula’dan sonra iktidara gelen İşçi Partili Dilma Rouseff seçilmesini de engelleyememiştir. Bunun temel sebebi ise İşçi Partisinin ekonomik alanda göstermiş olduğu iktisadi başarıları ve milli gelirin eşit bir şekilde dağılması adına yapılan ekonomi politikaları[13] etkili olmuştur. Brezilya tarihinin en büyük yolsuzluğu olarak görülen Portekizce “Lava Jato” olarak adlandırılan operasyonlar kapsamında 273 kişiye dava açılmıştır. 2014 yılında başlayan Lava Jato devlete ait olan petrol şirketi Petrobras ile ülkenin en büyük inşaat firmalarını içine alan Lula’dan sonra hükümetin başına geçen Dilma Rousseff’i, hükümeti, eyalet meclislerini ve siyasetçileri içine alan bir dizi soruşturmalar silsilesini oluşturmaktadır (Watts, 2020). Davada 5 Milyar dolardan fazla kara para ile iktidarda bulunan İşçi Partisini iktidarda tutmak adına finanse edilmiştir.

Petrobras Latin Amerika’nın en büyük şirketi konumunda yer almaktadır. 21. yüzyılda da bulunan en büyük petrol rezervlerin sahibi konumunda yer alan şirket Brezilya ekonomisinin amiral gemisi konumundadır. Bunun yanında Petrobras şirketi Brezilya siyasetinde önemli bir konumda yer almakta, 2003-2010 seçimlerinde adı başka bir yolsuzluk davası olan “mensalão” ile anılan Lulayı’da kapsamaktadır. Petrobrasta yer alan yönetim görevleri, Senatoda destek oluşturmak adına Lula’nın siyasi müttefiklerine teklif edilmiştir (Watts, 2020). Temmuz 2016 yılında Lula adına açılan bir davada Lava Jota soruşturmasına ilgili olarak yargıya engel teşkil oluştuğunu ve yargılanması için yeterli delillerin bulunduğuna karar vermiştir. 2017 yılında hakkında açılan beş yolsuzluk davasından suçlu bulunarak 9 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Brezilya Yüksek Mahkemesi tarafından alınan bir karar ile yargılama yolları tükeninceye dek masumiyet karinesi gereği tutuklu yargılamanın doğru olmadığına karar vermiştir (DW, 2020). Ayrıca Dilma Rousseff geçmiş yıllarda Petrobras’ın yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuştur. Rousseff 31 Ağustos 2016 yılında mali yasaları çiğnemek gerekçesiyle görevinden alınmıştır. Resmi olarak yolsuzluk ya da kişisel mal varlığını arttırmak ile suçlanmamıştır (BBC News Türkçe, 2020). Görevinden alınan Rousseff’in yerine geçen Michel Temer hakkında rüşvet aldığı gerekçesi ile suçlamalarda bulunulmuştur. Temer hakkında yapılan suçlamalar ise inşaat devi olan Odebrecht tarafından 300 bin dolar civarında rüşvet aldığına dair iddianame hazırlanmıştır. Temer’in partisine Odebrecht eski yöneticilerin itiraflarında yer alan 40 milyon dolar rüşvet verildiğine dair ifade vermiştir. Yolsuzluk soruşturmalarına karşı risk teşkil etmediği için Yargıç İvan Athie tarafından tutukluğunun devamına gerek olmadığı kararı verilmiştir (Sputnik Türkiye, 2020).

Lava Jota soruşturmalarına dahil olan bir diğer şirket, Latin Amerika’nın en büyük inşaat şirketi Odebrech’dir. Şirket Brezilya ve diğer ülkelerdeki ihaleleri, sözleşmeleri güvence altına almak için rüşvet verdiği açıklamıştır. Şirket sahibi olan Marcelo Odebrecht, Petrobras yöneticilerine 30 milyon dolar rüşvet vermiştir. Cezai indirimden yaralanmak adına ellerindeki bilgileri polis ve mahkemeye delil olarak sunmuşlardır (BBC News Türkçe, 2020). Büyük şirketler ve suç örgütleri seçim dönemlerinde destekledikleri siyasi liderlere kampanyalara finansal destek vererek gereken oyların satın alınmasına için sermaye sağlamaktadırlar. Brezilya’nın en büyük şirketi olan Obedrecht 2014 seçimlerinde Dilma Rousseff ve Michel Temer 48 Milyon dolar aktarmıştır (Gallas, 2020).

Yolsuzluklar 1985 yılında askeri rejimin yönetimden ayrılması ve “Yeni Cumhuriyet” olarak adlandırılan dönemde daha fazla gündemde kalmaya başlamıştır. Collor de Mello ile başlayan olaylar silsilesi İşçi Partisinin başa geçmesi ile devam etmiş, son olarak da 2016 yılında Dilma Rousseff Brezilya senatosu tarafından görevinden alınmıştır. Görevden alınan Rousseff’in yerine geçen Michel Temer 2019 Ocak ayında görevini Bolsonaro’ya bırakmıştır. Federal Hükümet dışında kalan yerel yönetimlerde eyaletlerde fazlaca yolsuzluk olayları yaşanmaktadır.

Yolsuzluğa sebebiyet veren önemli olarak gördüğüm noktalar, eyalet yönetiminin vergi toplama yetkisi, federal hükümetin topladığı vergiden pay alması ile birlikte eyalet bütçeleri açık vermektedir. Bu açık yüzünden eyalet yönetimi Brezilya Merkez Bankası arasında sorunlar yaşanmaktadır. Valilerin en önemli özelliği olan 2. başlıkta bahsettiğimiz gibi seçilen senatör ve federal meclis üzerinde kurduğu etki sistemde bulunan bu karmaşık yapı yolsuzluğun artışını ve takibini zorlaştırmaktadır. Brezilya’da yolsuzlukla mücadele edecek temel bir kurum yoktur. Konu ile mücadele eden birden fazla birimin olması soruşturmaların aksamasına neden olmaktadır. Federal hükümetin denetimlerin karar vericisidir. Ülkede sisteminden kaynaklanan bürokratik yapının karmaşıklığı sayesinde yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma ve kara para gibi olaylar rahatlıkla yapılmakta, denetlenmesini tek bir kurum tarafından yürütülmemesi yüzünden zorlaştırmaktadır.

Yerel hükümetlerin merkezi hükümete olan uzaklıklarından dolayı, özel oluşumlara ve resmi kamu kurumlarıyla olan yakın ilişkilerinden kaynaklanan yolsuzluk oranlarını arttırmaktadır. İdari anlamda yolsuzluklar genel olarak rüşvet, zimmet ve suiistimal iken, adam kayırmacılık ve iltimas da önemli yer tutmaktadır. Özellikle çok geniş coğrafyanın varlığı ve politik alanda birçok düzenleyici kurumun kendi aralarında çatışması aslen sistemden kaynaklanan sorunlardır (Öngel, 2014, s. 35).

Brezilya’nın diğer Latin Amerika ülkelerine göre yolsuzlukta en büyük avantajı rekabetçi medyasının varlığıdır. Basın özgürlüğünün varlığı ile birlikte yerel ve ulusal medya arasında oluşan rekabetten ötürü yolsuzluk skandallarını ortaya çıkarmak adına birbirleri ile bir yarış içinde yer almaktadırlar. Günümüzde, uluslararası örgütler, STK’lar ve akademisyenler yolsuzluğun gelirin adaletsiz dağılımın önüne geçebilmek adına, diğer ülkelerin müsaadelerini önlemlerini incelemektedir. Önleyici olma, yaptırım gücü oluşturma, kamusal farkındalık oluşturma gibi, reformlar politikacıların isteksiz ya da görünüşte istekli olmaları ile birlikte asla yolsuzluk ortadan kaldırılmaz. Ulus-devlet oluşumundan önce bütün topluma mal edilen yolsuzluk kavramı ulus-devlet sonrası bireye indirgenmiştir. İnsanın aç gözlülüğü ve doymak bilmeyen arzuları, çıkarları doğrultusunda insan doğasından kaynaklanan yolsuzluk tamamen ortadan kalkmayacaktır.

7- Sonuç ve Değerlendirmeler

Brezilya Latin Amerika’nın süper gücü konumunda yer almaktadır. Latin Amerika ve Karayip ülkeleri arasında temsili demokrasi gelişmeleri bakımından da en önemli ülkesi konumunda yer alan ülke Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün bir parçası olan “yolsuzluk algılama endeksine” göre 2019 yılında yapılan bir araştırmada Brezilya 180 ülke içinde 106. sırada yer almış ve 2019 yılı puanı -100 üzerinden 35 olarak hesaplanmıştır[14]. Günümüzde Brezilya siyasi istikrarsızlığa neden olan yolsuzluk skandalların yanında ülke içinde gelirin adaletsiz dağılımı üzerine oluşan yoksulluk ile de mücadele etmektedir. Brezilya 1985 yılında başlayan “yeni Cumhuriyet” dönemine kadar farklı sebeplerden dolayı toplamda 6 kez olmakla birlikte ülkenin siyasetine asker müdahalede bulunmuştur. Her dönem farklı anayasalar hazırlanmış, farklı burjuvaziler ortaya çıkmış, yaşanan krizler ile birlikte ekonomisi kırılgan olan ülke, alınan ekonomik tedbirlerde yeni sınıflar ortaya çıkarmış, yeni yolsuzluk skandalları ile birlikte bir grup zümre ön planda kalarak gelirin adaletsiz dağılımlarına sebebiyet vermiştir. Yolsuzluk arzuları ve istekleri doğrultusunda, aç gözlü insanların içinde bulunan olumsuz bir eğilimdir. Gelişmekte olan az gelişmiş ülkelerde büyük oranlarda görülen olgu gelişmiş ülkelerde az da olsa görülmektedir. Yolsuzluklara karşı mücadele zayıf devlet kurumların varlığı, suçlulara verilen cezaların büyük yaptırımlara sahip olmaması, yüksek bürokratların yolsuzluk ile suçlanması için Brezilya Yüksek Mahkemesinin emrinin gerekmesinden dolayı, yolsuzluk Brezilya için sonu görülmeyen uçsuz bucaksız bir tünele dönüşmüştür. Yolsuzluğun yanında Brezilya’nın şehirlerinde artan şiddet olayları, gettolaşma, favelaların artması, uyuşturucu madde kullanımı ve kamu hizmetlerinin her kesime ulaştırılmaması gibi sorunlarla da baş başa kalmıştır. Brezilya halkının devlet kurumlarından beklentisi yolsuzluk nedeni ile topluma yansıtılmayan zenginliğin paylaşımı, kamu kaynaklarının doğru bir şekilde yatırım yapılması ve iş piyasasını desteklemesini beklemektedirler.

Ülkenin ekonomik olarak gelişmesini, ülke içinde artan yardımların gelirin eşit dağılması için programlar başlatan İşçi Partisi yolsuzluk suçlamaları ile birlikte yaklaşık 13 yıl süren iktidar süresi dolmuştur. Dilma Rousseff’in yerine geçen Temer’den sonra ülke yönetimi sağcı popülist lider Bolsonaro’ya bırakmıştır. Ülke içinde uzun yıllar süren sol hükümet geleneği böylece son bulmuş, ülke içinde tartışmalara neden olmuştur. Özellikle Covid-19 süreci tüm dünya ekonomilerine önemli ölçüde zarar vermiştir. Bu süreçte Bolsonaro aldığı önlemler ile ağır eleştirilere maruz kalmış, politikacılar yanında ülke içinde yer alan uyuşturucu çeteleri tarafından süreci iyi yönlendirememesi gibi nedenler ile eleştirilmektedir. Bolsonaro hükümeti başaralı bir yol izler mi zaman belirleyecek ama ülke siyasetinde vazgeçilmez bir noktada olan siyasi istikrarsızlık onun döneminde de devam edecek gibi durmaktadır.

Siyasi istikrarsızlık, ekonomi üzerinde çeşitli etkiler doğuran bir konudur. Genel anlamda gelişmişlik, kaynak dağılımı, gelir dağılımı ve ekonomik büyümeyi doğrudan etkisi altına alabilmektedir. Başlıca temel nokta olarak gördüğüm, gelişmiş ülke ile az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler arasında bulunan en büyük fark siyasal ya da politik istikrarın sağlanmasıdır. Çoğu gelişmiş ülkelerden daha büyük ekonomiye sahip olan Brezilya, siyasal istikrarını kurumsal bir devlet politikasını devlet siyasetine yerleştirememesi gelişmiş ülke olarak sayılmamasının en büyük sebebi olarak görülebilir.

Kaynakça

Akman , M. (2017). Güncel Tartışmalar Ekseninde Yetki Karşılaştırılması: ABD-MEKSİKA-FRANSA-POLONYA ve TÜRKİYE. Konya: Konya Ticaret Odası.

BBC News Türkçe. (2020, 05 20). Brezilya’yı sarsan yolsuzluk soruşturmaları: Kilit isimler ve kavramlar: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40593117 adresinden alındı

Constitutionnet. (2020, 05 14). Constitutional History of Brazil: http://constitutionnet.org/country/constitutional-history-brazil adresinden alındı

Coutinho, R. (2014). Politics and Economics of U.S. – Brazil Bilateral Trade Challanges and opprtunities. Cebri Artigos, 14.

Demir, İ. C. (2012). Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Analizi Ege Bölgesi Anket Çalışması. Sosyal Bilimler Dergisi, 105-122.

DW. (2020, 05 20). Brezilya eski devlet başkanı Lula serbest bırakıldı: https://www.dw.com/tr/brezilya-eski-devlet-ba%C5%9Fkan%C4%B1-lula-serbest-b%C4%B1rak%C4%B1ld%C4%B1/a-51178693 adresinden alındı

Erdem, G. (2013). Latin Amerika’da Bağımsızlık Süreci. O. Zengin içinde, Latin Amerika Çalıştayı (s. 63-81). Ankara: Ankara Üniversitesi Baımevi.

Ermağan, İ. (2017). Dünya Sİyasetinde Latin Amerika. E. E. Tepeciklioğlu içinde, Brezilya Fedaral Cumhuriyeti ve Türkiye ile İlişkileri (s. 43-71). Ankara: Nobel Yayıncılık.

Fonseca, J. (2020, 05 17). New York Times. A Brief History Of Brazil Colonial Days: https://archive.nytimes.com/www.nytimes.com/fodors/top/features/travel/destinations/centralandsouthamerica/brazil/riodejaneiro/fdrs_feat_129_9.html adresinden alındı

Fridrich , C. J. (2019). Yolsuzluk Tarihi. C. C. Aktan içinde, Siyaset, Yolsuzluk ve Yozlaşma (s. 13-24). İzmir: Sosyal Bilimler Araştırma Derneği.

Gallas, D. (2020, 05 19). BBC. Brazil’s Odebrecht corruption scandal explained: https://www.bbc.com/news/business-39194395 adresinden alındı

J., H. (2020, 05 17). The Economist. What is Brazil’s “mensalão”?: https://www.economist.com/the-economist-explains/2013/11/18/what-is-brazils-mensalao adresinden alındı

James, P. E., & Burns, E. (2020, 05 18). Encyclopædia Britannica. Brazil: https://www.britannica.com/place/Brazil adresinden alındı

Karadeniz, H. (2020, 05 15). Yatırım Kredi. İthal İkameci Politika Nedir? Neden uygulanır?: https://www.yatirimkredi.com/ithal-ikameci-politika-nedir-neden-uygulanir.html adresinden alındı

Karahan, H., & Karagöl, E. T. (2014). Ekonomik Performansın Temel Taşı: Siyasi İstikrar. Ankara: Seta.

Kiper, S. (2012). Brezilya Ekonomisi . Akademik Bakış Dergisi, 1-19.

Loman, H. (2014). Brazil’s Macro Economy, Past and Present. Utrech: RaboResearch-Economic Research.

Mahiroğulları, A. (2017). Askeri Darbeler Döneminden Sivil Demokrasi Dönemine Brezilya’da Sendikaçılık. Sosyal Siyaset Konferansları, 81-101.

Miş, N., Aslan, A., Ayvaz, E., & Duran, H. (2015). Dünyada Başkanlık Sistemi Uygulamaları. İstanbul: SETA.

Ozan, Ö. (2020, 05 15). Siyasal Sistemler: Brezilya. Uluslararası Politika Akademisi: http://politikaakademisi.org/2015/01/22/siyasal-sistemler-brezilya/#_ftn25 adresinden alındı

Öner, S. (2005). Yolsuzluk Olgusuna Siyaset Bilimi Çercevesinden Bir Bakış. Sayıştay Dergisi, 39-54.

Öngel, V. (2014). Brezilya’nın Değişmeyen Gerçeği. Akademik Hassasiyetler, 25-26.

Örmeci, O. (2020, 05 18). Uluslararası Politika Akademisi. BRICH Ülkeleri: http://politikaakademisi.org/2013/03/27/bric-ulkeleri/ adresinden alındı

Özgür, G. (2013). Latin Amerika Ekonomilerin Tarihsel Mirası. O. Zengin içinde, Latin Amerika Çalıştayı (s. 203-221). Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.

P., J. (2020, 05 14). The Economist. The Real Plan: https://www.economist.com/americas-view/2014/07/03/the-echoes-of-1994 adresinden alındı

Regalado, R. (2010). Latin Amerika. İstanbul: Akademi .

Solak, M. (2015). Koalisyoncu Başkanlık Sistemi: Brezilya. A. Yıldız içinde, Karşılaştırmalı Hükümet Sistemleri Başkanlık Sistemi ABD, Arjantin, Azerbeycan, Brezilya ve Nijerya Örnekleri (s. 205). Ankara: TBMM Basımevi.

Sputnik Türkiye. (2020, 05 20). Yolsuzlukla suçlanıyordu: Eski Brezilya Cumhurbaşkanı Temer serbest: https://tr.sputniknews.com/guney_amerika/201903261038425471-brezilya-eski-devlet-baskani-temer-serbest-birakilma-karari/ adresinden alındı

Tekin, S. (2017). Latin Amerika’da Muhafazakarlık ve Dış Poltika: Brezilya Örneği. Muhafazakar Düşünce Dergisi, 83-105.

Tekin, S. (2017). Yükselen Güç Brezilya ve Küresel Siyaset . Elektronik Siyaset Bilimi Araştırmları, 102-113.

Türkoğlu, M. (1998). Brezilya Ülke Profili. İstanbul: İstanbul Ticaret Odası.

Watkins, T. (2020, 05 16). applet-magic.com. José Sarney, Hyperinflation and: https://www.sjsu.edu/faculty/watkins/cruzado.htm adresinden alındı

Watts, J. (2020, 05 20). The Guardian. Operation Car Wash: Is the Biggest Corruption Scandal in History?: https://www.theguardian.com/world/2017/jun/01/brazil-operation-car-wash-is-this-the-biggest-corruption-scandal-in-history adresinden alındı

Yeğin , M. (2004). Tporaksızlar Brezilya’da Topraksız Köylü Hareketi: MST. İstanbul: İletişim .

Yılmaz, E. (2013). Meksika ve Brezilya Ülke Ekonomileri Raporu. O. Zengin içinde, Latin Amerika Çalıştayı (s. 265-285). Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.

  1. Çankırı Karatekin Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrenci, hall.07@outlook.com.tr

  2. BRICS terimi: Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti ekonomilerini ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır.

  3. https://www.worldometers.info/world-population/brazil-population/

  4. https://insamer.com/tr/brezilya_903.htm

  5. Haritaya buradan ulaşabilirsiniz: https://www.stratejikortak.com/2019/11/somurge-devletleri-somurge-haritalari.html

  6. Ticareti baz alan altın, gümüş, petrol, doğalgaz, bakır, pamuk, mısır, buğday, şeker, kahve gibi hammaddelere verilen ticaret terimidir.

  7. En az bir yıl için 13.88 Cruzado ABD dolarına sabitlenmiştir.

  8. Fiyatlarda yaşanan keskin bir artış ve ulusal para birimin değer kaybına neden olan durum. https://fortrader.org/birzhevoj-slovar/ekonomicheskie-ponyatiya/giperinflyaciya.html

  9. Building Better Global Economic BRICs

  10. Estado Novo= Yeni Devlet

  11. Abertura= Göreceli Açılma

  12. Türkçe karşılığı ‘’ödenek’’ olarak çevrilebilir.

  13. Minha Casa Minha Vida ve Brasil Sem Miseria

  14. https://www.transparency.org/en/countries/brazil

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir