“Capharnaüm” Film İncelemesi
“Capharnaüm (Kefernahum)” Film İncelemesi
GİRİŞ
Capharnaüm kelime anlamı olarak Fransızca kökenlidir ve kaos anlamına gelmektedir. Fransız edebiyatında ise kaosu ifade etmek üzere kullanılmaktadır. İncil’de bir köyü çağrıştırmaktadır ve kargaşa ortamı fazla olduğu için lanetlendiği ifade edilmektedir. Kısacası Capharnaüm; kaos, cehennem ve kargaşa gibi kelimeleri ifade etmek için kullanmaktadır.
Capharnaüm filminin değindiği temel konular; bilhassa iç savaştan sonra çocuk hakları, kadın istismarı, çocuk istismarı, göç, göçmen, yoksulluk ve işsizlik olmuştur. Filmin başrollerinden biri olan çocuk oyuncu Suriye göçmeni olan Zain Al Rafeea’dır. Lübnan ve Fransa ortak yapımlı bir çalışma olan film Lübnan’da çekilmiştir. Lübnan’ın Oscar adaylı filmi olmuştur. Film, nüfus kayıtlarında dahi varlığı bulunmayan bir çocuğun yaşam serüvenini anlatmaktadır.
İç savaşlardan, kötü giden ekonomik şartlardan dolayı toplum içerisinde yoksulluk, işsizlik, açlık vs. gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bu durum bilhassa toplum içerisinde alt sınıf olarak tanımlanan kesimi olumsuz etkilemektedir. Etkilenen en önemli bireyler ise çocuklardır. Toplumun en küçük yapı taşı olan aile birimi içerisindeki iş gücü noksanlığı, yoksulluk, şiddet, istismar, açlık ve buna benzer davranışlarla karşılaşılmaktadır. Bu olaylar bir çocuğun yaşamını ve sonraki hayatını önemli ölçüde etkilemektedir. Çünkü çocuklar en savunmasız bireylerdir.
İç savaş ile birlikte Lübnan’da boy gösteren yoksulluk, işsizlik, kadın istismarı, çocuk istismarı hem ulusal hem de uluslararası ortamda gündeme gelmiştir. Nadide Labaki söz konusu olan bu konuları beyaz perdeye taşıyarak gündeme getirmeyi amaçladığı görülmektedir. Kadın haklarının, çocuk haklarının ve insan haklarının noksanlığı veya yoksunluğu durumunda toplum içerisinde nelere sebebiyet verildiği gözler önüne serilmektedir.
Caparnaüm bu sebeplerden ötürü beyaz perdeye taşındığı anlaşılmaktadır. Lübnanlı yönetmen Nadine Labaki, 71. Uluslararası Cannes Film Festivali’nde bu film ile jüri özel ödülü almıştır. Nadine Labaki, Cannes Film Festivali’nde ödül alan ilk Arap kadın olmuştur.
Capharnaüm; sinema filmine konu olan bir çocuğun yaşam serüvenini anlatmaktadır. Filmin kahramanlarından biri Zain Al Hajj karakteridir. Zain, temel olarak bir başkaldırının simgesi olarak ifade edilebilir. Lübnan’da yaşam şartları oldukça kötü olan bir semtte yaşayan Zain içinde bulunduğu yaşam şartlarına meydan okumaya çalışan ve bu doğrultuda hareket eden bir karakter olarak tasvir edilebilir. Zain’in hayatının dönüm noktası kız kardeşi Sahar’ın kendisinden yaşça büyük biriyle çocuk yaşta evlendirilmesine karşı çıkmasıyla başlamıştır. Zain alışılagelmiş bu düzene evini terk ederek karşı çıktığını göstermiştir.
Lübnan sokaklarında yalnız kalmış bir çocuk olan Zain bu esnada Tigest Ailo (Rahil) adlı Etiyopya kökenli bir yabancı ile tanışır ve onun evinde kalmaya başlar. Rahil’in oğlu Yonas ile birlikte Zain’in zorlu hayatı yeni bir dönüm noktasına geçmiştir. Rahil’ın tutuklanması ile Zain ve Yonas yalnız kalmıştır. Böylelikle Zain’ın zorlu hayat mücadelesine Yonas ile birlikte bir yenisi daha eklendi. Yonas ile birlikte Rahil’i arayan Zain zorlu yaşam mücadelesinde Yonas’ın karnını doyurmayı da ihmal etmemiştir.
Rahil’i bulamayan Zain yurtdışına gitmeye karar verir fakat Yonas’ı götüremeyeceği için bir insan taciri aracılığıyla evlatlık olarak verilmesini ister. Yurtdışına çıkabilmek için evraklarını almak üzere evine dönen Zain hayatının üçüncü dönüm noktası burada; kaçmaya çalıştığı evde olmuştur. Eve döndüğünde kız kardeşi Sahar’ın ölümünü öğrenmesi onun bir suç işlemesine sebep olmuştur.
Zain hapse girdikten sonra annesinin hamile olduğunu öğrenmesi onu derinden üzmüştür. Çünkü doğacak çocukta onun gibi bir insanın, bir çocuğun yaşayamayacağı hayatı yaşamak zorunda kalacağı için üzülmüştür. Zain hiçbir çocuğun kendisi gibi olmaması için yetişkinlere ve tüm insanlığa seslenmiştir. Zain hapse girdikten sonra ailesinden davacı olduğunu bir televizyon programından tüm ülkeye duyurur ve bunu üzerine mahkeme davası açılır. Hâkim ve Zain arasında geçen şu diyalog dikkat çekmektedir.
– Hâkim: “Neden buradasın.” diye sorduğunda
– Zain: “Annem ve babamdan şikâyetçiyim.” diye cevap verir.
– Hâkim: “Neden” diye sorduğunda
– Zain: “Beni dünyaya getirdikleri için…” diye cevap verir.
Bütün film tam olarak bu diyalog içerisinde geçen cümlelerde kendini anlatmaktadır.
Filmin başkahramanı olan Zain gerçek hayatta Suriyeli mülteci bir aileden gelmekte ve gerçek adı da Zain Al Rafeea’dır. Zain sokakların, yaşanılan acıların yabancısı olan hariçten bir çocuk değildir. Çocuk haklarından mahrumiyetin ne demek olduğunu bilen ve yaşayan küçük bir birey, beyaz perdeye aktarılan bu senaryoda kendi hayatından bazı kesitlere de rastlayabilir. Lübnan ve iç savaşta olan Lübnan gibi ülkeler toplumun ve hatta dünyanın bu kanayan yarasına sebep olmaktadır. Her ne şartlar altında olursa olsun Zain, yaşamı için mücadele etmiştir.
Caparnaüm filmi; çocuk hakları, kadın hakları, insan hakları, çocuk yaşta evlilik, çocuk işçi, eğitim ve öğretim hayatı, göç, göçmen, mülteci ve yaşam hakkı gibi bir bireyin sahip olması gereken konulara değindiği anlaşılmaktadır. Bu konuları beyaz perde aracılığı ile dünyaya yansıtmayı amaçladığı görülmektedir.
LÜBNAN
Arapça; Lübnân, Grekçe; Libanos, İbrânîce; Lebānon, Süryânîce; Lebnān, Latince; Libanus İngilizce; Lebanon olarak ifade edilmektedir.[1] Lübnan epistemolojik olarak incelendiğinde Sami dil ailesine mensup olduğu anlaşılmaktadır. Lübnan sözcüğü “beyaz dağ” anlamına gelmektedir. İsmini en temel anlamda, “Lübnan” isimli dağlardan almaktadır. Bu dağlarda sedir ağacı büyümektedir ve Lübnan bayrağının orta kısmında bulunmaktadır.[2]
Resmi adı Lübnan Cumhuriyeti’dir. Resmi dili Arapçadır. Yönetim biçimi cumhuriyet, başkenti ise Beyrut’tur. Trablus, Zahre, Sayda, Sur, Baalbek, Nebatıyye önemli şehirleridir.
Lübnan’ın Tarihi
Lübnan tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar gidebilmektedir. Lübnan; Fenikeliler, Asurlular, Bâbilliler, Persler ve Makedonya Krallığı gibi bazı devlet tarafından yönetilmiştir. M.Ö. 64 yılından itibaren Roma İmparatorluğu tarafından yönetilmiştir. Sonrasında ise Bizans’ın tarafından yönetilmiştir.[3] İbrahimi inançların çevresinde olan Lübnan 636 tarihinde, Halife Ömer döneminde fethedilerek İslam dönemine girmiştir.
Lübnan toprakları IX. yy. son çeyreğinde Tolunoğulları’nın egemenliği altına geçmiştir. X. yy. başlarında Tolunoğulları’nın yıkılmasıyla kısa vadeli olarak tekrar Abbâsî liderlerinin egemenliğine geçmiştir. Sonrasında İhşîdîler’in yönetimine giren topraklar 969 tarihinde itibaren aşamalı olarak Fâtımîler’in egemenliği altına geçmiştir. Lübnan toprakları 1109–1291 yılları arasında Haçlı ve 1289–1516 yılları arasında Memlük Devleti egemenliğinde kalmıştır.
Lübnan; Ekim 1918 tarihinde İngiltere ve Fransa orduları tarafından işgal edilmiştir. Son Osmanlı mutasarrıfı olan Mümtaz Bey idareyi Müslüman ahali liderlerinden biri olan Ömer Dâûk’a devretmiştir. Bir süre sonra Suriye’de bulunan Faysal’ın temsilcisi Şükrü Paşa el-Eyyûbî bir askerî birlikle Beyrut’a gelerek ve Şerîf Hüseyin’e bağlı Arap hükümetini ilân etmiştir. 8 Ekim 1918 tarihinde Fransa Generali de Piepape, yani kurulan bu Lübnan yönetimine el koyarak bir haftalık Arap hükümetini sonlandırmıştır.
Nisan 1920’de yapılan San Remo Konferansı’nda Suriye ve Lübnan Fransa manda yönetimine devredilmiştir. Fransa, Eylül 1921’de Lübnan Devleti’nin kurulduğunu ilân etmiştir. Lübnan’da kurulan bu Fransız manda yönetimi Temmuz 1922 tarihinde Milletler Cemiyeti tarafından onaylanmıştır. 23 Mayıs 1926 yılında yeni bir anayasa kabul edilerek Lübnan Cumhuriyeti kurulmuştur. Ancak 1941 yılında bağımsızlık ilan edilmiştir. 1943 yılında bağımsızlık tanındı ve 1946 yılında ise Fransa, Lübnan topraklarından ayrılmıştır.
Lübnan İç Savaşı
Fransa ordularının Lübnan’dan çekilmesi ülkede istenen istikrar ortamını oluşturamamıştır. Bu durumun temel sebebi, Müslüman nüfusun, Hristiyan nüfusa oranla daha hızlı artmasıydı. Müslüman toplumun liderleri Cumhurbaşkanlığının ve iktidarın Hıristiyanların elinde olduğu bir sisteme karşı çıktılar. Diğer sorun ise, 1948 de İsrail’in kurulmasıyla meydana gelen Filistin Sorunu’nun Lübnan’ı kökten etkilemesiydi.
1947-1950 arasında bazı Filistinliler, Lübnan topraklarına mülteci olarak sığındı. FKÖ’nün Lübnan içerisindeki büyüyen etkisi Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki ilişkileri süreç içerisinde gerginleştirmiştir. Bu durum sadece dini gruplar arasında ayrışmayla birlikte siyasi anlamda da cepheleşmelere sebep olmuştur. 14 Ekim 1958 yılında İlk iç savaş boy göstermiştir.
1970’li yıllara gelindiğinde Lübnan iç savaşı meydana gelmiştir. Lübnan iç savaşı genel olarak üç dömende kategorize edilebilir. Birinci dönem; 1975-1977, ikinci dönem; 1978-1982 ve üçüncü dönem; İsrail işgali ile başlayan 1982-1991 yılları arasındadır.[6] Bu süreç oldukça kanlı geçmiştir. Toplum içinde bulunan kadın, çocuk ve diğer bireyler bu iç savaştan etkilenmiştir.
13 Nisan 1975 tarihinde FKÖ ve Falanjistler militanları arasında çatışmalar başlamıştır. Yaşanan bu çatışmaları sonlandırmak için, 1976 yılında Suriye’nin liderliğinde oluşturulan Arap Caydırıcı Gücü Lübnan’a girmiştir. 1978’de Lübnan, İsrail tarafından işgale uğramıştır. 6 Haziran 1982’de FKÖ’yü bölgeden çıkarmak için Lübnan sınırını geçerek Galile’ye Barış Operasyonu’nu başlatıldı.
Varılan anlaşmanın uygulanması ve FKÖ’nün bölgeden ayrıldığını gözlemleyebilmek için BM kararı uyarınca kurulan Barış Gücü (MNF) Beyrut’a gönderilmiştir. 17 Mayıs 1983 tarihinde İsrail ve ABD arasında imzalanan antlaşmayla İsrail birlikleri Lübnan’dan geri çekilmiştir. Suriye’nin desteğini alan Dürzi militanlar, Hristiyanlarla ve Lübnan ordusu ile çatışmalara girmiştir. Müslümanlardan oluşan askeri birliklerin hükümete karşı savaşmaya başlaması ile 1984 Şubat’ında Lübnan ordusu bütünüyle dağılmıştır. Lübnan’daki iç savaş ve çatışma 1989 yılında Suudi Arabistan’da imzalanan Taif Anlaşması ile Ekim 1990’da son bulmuştur.[7]
Taif Antlaşması ile Lübnan siyasal sisteminde radikal bir değişikliğe geçmiştir. Sünnilerin nüfus artışı ve etkinlikleri gibi nedenlerden dolayı Maruni üstünlüğü sınırlandırılmıştır. Maruni cumhurbaşkanının bazı yetkileri Sünni başbakana devredildi ve parlamentodaki Hristiyan-Müslüman temsilcilerin sayısında eşitleme yapılmıştır.[8] 2000 yılında yapılan Parlamento seçimlerini Rafeq Hariri kazanmıştır.
Hariri, Suriye’de yaşanan olaylar sebebi ile siyasi gücü zayıflamıştır. Hariri 2005 seçimlerinde Suriye karşıtı bazı fiillerde bulunmuştur. Şubat 2005 tarihinde Başbakan Hariri Beyrut’ta gerçekleştirilen bir suikaste kurban gitmiştir. Hariri’nin ölümü üzerine Beyrut’ta ve diğer şehirlerde bazı gösteriler boy göstermeye başlamıştır.[9] Suikast sonrasında Lübnan’da barış gücü olarak bulunan Suriye güçleri 26 Nisan 2005 tarihinde ülkeden ayrılmıştır. Bu süreçten sonra Lübnan iç siyasetinde yeni oluşumlara ve düşüncelere amil olmuştur.[10]
Savaşlardan, çatışmalardan etkilenen çocuk bireyler hayatını bu şartlar altında devam ettirmeye çalışmıştır. Lakin iç savaş ortamında büyüyen çocuklar; yaşam hakkı, eğitim ve öğretim, sosyal hayat gibi birçok haktan mahrum kalarak büyümüştür. İç savaşlar, ekonomiden dolayı meydana gelen kötü yaşam şartları, aile içi şiddet bu ve bu gibi süreçlerde birçok çocuğun karşılaştığı temel sorunlar olmuştur. Bu sorunlar hem insan haklarının ihlali hem de çocuk hakları ihlalidir.
ÇOCUK HAKLARI
Uluslararası ortamda I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar çocuk bireylerin haklarını ifade eden kayda değer herhangi bilgiye ve belgeye rastlanmamıştır. 1924 yılında Milletler Cemiyeti ile kabul edilen “Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi” bu alanda ilk belge olduğu ifade edilebilir. Çocukların korunmasına yönelik örgüt kurulması düşüncesi ilk olarak Jules de Jeune tarafından 1894 yılında ortaya atılmıştır.
Çocuk haklarını korumaya yönelik ilk resmi adım 1912’de İsviçre’de atılmıştır. I. Dünya Savaşı’nın çıkmasından dolayı bu çalışmalar sekteye uğramış, lakin 1921 yılına gelindiğinde Brüksel’de bir kongre toplanarak “Uluslararası Çocukları Koruma Birliği” kurulmuştur.[11]
Sanayi devrimi ile birlikte meydana gelen, çocukların zorlu koşullarda çalıştırılmaları sorununa ithafen çocuk bireylerin korunması düşüncesi çocuklara ve çocuk haklarına yönelik ilk sosyal politika tedbirlerini ortaya çıkarmıştır. İlerleyen tarihte çocuk bireylerinde yetişkin bireyler gibi temel haklara sahip olması gerektiği düşüncesi ortaya atılmıştır ve bu düşünce doğrultusunda “Çocuk Hakları Bildirgesi” kabul edilmiştir.
Taraf devletler çocuk bireylere yönelik politikalarını bu uluslararası belge ile şekillendirmeye çalışmıştır. Birleşmiş Milletler liderliğinde oluşan evrensel çocuk hakları oluşturulması fikri, bir süre sonra birçok coğrafyaya yayılmıştır. 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” kabul edilmiştir. Bu sözleşme yapılan detaylı düzenlemeler ile çocuk bireyin yaşama hakkının korunması, eğitim ve sağlık hakkının tanınmasının çok ötesinde haklar getirmiştir. Çocuk bireylere sosyal alanın her yerinde kendilerini geliştirmeleri için imkânlar tanınmasını hedeflenmiştir.[12]
SONUÇ
Savaş, çatışma gibi kavramlar insanlık tarihi kadar eski kavramlardır. İnsanlık var olduğundan beri savaş ve çatışma ortamı da her daim var olmuştur, denilebilir. Oluşan bu çatışma ortamları kazanan devletler ve toplumlar için fayda sağlarken mağlup olan devletler ve toplumlar için bir yıkıma sebep olmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı ile birlikte değişen cephe kavramı dünya toplumları içerisinde onarılamaz yaralara ve acılara sebep olmuştur. Gelişen teknolojiler ve nükleer silahların gelişimi savaş kavramında değişiklik yapılmasında sebep olmuştur. Bilhassa yaşanılan iç savaşlarda toplumun zayıf ve güçsüz kesimlerini büyük ölçüde etkilenmiştir ve etkilenmeye de devam etmektedir.
Savaşlar, iç savaşlar, terörizm faaliyetleri gibi olaylar ve durumlar karşısında özellikle çocuklar mağdur olmaktadır. Bir çocuğun sahip olması gereken hayattan uzak büyüyen çocuklar için haliyle çocuk hakları da göz ardı edilmektedir. Çocuklar tam anlamıyla bir facia ile karşı karşıya kalmaktadır. Yaşanılan bu faciadan bütün insanlık sorumludur.
Bir devletin ve bir toplumun şartları her ne olursa olsun çocuk yaşta olan bireylerin hakkını ve yaşamını kimsenin istismar etmesine izin vermemelidir. Devletler ve toplumlar yasalarını ve kurallarını bu noktada şekillendirmelidir.
DİPNOTLAR
[1]Mustafa L. Bilge, “Lübnan” İslam Ansioklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/lubnan, (e.t. 15.12.2020)
[2]Adrian Room, Placenames of the World: Origins and Meanings of the Names for 6,600 Countries, Cities, Territories, Natural Features and Historic Sites. North Carolina: McFarland, Baran Kuşoğlu, “Lübnan Sedir Devrimi’nden Arap Baharı’na”, Yasama Dergisi, Yıl 2013, Cilt, Sayı; 23, S;101 – 117 s,103
[3]A.g.e. Mustafa L. Bilge
[4]Zahide Tuba Kor, “Ortadoğu’nun Aynası Lübnan” İHH Araştırma ve Yayınlar Birimi, İstanbul, 2009, s,26-30
[5]Ahmet Baglıoglu, “Lübnan’ın Tarihsel Dokusu ve Yönetim Anlayışlındaki Mezhebi Etkiler”, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 13:1 (2008), 88.13-36, s, 13
[6]Süleyman Elik, “Lübnan Konsosiyonel (Consocıatıonal) Demokratik Siyasal Sisteminin Açmazları ve Başarısızlığı” Akademik ORTA DOĞU, Cilt 10, Sayı 2, 2016, s,47
[7]Talha Köse, “Lübnan Raporu: Lübnan’da İstikrar Arayışları”, Siyaset, Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), 2006, s,9-10
[8]Fahri Danış,” 2006 Savaşı’ndan Günümüze Lübnan’daki Siyası Tablo”, İnsani Ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER), 2016, https://insamer.com/tr/2006-savasindan-gunumuze-lubnandaki-siyasi-tablo_459.html (e.t.16.12.2020)
[9]“Lübnan Ülke Bülteni”, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, 2017, https://www.deik.org.tr/ulke-bultenleri-lubnan-ulke-bulteni-2017, s,2
[10]Göksu Eylül Bağcı, “Ortadoğu’nun Kalbi: “Lübnan ve Hizbullah” 21. Yy. Enstitüsü, 2020, https://21yyte.org/tr/lubnan/ortadogu-nun-kalbi-lubnan-ve-hizbullah (e.t. 11.12.2020)
[11]Rabia Dirican, “Tarihi Süreçte Çocukluk ve Çocuk Hakları”, Çocuk ve Gelişim Dergisi (ÇG-D) Journal of Child and Development (J-CAD) Cilt 2 (2018) Sayı 2 51-62 Derleme, s,44
[12]Banu Karakaş, Ömer Can Çevik, “Çocuk Refahı: Çocuk Hakları Perspektifinden Bir Değerlendirme”, Gazi Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 18/3 (2016) 887-906, s, 889
KAYNAKÇA
Rapor ve Makale Kaynakları
Bağlıoğlu, Ahmet, “ Lübnan’ın Tarihsel Dokusu ve Yönetim Anlayışlındaki Mezhebi Etkiler”, İlahiyat Fakültesi Dergısı13:1 (2008), 88.13-36,
Danış, Fahri, “2006 Savaşı’ndan Günümüze Lübnan’daki Sıyası Tablo”, İnsani Ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER), 2016, https://insamer.com/tr/2006-savasindan-gunumuze-lubnandaki-siyasi-tablo_459.html (e.t.16.12.2020)
Dirican, Rabia, “Tarihi Süreçte Çocukluk ve Çocuk Hakları”, Çocuk ve Gelişim Dergisi (ÇG-D) Journal of Child and Development (J-CAD) Cilt 2 (2018) Sayı 2- 51-62 Derleme
Elik, Süleyman, “Lübnan Konsosiyonel (Consocıatıonal) Demokratik Siyasal Sisteminin Açmazları ve Başarısızlığı” Akademik ORTA DOĞU, Cilt 10, Sayı 2, 2016
Karakaş, Banu, Ömer Can Çevik, “Çocuk Refahı: Çocuk Hakları Perspektifinden Bir Değerlendirme”, Gazi Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 18/3 (2016) 887-906
Kor, Zahide Tuba, “Ortadoğu’nun Aynası Lübnan” İHH Araştırma ve Yayınlar Birimi, İstanbul, 2009
Köse, Talha, Lübnan Raporu: Lübnan’da İstikrar Arayışları, Siyaset, Ekonomi Ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), 2006
Kuşoğlu, Baran, “Lübnan Sedir Devrimi’nden Arap Baharı’na” Yasama Dergisi, Yıl 2013, Cilt, Sayı; 23, S;101 – 117
“Lübnan Ülke Bülteni”, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, https://www.deik.org.tr/ulke-bultenleri-lubnan-ulke-bulteni-2017, 2017
Uluç, Emrah, “Lübnan 1820’den Günümüze Bitmeyen İç Savaşların Ülkesi”, https://www.academia.edu/30394410/L%C3%9CBNAN_B%C4%B0TMEYEN_%C4%B0%C3%87SAVA%C5%9E_doc_pdf
İnternet Sitesi Kaynakları
Bağcı, Göksu Eylül, Ortadoğu’nun Kalbi: “Lübnan ve Hizbullah” 21. Yy. Enstitüsü, 2020, https://21yyte.org/tr/lubnan/ortadogu-nun-kalbi-lubnan-ve-hizbullah (e.t. 11.12.2020)
Bilge, Mustafa L., “Lübnan” İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/lubnan, (e.t. 15.12.2020)
Haber Sitesi Kaynakları
Sabah, “Cannes’da Aldığı Ödülü Yoksul Çocuklara Adadı”, https://www.sabah.com.tr/kultur-sanat/2018/05/21/cannesda-aldigi-odulu-yoksul-cocuklara-adadi, (e.t. 20.10.2020).